Gündem

Akit: Koza-İpek'e atanan kayyumlardan bazıları sümsük, sünepe!

Hasan Karakaya: Be adam; sen oraya "talimat almaya" değil, "talimat vermeye" gittin!

31 Ekim 2015 14:09

"Bazı 'uyanık'lar, herhangi bir 'devlet kademesi'ne 'kendi adamını' yerleştirmek ister" diyen Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya,  "Sonradan anlaşılır ki, bazıları 'sümsük'tür, bazıları 'sünepe'!.. İşi bilmedikleri gibi, bilene de engel olurlar! Bunu, maalesef son 'kayyum atamaları'nda da gördük" ifadesini kullandı. Karakaya, "Koza-İpek Grubu’nun 22 şirketi”ne atanan 'kayyum'lardan bazıları; 'kimlerin adamları'dır bilmiyorum ama, 'sünepelik' lerini yüzlerinden okudum" dedi.

Karakaya, yazısında "Meselâ, Bugün TV’nin başındaki Tarık Toros; kayyum yardımcılarından birine; 'Heyy kayyum, gel buraya!' diyor, bizimki tıpış tıpış gidiyor!.. Be adam; sen oraya 'talimat almaya' değil, 'talimat vermeye' gittin!.. Sen, artık; 'yönetilen' değil, 'yöneten' bir adamsın" ifadelerine yer verdi.

Hasan Karakaya'nın Yeni Akit gazetesinin bugünkü (31 Ekim 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

 

Yarın “seçim” var... Sandıktan ya “istikrar” çıkacak ya da “kaos!..”

“Bu toprağın çocuğu” olanlar, elbette “istikrar” ister, elbette bu ülkenin“istikbal ve istiklâl”ini düşünür.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gece “Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda verdiği resepsiyon”da, gazetecilerin sorularına verdiği cevapta dedi ki;

“2 Kasım sabahı milletimizin tercihi hangi istikametteyse şüphesiz ki o istikametten çıkacak olan neticeye hep birlikte saygı göstereceğiz ve sandıktan çıkan o neticeyi hep birlikte sahipleneceğiz. Ondan sonra da tabii ki; yeni Türkiye’nin inşallah geçtiğimiz 5 ay içinde yaşadığı sıkıntıları tekrar yaşamak istemiyoruz. “Bu sıkıntıları yaşamadan bir gelecek inşa edelim” diyoruz. Çünkü Türkiye’nin kaybedecek vakti yok, bu kayba tahammülümüz yok. Onun için pazar günü ülkemiz için gerçekten 2023 sürecine yönelik bir kırılmadır ve bu kırılma  noktasında inanıyorum ki milletimiz tercihlerini o istikamette kullanacaktır.”

İğne atsan yere düşmeyecek derecede kalabalık olan salonda Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını dinlerken, “Türkiye’nin 100 yılı” geçti gözlerimin önünden…

Sonra, birden “internette dolaşan” bir yazı geldi aklıma…

İtiraf edeyim ki;

Yazı, “100 yılı” güzel özetlemiş!..

“Dünden-Bugüne” ne badireler atlattığımızı, nerelerden-nerelere geldiğimizi gayet güzel anlatmış…

Elbette bazı “eksiklik”ler var, onları da ben tamamlayacağım…

Buyrun, o yazıyı birlikte okuyalım:

HEP ONLARA UYDUK

100 yıl boyunca “Onlar” istikamet çizdi bu toprakların evlâtlarına...

Nasıl idare edileceğimize,

Başımıza kimleri getireceğimize “Onlar” karar verdi.

Ne giyineceğimize, ne yiyeceğimize, “Onlar” karar verdi.

Başımızdan sarığı kaldırıp atıp, “Onlar” istediği için Fötr şapka koyduk başımıza.

Soframızdaki yufka ekmek ve dürümleri kaldırıp, Pizza’yı, Hamburger’i,Fast-Food’u “Onlar” istedi diye koyduk sofralarımıza...

Hangi harflerle okuyup, ne yazacağımıza “Onlar” karar verdi.

“Onlar”gibi evlendik, “Onlar”gibi boşandık!

“Onlar”ın ceza kanunlarıyla yargılandık,

“Onlar”ın ticaret hukukuyla alışveriş yaptık!

100 yıl boyunca “Onlar”ın istediği gibi yaşadık!

“Onlar” istedi sağcı olduk,

Yine “Onlar” istedi solcu olduk!

“Onlar” istedi diye “Alevi-Sünniye, Türk-Kürt’e düşman” oldu.

“Onların” gül hatırı için birbirimizi öldürdük.

İstediler ki; 

“Bu toprakların evlatları birbirini yesin, birbirlerine düşman olsun, birbirlerini öldürsün, biz de malı götürelim…”

100 yıl boyunca biz birbirimizin boğazına sarıldık, birbirimizin nefesimizi kestik; ‘Onlar’ da malı götürdü.

BİZİ ONLAR SÖMÜRDÜ!

Biz birbirimizle kavga ederken, 1933-2003 arası borç faizi oyunuyla 70 yılda bu toprakların evlatlarının cebinden alınıp, Onların kasalarına, tek kalemde doldurulan 2.2 trilyon doları fark edemedik.

“Onların kasaları dolsun diye, bu toprakların evlatları 70 sente muhtaçhale getirildi.

IMF oyunuyla bu milletin alınteri, “Onların kasalarına” hortumlandı.

100 yıl boyunca hep bu toprakların evlatları çalıştı, ter döktü,

Bu toprakların kaynaklarını Onlar sömürdü.

Bu milletin memurunun, işçisinin, çiftçisinin alınterini “Onların kasaları”na doldurduk yıllarca.

Bu milletin memurunun, işçisinin, çiftçisinin alınterlerini kendi çalışanlarının ceplerine dolduranlar, “darbelerle” indirildi, idam edildi,partileri kapatıldı!..

Onlar araba satsın diye; yol yapmadık, araba üretmedik,

2. Dünya Harbi’nde; 1945’te ikiye bölünmüş Almanların 1970’lerde yaptığı “duble yol”ları, “Onlar istemediği” için, biz ancak 2010’larda yapabildik.

Hızlı tren rayları döşeyemedik!..

Havalimanları yapamadık!..

Askerimizin silahını Onlardan satın aldık,

Operasyonları “Onların silahları”yla yaptık.

Onların verdikleri “istihbarat”larla kendimizi güvende(!) hissettik.

Yerli malı haftaları düzenledik. 

Yıllarca, yerli elma, yerli patates, yerli incir ürettik!..

Lakin; yerli araba, yerli silah, yerli tank, yerli top üretme haftaları düzenleyemedik!..

Niye?.. Onlar istemedi diye!..

1949’da yerli roket ürettik... Tam seri üretime geçecekken, Onlartarafından üretim engellendi, “seri ithalata” geçtik.

1961’de yerli araba ürettik.

Onların içerdeki uzantıları dalga geçtiler, seri üretime geçecekken yineseri ithalata geçtik.

YAPTIK, SALDIRDILAR!

Zaman akıp gitti...

100 yıl aradan sonra ayağa kalktık duble yollar yaptık,

Trenin hızlısına raylar döşedik,

Havalimanları, Elektrik santralleri, Barajlar, Hastaneler, Okullar yaptık,

81 ilin tamamına Üniversite, 900 küsur ilçenin tümüne fakülteler inşa ettik.

3. Havalimanıyla Onların saltanatlarını salladık,

Onlarda dahi olmayan 3. Köprü’yle İstanbul’un boğazına 3. bir gerdanlıktaktık.

Kanal İstanbul’la dağıtılan tezgahı ve bozulan oyunu da, proje tamamlandığında göreceğiz.

Şimdi yerli arabanın ilk protitipleri üretildiğinde çıkardıkları feryatlardan sonra, 2020 yılında seri üretime geçildiğinde neyi başardığımızı göreceğiz millet olarak.

Yerli tank ürettik, saldırdılar,

Yerli top ürettik, saldırdılar,

Yerli silah ürettik, saldırdılar,

Yerli füze ürettik, saldırdılar,

Uzaya uydular gönderdik, saldırdılar,

Marmara Denizi’nin altından Marmaray’ı geçirdik, çıldırdılar,

Denizin ortasından, evet; 

Anamur’dan – Girne’ye Toros’ların suyunu akıttık, küçümsediler!..

Yerli arabanın protitipine bile tahammül edemediler, kudurdular!..

TERMAL KAMERA VE İLAÇ

Bakalım, “yerli kamera” ve “yerli ilaç” ürettiğimizde ne yapacaklar?..

Birkaç yıla kalmaz; “Onların efendileri” tarafından “milyonlarca dolara”maledilen “termal kamera”ları biz “bin dolara” imal edecek ve “3 bin 500 metre yükseklik”ten yerdeki “karınca”ların hareketlerini görebileceğiz!..

Yine birkaç yıl sonra; 

“Yerli aşı” ile yetinmeyecek, artık “yerli ilaç” üretimine de geçeceğiz!..

Yani;

“Yerli ve milli” sözü havada kalmayacak, hayata geçirilecek!..

Yine çıldıracaklar!..

Yine tuzak kuracaklar!.

Ama, artık yeter!..

Öleceksek, adam gibi ölelim...

Onlar, bu milleti durdurmanın, bu millete diz çöktürmenin hesabını yaptılar yıllarca...

Onlara rağmen, 100 yıllık kavgaları bitirmek için “çözüm süreci”ni başlatırsan,

Onlara rağmen, Coğrafyamızdaki tezgâhları dağıtmak için planlarını ve oyunlarını başlarına geçirirsen,

Onlara rağmen, yol yaparsan,

Onlara rağmen, top-tüfek yaparsan,

Onlara rağmen, uzaya uydular gönderirsen,

Onlara rağmen, 3. Havalimanı yaparsan,

Onlara rağmen, Anamur’dan – Girne’ye Toros’ların suyunu akıtırsan,

Hele hele; 

Onlara rağmen, araba üretirsen!

Gezi’den saldırırlar!

İndiremezlerse, 17-25 Aralık’ta darbeye teşebbüs ederler!

Netice alamazlarsa, 30 Mart’ta, 10 Ağustos’ta “Ekmek için Ekmeleddin”le indirmeyi denerler!

Olmadı; 

PKK’yı yeniden sahaya indirirler!

PKK’nın arkasına saklanarak saldırırlar!

ONLARI HERKES TANIMALI

Onlar kim mi?

Onlar; 1915’te bu toprakları geçmek isteyenlerdir!..

Onlar; “1923’te Lozan’da bu toprakları satın alanlar”dır!

Onlar;

Ezanı “Tanrı uludur!” diye okutturanlar, “Kur’an eğitimini yasaklayanlar”dır!

Bu milletin ne giyeceğine, nasıl yaşayacağına karar verenlerdir!

1950’ye kadar bu millete karanlık bir hayat yaşatanlardır!

Onlar; 

Merhum Adnan Menderes’i asanlardır!

Onlar; bu topraklarda 40 yıl siyaset yapan ancak 40 yılda sadece 11 ay Başbakan olan Merhum Necmettin Erbakan’ı durduranlardır!

Onlar; Merhum Özal’ı zehirleyenlerdir!

Onlar;

Bu topraklarda “milletin adamlarına darbe” yapanlar veya teşebbüs edenlerdir!..

Onlar; 

Son 30 yılda bu toprakların evlatlarına PKK ile diz çöktürmeye çalışanlardır!..

Onlar; 16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ı teslim eden, PKK ile, DAEŞ’le bu toprakların evlatlarına yeniden diz çöktürmek isteyenlerdir.

Onlar; 

Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da patlatılan bombaların failleridir.

Onlar; 

“Tek çare HDP” manşetleri atanlardır!

Onlar; “Barış için HDP” yalanıyla, PKK’yı destekleyenlerdir!

Onlar; 

“Halkın yüzde 52 oyu” ile seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a “Diktatör”manşeti atanlardır!

Onlar; 

“Katil Erdoğan” diye böğürenlerdir!..

Onlar; henüz protitipi üretilen yerli arabaya, “çakma” manşetleriyle saldıran, “devşirme” diye aşağılayanlardır!..

Onlar; “Küresel”lerdir, Onlar; Doğan’lardır! Serçe’lerdir, Atmaca’lardır,Koç’lardır, Kuzu’lardır, Öküz’lerdir!..

Onlar; nereye mi çalışır?

Onlar; Londra’ya çalışır!

Onlar; Londra’daki Kraliçe’nin “köle”leri, Kraliçe’nin “mankurtlaştırdığı”beyinsizlerdir!..

Yeryüzünde akıttıkları kan, döktükleri gözyaşı Kraliçe’nin gül hatırı içindir!

İşte 1 Kasım’da “Onlarla, bu toprakların evlatlarının seçimi”ni yapacağız!

1 Kasım, seçimden de öte; “Onlarla – bu toprakların evlatlarının savaşı”dır!

1 Kasım sandıkları milletimiz için 1915 Çanakkale’dir!

Gelibolu’dur!

Seddul-Bahir’dir!

Bu şerefli millet tarihi tekerrür ettirecek,

100 yıl sonra “Onları bu topraklardan ebediyyen kovacak”tır inşallah... 

Ve bu millet; 

100 yıl sonra bu toprakları yeniden geçilmez yapacaktır Allah’ın izniyle!.. 

Yeter ki, sandığa git...

Yeter ki;

“Tercih”ini Türkiye’de yana yap!.. 

 *****************************************************************************

Birinin adamını değil, adam gibi adam getirin!

Her “parti”de ve her “devir”de olur... 

Bazı “uyanık”lar, herhangi bir “devlet kademesi”ne “kendi adamını”yerleştirmek ister!..

Hükümet mensupları, milletvekilleri ve bürokratlar da; “tavsiye”de bulunan kişinin “hatır”ını kıramaz ve “onun adamını” getirir göreve!.. 

Getirirken de; “lâyık” mıdır, “becerikli” midir, “iş bitirici” biri midir, bakmazlar!..

Sonradan anlaşılır ki, bazıları “sümsük”tür, bazıları “sünepe”!.. İşi bilmedikleri gibi, bilene de engel olurlar!..

Bunu, maalesef son “kayyum atamaları”nda da gördük... “Koza-İpek Grubu’nun 22 şirketi”ne atanan “kayyum”lardan bazıları; “kimlerin adamları”dır bilmiyorum ama, “sünepelik”lerini yüzlerinden okudum!..

Meselâ, Bugün TV’nin başındaki Tarık Toros; kayyum yardımcılarından birine; “Heyy kayyum, gel buraya!” diyor, bizimki tıpış tıpış gidiyor!..

Be adam; sen oraya “talimat almaya” değil, “talimat vermeye” gittin!.. Sen, artık; “yönetilen” değil, “yöneten” bir adamsın!..

Ama, “birinin hatırı” için o göreve getirilmiş bir “İş bilmez!.. Sümsük ve Sünepe” olunca, “Genel Müdür” de olsa, “kendi emrindeki bir personel”den emir almaya başlıyor!..

Bu durum; sadece “bazı kayyum”larla sınırlı değil, “bazı genel müdürler”de maalesef böyle!..

Çoğu “mıymıntı” ve “sümsük!”

Diyeceğim şu:

Oralara, “birilerinin adamları”nı değil, “adam gibi adam”lar getirin!

İlgili Haberler