Politika

Akfırat: Tezkereye karşı çıktım, bu ABD'ye göre büyük suç

Ergenekon Duruşması'nda savunmasını veren İP MKK üyesi Adnan Akfırat, sert çıkışlar yaptı

09 Şubat 2009 02:00

"Ergenekon" davası kapsamında tutuklu olarak yargılanan İşçi Partisi (İP) Merkez Karar Kurulu Üyesi Mehmet Adnan Akfırat, "1 Mart Tezkeresi'nin geçmemesi gerektiği yönünde Ulusal Kanal'ın yayınlar yaptığını, bunun ABD açısından büyük bir suç olduğunu, bu nedenle mahkeme karşısında bulunduğunu" öne sürdü.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde savunmasını yapan Mehmet Adnan Akfırat, İşçi Partisi'nin "Sakarya'da canını ortaya koyan subaylar gibi olduğunu" savunarak, "İP'in hedef alınmasının nedeni de budur. İP önderliği, Sakarya Meydan Muharebesinin subaylarını örnek aldığı için bu operasyonun merkezine yerleştirilmiştir" dedi.

Sorgusunda Ankara'da ele geçirildiği öne sürülen Yargıtay krokisinin sorulduğunu belirten Akfırat, bu belge ile bağlantısının kurulamayacağını söyledi. Buna rağmen, savcının İP Merkez Karar Kurulu üyesi olarak sorumluluğu bulunduğunu söylediğini ifade eden Akfırat, "Bunlar bizim tutuklanmamız için imal edilmiş delillerdir. Tertip yargılamanın her aşamasında yapıldı" diye konuştu.

"Savcılar basına bilgi sızdırdı"

Soruşturma aşamasında "savcıların basına bilgi sızdırdığını" öne süren Akfırat, hakkında sadece savcılık aşamasında gündeme gelen bilgilerin basına yansıdığını belirterek, "Savcılar basına gerçek dışı, iftira amaçlı bilgi vermişlerdir. Suç duyurusunda bulunuyorum" dedi.

Operasyonun "ABD-İsrail operasyonu" olduğu savunan Akfırat, bunun teorisinin yapıldığını, adının "yabancı iç savunma" olduğunu, ABD'de 1962 yılında ulusal güvenlik yönergesi haline getirildiğini ileri sürdü. Akfırat, bu yönergenin 1990 yılına kadar komünizme karşı, 1990 yılından sonra ulusalcılara yönelik kullanıldığını iddia etti.

"24 yalanı tek tek çürüteceğim"

İddianameye yönelik eleştirilerde bulunan Akfırat, "İddianamede benimle ilgili saptayabildiğim 24 yalanı tek tek çürüteceğim" dedi. Akfırat, iddianamede Ulusal Kanal'ın örgütün talimatıyla kurulduğu, kuruluşu için yurt dışından 500 milyar lira getirildiği şeklinde ifadelerin bulunduğunu, bunların yalan olduğunu savunarak, kanalın hem Maliye, hem de Sermaye Piyasası Kurulu tarafından denetlendiğini, herhangi bir yasa dışı konuya rastlanmadığını kaydetti.

Akfırat, iddianamede yurt dışından 500 milyar getirildiğine ilişkin soruya tepki gösterdiğinden bahsedildiğini ifade ederek, kendisine böyle bir soru sorulmadığını öne sürdü.

Amerikan karşıtlığında, dünyada Türkiye'nin hep birinci sırada yer aldığını belirten Akfırat, 2007 yılında Amerikan karşıtlığının oranının yüzde 91'e ulaştığını, yapılan operasyona da bu tarihte karar verildiğini iddia etti. Akfırat, 1 Mart Tezkeresi'nin gündeme geldiği dönemde diğer medya kuruluşlarının tezkerenin geçmesi yönünde, Ulusal Kanal'ın ise halkı aydınlatan yayınlar yaptığını söyledi.

AK Partili 99 milletvekilinin Ulusal Kanal'ın yayınlarından da etkilenerek 'ret 'oyu kullandığını öne süren Akfırat, "O vatansever milletvekillerine de şükran borçluyuz" dedi. Bunun ardından Ulusal Kanal'ın üzerinde "kara bulutların dolaşmaya başladığını" savunan Akfırat, "1 Mart Tezkeresi'nde ben Ulusal Kanal'ın Genel Yayın Yönetmeni'ydim. Bu ABD açısından büyük bir suç. Bu nedenle karşınızdayım" diye konuştu.

İddianamedeki "4. yalanın da 'Lobi' belgesinin tarafından yazıldığı" olduğunu ileri süren Akfırat, söz konusu belgenin kendi içinde çeliştiğini söyledi. "Böyle bir tüzükle bırakın bu kadar gizli bir örgütü, konken derneği bile yönetilemez. Ancak böyle bir tertipte kullanılır" diyen Akfırat, "Lobi" belgesinin yazım diline ilişkin eleştirilerde bulundu.

Belgenin Kemalizm düşmanları tarafından yazıldığını iddia eden Akfırat, iddianamede suç unsuru gösterilen bazı belgelerin kendisinde bulunmadığını, evine getirilip konulduğunu öne sürdü. Akfırat, bu belgeler ile kişiler arasında örgütsel bağ kurulmasının mümkün bulunmadığını savundu.

Mehmet Adnan Akfırat, evindeki aramada arşivinde bulunan Fethullah Gülen'le ilgili ne kadar belge varsa toplandığını, ancak iddianamede bu belgelerin hiç birinin yer almadığını, öte yandan TSK'yı karalamaya yönelik belgelerin yer aldığı dosyadaki her şeyin kullanıldığını söyledi.

Akfırat, iddianamede yer alan "gözaltına alınmasaydı yurt dışına kaçacaktı" ifadesinin de doğru olmadığını, 13 Şubat 2008'de yurt dışına çıktığını, ancak Emin Gürses'in tutuklandığını ve Tuncay Güney'in hakkındaki suçlamalarını bilmesine rağmen 27 Şubat'ta Türkiye'ye döndüğünü belirterek, "Niye? Çünkü hesabını veremeyeceğim bir şey yok" dedi.

Duruşmaya 15 dakika ara

Savunmasının uzaması üzerine, 2 kez bel fıtığı ameliyatı olduğunu ifade eden Akfırat'ın isteği üzerine, Mahkeme Başkanı tarafından duruşmaya 15 dakika ara verildi. Aradan sonra savunmasına devam eden Akfırat, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) haritasının hayata geçirilmesinin gerçek adımının, başkenti Erbil olan kukla devlet kurularak atıldığını, Türkiye'nin de bölünmesini içeren projeyle ilgili 15-16 Şubat'ta Erbil'de bir toplantı yapılacağını ifade etti.

Akfırat, Erbil'deki toplantının Fethullah Gülen'in kurduğu Erbil Işık Üniversitesi'nde yapılacağını, bu üniversitenin ABD'nin parasıyla kurulduğunu, toplantıya ABD, Irak, Türkiye ve Kürt yönetiminin katılacağını savundu. Bu üniversitenin kurulmasında o dönemde bölgede güçlü olan PKK'nın da destek olduğunu, buna Tuncay Güney'in de aracılık ettiğini öne süren Akfırat, Türkiye'nin bütünlüğüne kasteden ve bölünmesini içeren projede Tuncay Güney'in Mehmet Eymür'ün görevlisi olarak ortaya çıktığını iddia etti. Akfırat, "Bizim suçumuz bunları ortaya çıkarmak. Biz bu yüzden yargılanıyoruz" diye konuştu.

"Gülen'in 1964-65 yıllarında ABD'nin projesi olan Komünizmle Mücadele derneklerinin ilkini İzmir'de kurduğunu, bu derneklerin, Gladyonun yer altındaki faaliyetlerini örgütlemek için paravan bir dernek olduğunu" savunan Akfırat, "Gülen'in Nur Kampları'nda aynı dönemde öğrencilere Gladyo tarafından dayanıklılık eğitimlerinin verildiğini, 1969 yılında 6. filoyu protesto edenlere yapılan saldırının da bu kamplarda yetişenler tarafından yapıldığını" iddia etti.

"BBP'nin kurulması da Gülen operasyonudur"

"Gülen'in 1980 darbesi sonrası kendisine çok ciddi bir kadro devşirdiğini, bunların Ülkü Ocakları üyelerinin baskıyla Gülen safına katılmasından oluştuğunu" anlatan Akfırat, "MHP'nin bölünüp BBP'nin kurulması da Gülen operasyonudur. 'Bizim şeriatçı bir yönetim için mücadele etmemiz lazım' deyip Muhsin Yazıcıoğlu'nun etrafında toplandılar. Bu partinin kuruluş masrafını tamamen Gülen karşıladı" iddiasında bulundu.

"Samast, Hayal, Tuncel, Nizamı Âlem çatısı altında örgütlenmiştir"

BBP'ye ait Nizami Alem Ocakları'nın da aslında gladyonun işi olduğunu öne süren Akfırat, "Ogün Samast, Yasin Hayal, Erhan Tuncel ile Malatya'daki saldırıları düzenleyenler, Danıştay saldırısını yapan Alpaslan Aslan, Nizamı Alem çatısı altında örgütlenmiş çocuklar. Bunlar Ramazan Akyürek'in operasyon timi haline dönüşmüştür" diye konuştu.

Akfırat, "Gülen'in ABD'yle entegrasyon konusuna değindiğini, bu entegrasyonun bir ayağının da CIA'yla özel ilişkiler kurulması olduğunu" öne sürerek, "Bunun yolu da dinler arası diyalog. Diyaloğun yeni bir din kurma yoluyla yapılması öngörülüyor. Bunu Hazreti İbrahim'e dayandırmayı amaçlıyor. Kitabını CIA'nın yazdığı yeni bir din oluşturmaya çalışıyorlar. Son dönemde ortaya çıkan Moon tarikatı var... Bunun ABD'deki adı 'birleştirme kilisesi'dir" dedi.

Perinçek'in avukatı yazılı açıklama yaptı


Öte yandan yazılı bir açıklama yapan tutuklu sanıklardan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz, emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un tahliyesi yönündeki karar ile Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturmada verilen takipsizlik kararının gerekçesine değinerek, "Hukukun egemen olduğu bu iki karardaki saptamalar, soruşturmanın tümü için geçerlidir. Bu kıstaslar uygulandığında, tüm tutuklu sanıkların derhal salıverilmesi gerekir" şeklinde görüş belirtti.