Politika

AKP'li Mehmet Metiner: Ulusal sınırlara saygılıyız, ama yüreğimiz hâlâ oralarda

"Oradakiler hâlâ bizim yüreğimizin bir parçası"

24 Ekim 2016 21:01

AKP İstanbul Milletvekili ve Star yazarı Mehmet Metiner, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "geçmişte Kerkük, Musul bizimdi. Gençlerimizin Lozan'ı incelemesinden birileri rahatsız oluyor. Hem batı hem de güney sınırlarımızda Misak-ı Milli hedeflerimizi koruyamadık” açıklamasına ilişkin olarak, "Cumhurbaşkanı’mız sonuna kadar haklı. Biz bu sınırları gönülden kabul etmedik. Bize kabul ettirdiler" görüşünü savundu. "Cumhuriyetimizin kurucularının doğup büyüdüğü yerler bugün bize ait değil" diyen Metiner, "Atatürkçü geçinen CHP bunu sorun etmiyor olabilir, anlarız. Bizim o topraklarda gözümüz yok. Ulusal sınırlara saygılıyız. Ama yüreğimiz hâlâ oralarda. Ve oradakiler hâlâ bizim yüreğimizin bir parçası" ifadesini kullandı.

Metiner'in Star'da "Sınır çizmek kimin haddine" başlığıyla yayımlanan (24 Ekim 2016) yazısı şöyle:

Fiziki ve coğrafi sınırlardan bahsetmiyorum.

Yürek coğrafyamıza sınır çizmek kimin haddine!

Yüreği olmayan anlamaz bu lafı.

Yürekli olamayan da…

Cumhurbaşkanı’mızın Lozan’la ilgili olarak söylediklerini de o yüzden anlamadı o yüreksiz güruh.

Coğrafi sınırlar konusunda dediklerini de…

Mecburiyetten razı olmak ayrıdır, gönülden razı olmak ayrı.

Yeni Türkiye’nin seçilmiş Başkanı’nın söylediği tam da budur işte.

Ama birileri, Lozan üzerinden neredeyse meseleyi Atatürkçülük tartışmasına kadar indirgeyebiliyor.

CHP Genel Başkanı’nın yaptığı şey tam da bu işte!

Sanki Cumhurbaşkanı’mız Atatürk’ü eleştirmiş gibi yaparak, rol kapmaya çalışıyorlar.

Tabii üst aklın emrindeki siyasi bir aparata dönüştürülmüşseniz, o üst aklın razı gelmeyeceği konularda refleksleriniz gereği onlardan önce siz rahatsızlık duyarsınız.

***

Ortada bir Atatürk eleştirisi veya hesaplaşması yok.

Hele hele Sevr’i savunmak hiç yok.

Ama malum Genel Başkan, “Onlar Sevr’den yana, o yüzden Lozan’a karşı çıkıyorlar” diyerek hem çarpık bakış açısını, hem de tabiatında bulunan her şeyi çarpıtmaya hazır bakış açısını gözler önüne seriyor.

Biz Sevr’den de, Lozan’dan da yana değiliz.

Sevr’i yok hükmünde sayarak parçalamış yiğit bir milletin evlatlarıyız.

Lozan’a da mecburiyet tahtında “evet” demişiz.

Lozan Sözleşmesi’yle belirlenen sınırlarımız hiçbir zaman içimize sinen sınırlar olmadı.

Olmayacak da.

Ama bu, Lozan’ın yeni devletimizin kurucu belgesi olduğu gerçekliğini görmezlikten gelmemizi gerektirmiyor.

Lozan’da daha iyisi olabilirdi tartışmasına girmenin de artık gereği yok.

Oldu bitti…

Lozan’da mecburiyetten kabul ettiğimiz koşulları, Cumhuriyetçilik veya Atatürkçülük adına bir dogma gibi kabul etmenin, Lozan’ı hiçbir şekilde tartışmaya açık olmayan kutsal bir metin gibi dayatmanın da anlamı ve gereği yok.

Cumhurbaşkanı’mız, Lozan tartışmaları üzerinden Atatürk’ü eleştirmediği gibi, Lozan’ı yırtıp atalım da demek istemiyor.

Bunu derken Sevr’e de hiçbir şekilde sahip çıkmıyor.

Bunu böyle takdim etmek, siyasi bir ahlaksızlık örneği olabilir sadece.

Cumhurbaşkanı’mızın Sevr’i göstererek bizi Lozan’a ikna ettiler mealindeki sözleri, “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” anlamına gelir.

Ve bu da hiçbir şekilde Sevr’i savunmak anlamına gelmez.

Bu kadarına aklı ermeyenin de ana muhalefet partisi lideri olmasına akıl sır erdirmek mümkün değil, bu da ayrı bir tartışma konusu...

***

Keşke Musul ve Kerkük’ü kaybetmeseydik.

Tarihsel koşullar ve mecburiyetler bizi oraya götürmüş olabilir.

Ama oralar kardeşlerimizin yaşadığı yerler.

Oraları kendimizden bilmek ve oraların sorunlarıyla ilgilenmek niçin bazılarının rahatsızlık nedeni olsun?

Bölge üzerinde hâlâ emperyalist amaçları olan ülkelerin rahatsızlıklarını anlayabiliriz anlamasına da, bu ülkenin bir siyasi partisinin bundan duyduğu rahatsızlığı anlayan varsa beri gelsin…

Musul ve Kerkük’te olmaması gereken güçler oradalar, ama biz orada olmamalıyız öyle mi?

Topraklarımızı elimizden aldılar zorla ve hileyle.

Sınırlarımızı kafalarına göre belirlediler tankla ve tüfekle.

Şimdi de yürek coğrafyamıza sınır çizmeye çalışıyorlar.

Hiç kimsenin gücü yetmez buna…

Cumhurbaşkanı’mız sonuna kadar haklı.

Biz bu sınırları gönülden kabul etmedik.

Bize kabul ettirdiler.

Cumhuriyetimizin kurucularının doğup büyüdüğü yerler bugün bize ait değil.

Atatürkçü geçinen CHP bunu sorun etmiyor olabilir, anlarız.

Bizim o topraklarda gözümüz yok.

Ulusal sınırlara saygılıyız.

Ama yüreğimiz hâlâ oralarda.

Ve oradakiler hâlâ bizim yüreğimizin bir parçası.

Oraları da, oradakileri de kendi başlarına, hele başkalarının tasallutu söz konusu iken bir başına bırakamayız.

Nerede bir kardeşimiz varsa, elbette ki onunla ilgileneceğiz.

Bizim için Musul neyse, Diyarbakır da odur.

Halep neyse, Gaziantep de odur.

Erbil neyse, Ankara da odur.

Yüreği ve imanı olan bilir bunu.

Bunun neo-Osmanlıcılık olmadığını da aklı olan herkes anlar ve bilir…

Hiç kimsenin toprağında gözümüz yok, eyvallah.

Başkalarının toprak bütünlüğünden yanayız.

Ama toprağımıza göz koyanların da gözünü nerede olurlarsa olsunlar çıkarırız, vesselam…

Günümüzde yeni bir Sevr gösterip bizi yeni Lozan'lara ikna edebileceklerini düşünenler varsa yanılıyorlar. Topyekûn ölürüz ama yeni Lozan'lara asla evet demeyiz!