AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, “İyi Parti yöneticilerinin kendi içlerindeki sorunu bir operasyon olarak değerlendirip, kendi krizlerini örtmeye çalışmalarını siyasi açıdan doğru bulmuyorum. Yüzleşmediğiniz her şey büyük bir kriz olarak size geri döner" dedi.
Tıklayın - Meral Akşener'den Ümit Özdağ'ın 'FETÖ' imasına yanıt: Bülent Turan'ın yazdıklarına baktığımız zaman başka bir gözle inceleyeceğiz
Tıklayın - Ümit Özdağ'dan 'İyi Parti, grup bile kuramayacak' diyen AKP'li Bülent Turan'a: Önce kendi bahçenizi temizleyin!
AKP Genel Merkezi'nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Ünal, AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in kendisi ile ilgili sözlerine yönelik yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
"Grup Başkanvekilimiz Bülent Turan’ın paylaşımı ile ilgili, İyi Parti yöneticilerinin kendi içlerindeki sorunu bir operasyon olarak değerlendirip, kendi krizlerini örtmeye çalışmalarını siyasi açıdan doğru bulmuyorum. Yüzleşmediğiniz her şey büyük bir kriz olarak size geri döner. Kendi içlerinde yaşadıkları bir krizi, kendilerine yapılmış bir operasyon olarak değerlendirmeleri kendi krizlerini görmezden gelmek ve artık çuvala sığmayan mızrağı kapatmak anlamına geliyor.”
AK Gençlik'in "Sen kimsin" videosu
AKP Gençlik Kolları’nın hazırladığı “Sen Kimsin?” isimli videoya yapılan eleştirileri değerlendiren Ünal, şunları söyledi:
“Gençlik Kollarımızın hazırladığı bir klip ile ilgili, son derece amatör bir heyecanla hazırlanmış video üzerinden birileri maalesef hiç hoş olmayan, çirkin bir dille üslup kullandılar. Bunu da doğru bulmuyorum.”
“Askıda ekmek meselesi, o ülkedeki yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı gösterir”
Askıda ekmek tartışmalarına da değinen Ünal, “Askıda ekmek meselesi, o ülkedeki yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı gösterir. Geçtiğimiz yıllarda Hollanda’da bir bahçe duvarına asılmış askıda elmaları, ‘medeniyet budur’ diye haber yapanlar bugün askıda ekmekten yoksulluk çıkarmaları ve Türkiye ile ilgili bir sorun olarak bunu öne çıkarmaları kendi maalesef dezenformasyon anlayışlarının bir sonucudur” ifadelerini kullandı.
Ünal, yapılan anketlerde, muhalefetin iktidar olma gibi bir gücünün olmadığını, ekonomiyi ve hükümeti idare etmek gibi bir gücü olmadığını, sorunları çözerse AKP çözer yaklaşımının olduğunu gördüklerine dikkat çekerek, “Türk toplumu ne CHP’yi, ne İyi Parti’yi, ne de diğer Millet İttifakı’nın unsurları olan partileri alternatif olarak görmüyor. Burada bir dizayn çalışması da açık ve net bir şekilde görülüyor” açıklamasını yaptı.
Erdoğan'ın "Medyamız sesimizi, nefesimizi yansıtmıyor" açıklaması
Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, "Medyamız sesimizi, nefesimizi yansıtmıyor" sözlerine yönelik muhalefetin eleştirisini de değerlendirdi. Ünal, şu ifadeleri kullandı:
"Medya ile ilgili bir değişim, dönüşüm, süreci yani konvansiyonel medyadan dijital medyaya dönüşümde yeni medya düzeninin getirdiği yeni alışkanlıklar, gazeteciliğin yavaş yavaş şekil ve biçim değiştirdiği ama özünü koruduğu bir süreç yaşıyoruz. Medya, bizim sesimiz, nefesimiz mahiyetinde. Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan medya ile ilgili bir değerlendirme yaptı. Tam da bu sözünü ettiğim konvansiyonel medyadan dijital medyaya geçişte medyanın kendi içinde yaşadığı bazı sorunlar mevcut. Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği şey, şöyle düşünün: Türkiye, dünyada salgın sürecini en iyi yöneten ülkelerden bir tanesi oldu. Türkiye yaklaşık 75 bin vatandaşını ülkesine getirdi, 165 ülkeye yardım taşıdı. Diğer taraftan bütün bunlar yapılırken, Türkiye her hamle yaptığında, her doğru şeyi gerçekleştirdiğinde, birileri adeta Türkiye’nin hamlelerini, Türkiye’nin yaptıklarına karşı birileri adeta bilinçli olarak itibarsızlaştırma, değersizleştirme süreci başlatıyor. Türkiye, doğal gaz buluyor, bir de bakıyorsunuz ki birileri çıkıyor siyaset üstü bir meselede, Türkiye’de her bir insanımızı sevindirecek bir meselede, Türkiye’nin bulduğu bu doğal gazı itibarsızlaştırmak için adeta bir itibar suikastına kalkışıyor. Bir bakıyorsunuz, Türkiye Mavi Vatan ile ilgili Doğu Akdeniz’de her bir vatandaşımızın egemenlik hakkından kaynaklanan bir süreci yürütüyorsunuz ve bu hakkı koruyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki içerde birileri adeta Yunan tezlerini savunan bir dil kullanıyor. Azerbaycan’da 30 yıldan beri devam eden ve BM Güvenlik Konseyi’nin işgali tescilleyen 4 tane kararına rağmen Azerbaycan orada bir mücadele veriyor ve bir bakıyorsunuz birileri çıkıyor burada verilen mücadeleyi itibarsızlaştıracak ifadeler kullanıyor."
“Medya, siyaset üstü meselelerde son derece bütün dünyada dikkatli ve hassastır”
“Medya, siyaset üstü meselelerde son derece bütün dünyada dikkatli ve hassastır” diyen Ünal, şunları kaydetti:
“Milli meselelerde, ulusal çıkarların söz konusu olduğu meselelerde bir takım siyasi kaygılarla değil ulusal çıkarların önde tutulduğu bir dil ve söylem kullanır. Medya AKP’nin elinde gibi bir ifade kullanmak her şeyden önce medya sahiplerine haksızlık ve hakarettir. Bir televizyon kanalı veya gazete, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin çıkarlarını savunuyorsa, AKP’nin mi olmuş oluyor. Libya’da, Suriye’de Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunuyorsa AKP’nin mi olmuş oluyor. Doğal gaz bulunmasından dolayı mutlu oluyorsa AKP’nin mi olmuş oluyor. Türkiye’nin hayali olan, Ayasofya’nın ibadete açılmasından mutlu oluyorsa AKP’nin mi olmuş oluyor. Medya AKP’nin elinde demek yerine, Türkiye’de bir kısım medya Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunmak yerine Türkiye karşıtı mihrakların, lobilerin içerde lobi faaliyetlerini yürütüyor demek daha doğru olur. Yaptıkları haberciliğe baktığınızda, kullandıkları dile baktığınızda, Türkiye’nin salgın döneminde verdiği mücadeleyi baltalamak için hangi yayınları yaptıklarına baktığınızda, Türkiye’nin milli meselelerinde hangi pozisyon aldıklarına baktığınızda bu açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Bir ülkede tabi ki muhalefet olacak fakat muhalefet olmak milli meselelerde milli muhalefet olmak gerekir. Milli muhalefet, siyasette rakibiniz ama ulusal çıkarlarda müttefikiniz olan bir birlik ve beraberliğin oluşturulmasıdır. Bugün hala Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini kabul etmeyen, bu ülkenin yönetildiği külliyeye saray diyen ve saray rejimi ifadesini ısrarla kullanan, meşruiyet tartışmalarını ısrarla gündemden düşürmeyen ve kamuoyunun kendisini alternatif olarak bile görmediği bir muhalefet, kendi içinde, kendi siyasi partisi içinde bile uzlaşmayan, her gün iç krizlerini yaşayan ve bunları yönetemeyen bir muhalefet, hangi pozisyonu ve umuduyla sizce sürekli meşruiyet tartışmalarını ve erken seçim tartışmalarını gündemde tutmak istiyor olabilir.”