19 Mayıs 2015 14:26
Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Koordinatorü Hasan Karakaya, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "İlk MGK’dan sonra kararlarımız çok farklı olacaktır" sözlerini hatırlatarak, “Terör örgütü' olarak kabul edilen 'El Kaide' veya 'Taliban'la ilişkisi olanların 'mal varlıkları donduruluyor' ise; 'Paralel Terör Örgütü'ya da 'Fetullahçı Terör Örgütü' olarak isimlendirilen ve 'Kırmızı Kitap'a da giren 'İhanet Çetesi'nin de mal varlıklarına el konulacak" dedi.
MGK toplantısında 'paralel yapı'nın Kırmızı Kitap'a girdiğini belirtek Karakaya, "Hem “devlete meydan okuyacaksın” hem de “devletin sağladığı imkânlar”dan yararlanıp; “televizyon, gazete, okul, ajans, mağaza, kargo şirketi ve banka” kuracaksın!" diyerek, Basın İlân Kurumu’nun; “AK Partili görünen” bazı “mıymıntı, silik, sinik ve ezik yöneticileri”ne sesleniyorum: “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebine uyup, Paralelci gazetelerin ilânlarını da kesebilecek misiniz?” ifadelerine yer verdi.
Hasan Karakaya'nın Yeni Akit'te 'Fetullahçı Terör Örgütü... Hem sövüyorlar, hem kaçıyorlar!' başlığıyla yayımlanan (19 Mayıs 2015) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 28 Nisan günü Kuveyt’ten Ankara’ya dönüş yolunda gazetecilere yaptığı açıklamayı hatırlıyor olmalısınız...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, diyordu ki;
l“Paralel çete, bu ülkede; ya devletin varlığını kabul edecek, ya yok olacak.”
l“KPSS’de çalıntı sorularla devlete memur olanların hepsi izlenmektedir... Onlar, hem görevden alınacak, hem de onlara ödenen maaşlar, faizleriyle birlikte geri alınacaktır.”
l“İlk MGK’dan sonra kararlarımız çok farklı olacaktır.”
İşte bu açıklamanın gazetelerde yayınlandığı gün, yani 29 Nisan’da Milli Güvenlik Kurulu toplandı ve “Legal görünümlü illegal yapılanmaların tehdit teşkil ettiği, dolayısıyla Kırmızı Kitap’a alınması gerektiği” yönünde tavsiye kararı aldı...
İşte, ben de aynı gün bir yazı yazmıştım... “Terör örgütünün televizyonu, gazetesi, bankası olur mu?” başlıklı 30 Nisan tarihli yazımda, özetle demiştim ki;
“İllegal faaliyet”leri kim sürdürür?.. Elbette, “mafya, çete ve terör örgütleri!”
O halde, “Paralel” de;
Bir “terör örgütü”dür!..
“Paralel Yapı’nın Kırmızı Kitap’a girmesi” ve “terör örgütü” olarak kabul edilmesi ile birlikte, elbette bunun “yaptırım”ları da olacaktır!..
Meselâ;
“Mal varlıklarına el koyma” gibi!..
Ya da;
“Örgüt mensupları”na yönelik “gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar ve suçluların hapsedilmeleri” gibi!..
Ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilsin diye, “geçen yıl”dan bir örnek vermek istiyorum...
Türkiye için, “terör örgütlerine destek veren ülke” imajı oluşturmaya çalışan “dış güçler ve yerli işbirlikçi”lerine karşı, bir “karşı hamle” yapanMASAK, yani Mali Suçları Araştırma Kurulu; 21 Haziran 2014 tarihinde,“terör örgütlerinin Türkiye’deki mal varlıklarının dondurulması” kararına imza atmıştı...
Daha sonra da;
“Bakanlar Kurulu Kararı” ile, BM Güvenlik Konseyi’nin 1999 ve 2011yıllarında aldığı kararlar doğrultusunda; “El Kaide ile bağlantılı 219 gerçek, 63 tüzel kişi; Taliban ile bağlantılı 130 gerçek ve 4 tüzel kişinin mal varlıkları dondurulmuştu!..”
Sadece “gerçek ve tüzel kişi”lerin değil; “mal varlığı dondurulan kurum ve kişilerle ilişkili üçüncü kişiler”in sahip olduğu “ortak hesapların tamamının da dondurulmasına” karar verilmişti!..
Peki, birer “terör örgütü” olarak kabul edilen “El Kaide” veya “Taliban”la ilişkisi olanların “mal varlıkları donduruluyor” ise; “Paralel Terör Örgütü”ya da “Fetullahçı Terör Örgütü” olarak isimlendirilen ve “Kırmızı Kitap”a da giren “İhanet Çetesi”ne farklı mı davranılacak?..
Elbette farklı davranılmaz!..
Zira, “El Kaide”ye farklı, “Taliban”a farklı, “Fetullahçı Terör Örgütü”ne farklı bir tavır izlemek, her şeyden önce “adil” olmaz, “hakkaniyete uygun”olmaz!..
El Kaide ve Taliban’ın “mal varlıklarını dondurduysan” Paralel’in mal varlıklarını da donduracaksın!..
“Hesaplarına el koyacaksın!”
Hele söyleyin, bir “terör örgütü”nün;
“Televizyonları” olur mu?..
“Gazeteleri” olur mu?..
“Okulları” olur mu?..
“Haber ajansları” olur mu?..
“Mağazaları” olur mu?..
“Kargo şirketleri” olur mu?..
“Bankaları” olur mu?..
Hem “devlete meydan okuyacaksın” hem de “devletin sağladığı imkânlar”dan yararlanıp; “televizyon, gazete, okul, ajans, mağaza, kargo şirketi ve banka” kuracaksın!..
Hem, “devletin altını oymaya” çalışacaksın, hem de devlet sana göz yumacak öyle mi?..
Mümkün mü bu?..
Buyrun, PKK’ya bir bakalım...
l7 Aralık 2012 tarihli gazetelerde; “Terörün musluğu kesildi” başlığı ile verilen haberlerde, özetle deniliyordu ki;
“Türkiye’nin en büyük sigara fabrikalarından birine sahip olan European Tobacco’nun Irak, İran, Kıbrıs ve Romanya üzerinden yaptığı büyük kaçak içki ve sigara oyununu, Mali Polis bozdu... Kaçakçılıktan elde ettikleri karaparayı döviz bürolarında aklayıp PKK’ya aktardıkları ortaya çıkan, şirketin yüzde 55 hissesine sahip 260 ortağın tüm hisseleri, gayrimenkulleri, kara, deniz, hava taşıtları ve mallarına el konuldu.”
Ve, 25 Haziran 2008 tarihli gazetelerden bir başka haber:
l“Almanya Federal İçişleri Bakanlığı, PKK yanlısı Roj TV’nin Almanya’da yayın yapmasını resmen yasakladı... Bakanlık ayrıca; Roj TV adına bu ülkede faaliyet gösteren prodüksiyon şirketi VIKO’yu da kapattı. Bu karara göre Roj TV, artık Almanya’da izlenemeyecek.”
Hemen ilâve edelim;
l5 Mart 2010 tarihli gazetelerde ise; “Roj TV’nin Belçika stüdyolarının da kapatıldığı” haberleri vardı.
Bu haberler de gösteriyor ki;
Terör örgütünün “sigara şirketi” olmaz!.. Terör örgütünün “televizyonu” ve“gazetesi” de olmaz!..
Paralel Yapı’nın da bir “terör örgütü” olduğu kabul edildiğine ve MGK’da“Kırmızı Kitap”a girmesi kararlaştırıldığına göre; herhalde “gereken”yapılacaktır!..
Evet, 30 Nisan tarihli yazım, özetle böyleydi... O yazıdan birkaç gün sonra,Manisa Emniyet Müdürlüğü, daha sonra da Niğde Emniyet Müdürlüğüharekete geçti ve “sivil toplum kuruluşu görünümlü Paralel örgüt yuvalarına baskınlar düzenlemeye” başladı!..
Aralarında, “AK Partili üst düzey siyasiler”in de bulunduğu bazı politikacılar; “Biz, bu insanlardan oy isteyeceğiz... Onların kuruluşları örgüt evi gibi basılırken, ben onlardan hangi yüzle oy isteyeceğim?.. Ayıptır, günahtır” dese de, “MGK’nın kararı” ortada;
“Legal görünümlü illegal yapılanmalar, devlet için büyük tehdit!”
O halde, devlet ne yapacak?..
“Altını oymaya çalışanları, herhalde seyretmeye devam etmeyecek!”
Nitekim, seyretmiyor da...
Öğrendim ki, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da harekete geçmiş...
Savcı Serdar Coşkun imzasıyla “Türksat Genel Müdürlüğü’ne 2 sayfalık bir yazı” gönderen Başsavcılık, demiş ki; “Paralel yapı propagandası yapan yayınları durdurun!”
Gerekçesi de şuymuş:
“Devletin bir kısım organlarının terör örgütü olarak işlem yaptığı örgütlü yapının, diğer yandan devlet imkânlarından serbestçe yararlanması, hukuk devleti ilkelerine tezat teşkil etmektedir.”
Çok doğru bir tesbit;
“Hem devletin altını oyacak yayınlar yapacaksın, hem de devlet imkânlarından faydalanacaksın!”
Nerede bu yoğurdun bolluğu?!?..
FETÖ ile ilgili tespitler
“Türksat Genel Müdürlüğü”ne gönderilen yazıda, “Fetullahçı Terör Örgütü”ile ilgili olarak, şu “tesbit”lerde de bulunulmuş:
l“Yıllarca dini cemaat görünümünde faaliyetini sürdüren Fetullahçı örgüt, bir terör örgütüdür!”
l“Örgüt; devletin meşru güçlerinin elindeki silahları, örgüt üyeleri aracılığıyla kullanarak hükümeti devirmek ve anayasal düzeni ihlal ederek, seçilmiş iktidar dışında onu kontrol eden bir cemaat diktatörlüğü kurmak için yıllarca faaliyet yürütmüştür... Silahlı Fetullahçı terör örgütü; milletin egemenliğine paralel ve karşı bir cemaat egemenliğinde, siyasi iktidar kurmak istemektedir.”
l“Örgüt; gizli emelleri için dini istismar ederek bir cemaatin mensuplarını aldatıp kullanıyor... Örgütlü, hiyerarşik, disiplinli ve organize şekilde toplumu da emelleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyor, toplumsal psikolojiyi; elindeki imkanları kullanarak terörize edip bozuyor...”
l“Örgüt; toplumu kitlesel halde düşünmeye sevk ederek algı yönetimi yapıyor, toplumda kutuplaşma ve kamplaşmaya yol açıyor.”
l“Silahlı terör örgütünü kuran, yöneten, anayasal düzeni zorla ihlal etmeye teşebbüste bulunan, hükümeti yıkmaya teşebbüs eden örgütün kurucusu ve yöneticisi Fetullah Gülen’in; örgüte yönelik genel çağrı ve talimatları da örgütün elindeki basın yayın organları üzerinden veriliyor.”
l“Söz konusu yayın organlarında, örgüt yöneticisinin açıklamaları yayınlanıyor, liderin propagandasına yer veriliyor!”
l“Çeşitli programlarda; terör soruşturmasında görev alan savcı ve hakimler hedef gösteriliyor, tehdit ediliyor!.. Bu yayın organlarında; topluma kin ve nefret yükleyen, eleştiri sınırlarını aşan açıklamalar yapılıyor, programlar defalarca tekrarlanıyor.”
l“Paralel devlet yapılanması/Fetullahçı Terör Örgütü; söz konusu işleri yaparken devletin imkanlarından faydalanıyor, devlete ait imkanları kullanarak basın yayın faaliyeti yürütüyor... Devletin bir kısım organlarının terör örgütü olarak işlem yaptığı örgütlü yapının, diğer yandan devlet imkanlarından serbestçe yararlanması, hukuk devleti ilkelerine tezat teşkil etmektedir.”
l“Devlete ait imkanları kullanan ve yayın yapan bu örgütün elindeki televizyonlar, radyolar, internet siteleri, devlete ait uydulardan yayın yapan her türlü görsel ve basılı yayınların topluma ulaştırılmasında, devlet imkânlarının kullanılmasının engellenmesi için gereğini takdirlerinize arz ederim.”
Bunlar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “tesbit” ve “teklif”leri...
Peki, bu tesbit ve tekliflere karşı “Paralel Yapı”dan bir cevap var mı?..
Var... Hem de “iki cevap” haberi yapmışlar... Dünkü Bugün gazetesinin 1. sayfasında; CHP’den, MHP’den, HDP’den, ÇGD’den, Basın Konseyi’nden,Mehmet Altan ve Derya Sazak’tan görüşler alıp, bunu “Medyayı susturma talimatına tepki yağdı” başlığı ile vermişler!..
Bu haberin hemen altında da, “Yasaksız haber için yeni bir soluk: MC Haber TV” başlıklı bir haber vermişler...
Haberin özü ve özeti şöyle:
“Almanya merkezli yayın yapan MC Haber TV; ‘yasaksız haber kanalı’ sloganıyla Türkiye’de yayın hayatına başladı... İddialı programlarla yola çıkan platformun amacı doğru haberleri özgürce ulaştırmak.
Almanya merkezli yayın yapan MC Haber TV, Samanyolu Yayın Grubu’nun 22 yıllık değer ve tecrübeleri ışığında yola çıktı.”
Peki, nedir bunun anlamı?..
Çok basit:
Türkiye’de kalıp da; gerektiğinde “hukuk önünde hesap vermek” yerine, yavaş yavaş kaçıyorlar!..
Adama sorarlar;
Madem “suçlu” değilsin, niye yurt dışına kaçıyorsun?.. “Haklı” isen, Türkiye’de kalıp da, niye “mücadele” etmiyorsun?..
Anlaşılan o ki;
“Devlet imkânlarını kullanıp, devleti ele geçirme plânları” deşifre olunca, çareyi “B Plânı”nda buldular!..
“B Plânı” ne?..
“Erkekliğin onda dokuzu” kuralını uygulayıp, yurt dışına kaçmak!..
Şimdi, onu yapıyorlar!..
Emre Uslu kaçtı!..
Önder Aytaç kaçtı!..
Adem Yavuz Arslan kaçtı!..
Hem de, “Bavulcu Mehmet Baransu”yu satıp, öyle kaçtılar!..
Önceki gün öğrendim ki;
Yazarımız Lâtif Erdoğan’ın; “Meral Akşener kasedi” dolayısıyla“yeminleşmeye” davet ettiği Mustafa Yeşil de Amerika’ya kaçmış!..
Türkiye; derin ve karanlık adam “Yeşil”i ararken, elindeki Yeşil’i de kaçırmış!..
Niye kaçıyor bu adamlar?..
Kaçmış olmaları, “suçlu olduklarının delili” değil midir?.. Baktılar ki,“hesap” veremeyecekler, baktılar ki “suçları” tek tek ortaya çıkacak; çareyi“kaçmakta” buldular!..
Bana öyle geliyor ki;
“Samanyolu Yayın Grubu’nun adamları” da yakında kaçacaktır!..
Öyle ya;
Nasıl olsa, “Deniz Feneri’ne birlikte kumpas kurdukları Almanya”da yeni bir“televizyon kanalı” kurdular!.. “Fitne”lerini oradan yayacaklar,“melânet”lerini oradan kusacaklar, “kumpas”larını oradan kurup, “kaos plânları”nı oradan yürütecekler!..
Bu “gelişme”lerden sonra, siz olsanız sormaz mısınız; Ankara Savcısı Serdar Coşkun, “Paralel Yapı propagandası yapan yayınların durdurulmasını”talep etmekte haksız mıdır?..
Haklı ki; Paralelciler “B Plânı”nı devreye sokup, Almanya’dan yayına başladılar!..
Bir gün, hep birlikte göreceğiz;
“Paralel Yapı’nın bütün kişi ve kurumları yurt dışına kaçacak!”
Çünkü, hukuk enselerinde!..
****************************************************************************************************
BİK; Akit’in ilanını kestiği gibi, Paralelci gazetelerin ilânını da kesebilecek mi?
Belki hatırlarsınız... 2 Temmuz 2013 tarihinde, “Türkiye, Mısır, Brezilya... Her soruya bir cevabım var” başlıklı bir yazı yazmış; “Türkiye, Mısır ve Brezilya’da aynı anda başlatılan olayların, hiç de rastlantı olmadığına”dikkat çekmiştim..
Bu yazımdan dolayı da, hayli “takdir ve tebrik telefonu” almıştım... Sonra, 15-20 günlük bir tatile çıkmıştım... Dönüşümde öğrenmiştim ki; sırf o yazımdan dolayı, “Akit’e 3 gün ilân vermeme cezası” uygulamışlar... Evet, evet; “Akit’in ilanını 3 gün boyunca kesmişler!”
Peki, bu “ceza”yı veren kim?..
Aralarında, “Paralelci Abi”lerin de bulunduğu Basın İlân Kurumu!..Oturmuşlar, karar vermişler: “Hasan Karakaya’nın bu yazısından dolayı, Akit’e 3 gün ilân vermeyelim!”
Vermemişler.. Lütfen dikkat, “vermeyelim” kararına imza atanlar arasında,“Paralelci Abi”ler de var!..
İşte bu “Paralelci Abi”lerin arkadaşları; şimdi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Paralel Yapı Propagandası yapan yayınların durdurulması”talebine ateş püskürüyorlar!..
Neymiş, bu talep; “basın özgürlüğüne darbe” olurmuş!.. İyi de, Temmuz 2013’te “Akit’in ilânını kesen” sizler değil miydiniz?..
Şimdi, Basın İlân Kurumu’nun; “AK Partili görünen” bazı “mıymıntı, silik, sinik ve ezik yöneticileri”ne sesleniyorum: “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebine uyup, Paralelci gazetelerin ilânlarını da kesebilecek misiniz?”
Değilse, orada niye oturuyorsunuz?..
© Tüm hakları saklıdır.