Politika

AKP kurucularından Hüseyin Çelik: Mazlumlar zalim oldu; kendi militan yargımızı oluşturduk, 15 Temmuz yargısı giyotin gibi çalışıyor

"Şu anda parti devletleşmiştir, devlet de partileşmiştir"

30 Ocak 2025 12:31

Güncelleme: 30 Ocak 2025 13:10

T24 Haber Merkezi

AKP'nin kurucularından, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını ve yargı bağımsızlığından söz edilemeyeceğini savunarak, "Şu anda parti devletleşmiştir, devlet de partileşmiştir" dedi. "Ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk" diyen Çelik, "Geçmişte kendisi mazlum olan birileri bugün gücü eline aldıktan sonra eğer zalim kesilmişse bu korkunç bir şeydir" ifadelerini kullandı. 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana devam eden FETÖ davalarını da eleştiren Çelik, "15 Temmuz yargısı diye Türkiye’de bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil, bu bir çeşit istiklal mahkemeleri. İstiklal mahkemelerinde savunma hakkı var mıydı? İstiklal mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa, 15 Temmuz yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor" şeklinde konuştu. 

Hüseyin Çelik, katıldığı Youtube yayınında, kurucuları arasında yer aldığı AKP'ye yönelik yargı ve hukuk konusunda eleştirilerde bulundu. "Biz yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kağıt üzerinde yazıp, kendimizi kandırıyoruz. Ne yazık ki, biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Yani geçmişte kendisi mazlum olan ama bugün gücü eline aldıktan sonra eğer birileri zalim kesilmişse, bu korkunç bir şeydir" diyen Çelik, şöyle devam etti:

"Bağımsız yargı masal gibi geliyor"

"Ben mesela Milli Eğitim Bakanlığım esnasında, bana yargının yaptığı eza ve cefayı Firavun Musa’ya yapmamıştır. Peki, ne oldu? Biz geldik şimdi iktidar olduk, iktidarı iyice ele geçirdik. Öyle bir şey olmalıydı ki, biz öyle bir yargı sistemi kurmalıydık ki, gayrimüslimi de dindarı da dinsizi de ateisti de bütün insanlar gerçek manada adaletle muhatap olsalardı. Gerçek adaleti iliklerine kadar hissetmeleri gerekiyordu bizim yönetimimizde. Ama ne oldu şimdi? Maalesef ki maalesef söylüyorum; bizde Kemalist yargı vardı, militan Kemalist yargı vardı. AK Parti’nin özellikle dediğim gibi son 10 yıllık iktidarında ne yazık ki, biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Bağımsız yargı falan artık bana çok masal gibi geliyor. Maalesef yok böyle bir şey.

Olup bitenleri hepimiz görüyoruz. Ve şey adına da üzülüyorum ben, yani muhafazakârlık adına. Çünkü İslam dininin, İslam’ın ve İslamcılığın kullanılması da bu işin farklı bir boyutu. Herhangi bir sıradan insanlar her şeyi yapabilirler. Ama sabahtan akşama kadar Allah, Muhammed, ayet, hadis, din, iman, Kur’an, kitap diyen insanların bu tür yanlışlıkların içerisinde olması İslamiyet’e de çok büyük bir zarar veriyor. Sadece Müslümanlara zarar vermiyor. İslamiyet’in bizatihi kendisine de zarar veriyor.

"Parti devletleşti, devlet partileşti"

AK Parti kurulurken, milletin partisi olarak kuruldu. Ama şu anda parti devletleşmiş devlet de partileşmiştir. Bir facia bu. Bir parti eğer devlet partisi oldu mu, kendi sonunu hazırlamış demektir. Bunu, AK Parti’nin ileri gelenlerinin, şapkayı önlerine alıp düşünmesi lazım."

"15 Temmuz yargısı giyotin gibi çalışıyor"

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana devam eden yargılamaları da eleştiren Hüseyin Çelik, Türkiye’de oluşturulan yargı sisteminin, bağımsız bir yargıdan çok “istiklal mahkemeleri” gibi çalıştığını söyledi.

Çelik, şu ifadeleri kullandı:

"15 Temmuz yargısı diye Türkiye’de bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil, bu bir çeşit istiklal mahkemeleri falan neyse. Bu 15 Temmuz yargısı da maalesef öyle işliyor. İstiklal mahkemelerinde savunma hakkı var mıydı? İstiklal mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa 15 Temmuz yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor.

İnsanlara savunma hakkı vermeden, şunun bunun ve bir amirin 'efendim bu da şuçludur' demesiyle, 'bana göre bu da iltisaklıdır' demesiyle...'İltisak' kelimesi, bizim hukuki hiçbir metnimizde yer almayan, tamamen gayri hukuki, gayri insani bir ifadedir. Böyle bir şey olamaz. Yani bir insanın suçu sübuta ermeden, gerçekten o insanların suçlu olduğu ortaya çıkmadan, o insanlara ceza verilmez. Cezalandırılan sadece bu KHK’lılar olmadı. Onların çoluk çocuğu da cezalandırıldı. 

"Melek İpek cezaevindeyken Öcalan'ı serbest bırakmak kabul edilemez"

Şimdi 100 bin kişinin ölümünden, 100 bin kişinin hayatından sorumlu tutulan Abdullah Öcalan eğer çıkacaksa, Türkiye’de cezaevlerinde siyasi olarak bir tek Allah’ın kulunun kalmaması lazım. Şimdi siz 80 yaşında ve tekerlekli sandalyeye bağlı olan, en az 10 tane kronik hastalığı olan Melek İpek’i cezaevinde bırakacaksınız ama Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacaksınız veya ümit hakkı diye onu getireceksiniz. Bu yenilir, yutulur bir şey değil. Bu kabul edilemez.

Maalesef Türkiye’deki İslami gruplar da İslami cemaatler de tarikatlar da kendi menfaatlerine bir halel gelmediği sürece başkalarına yapılan haksızlıkları sineye çekiyorlar. Onları görmemezlikten geliyorlar."

"Karanlıkların sonu sabahın aydınlığıdır"

"Hayatımın hiçbir döneminde karamsar olmadım. Ve karamsarlığın ruhuma hakim olmasına müsaade etmedim. Ben çünkü Allah’tan ümidini kesmeyen bir kulum. Çünkü Allah’tan ümidinizi keserseniz, siz o zaman kulluğunuzda da sıkıntı var demektir" diyen Hüseyin Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:

"Elbette karanlıklar vardır. Elbette kış vardır. Kışın sonu bahardır. Karanlıkların sonu sabahın aydınlığıdır. Kıyamete kadar devam etmiş bir yanlışlık ve zulüm yoktur. Ben bizim ülkemizin de hukuk açısından, insan hakları açısından, özellikle demokrasi açısından daha iyi günler göreceğine şahsen inanıyorum ve bu inancımı sürdürmek istiyorum. Efendim dediğim gibi, yani ister KHK’lı, ister şu veya bu şekilde mağdur olmuş insanlar hukuk içerisinde, meşruiyet zemininde, illegaliteye kaçmadan, şiddete bulaşmadan, yeni bir yanlışa tevessül etmeden hukuk zemininde haklarını aramaları gerekir. Bundan başka yeryüzünde henüz bulunmuş bir yol ve yöntem yok."