Ebeveynler kaçınamaz mı?
Kramer'e göre, ebeveynler muhtemelen bunu yaptıklarının farkında bile değildir. "Bir çocuğa ebeveynlik yapmanın daha kolay olması nedeniyle ebeveynler için tercihli muamele başlayabilir, o çocukla daha fazla ilişki kurabilir, kendileriyle çocuk arasında benzerlikler görebilirler" diyor.
Ergenler ve ebeveynleri üzerinde yaptığı araştırma, ailelerin bu konuda konuşmaya yatkın olmadığını gösteriyor; bu da herhangi bir incinme veya yanlış anlamayı ortadan kaldırmayı daha da zorlaştırıyor.
Kramer, "Bu durum, kimsenin suçlandığını ya da bunun kendi hatası olduğunu hissetmediği bir şekilde hassasiyetle ele alınırsa, tüm taraflarla daha açık konuşmalar yapılabilir" diyor. Örneğin bir kardeşe karşı farklı davranışlara dair bir başka çocuğun sorusuna ebeveyn bir neden sunarak açıklama getirirse, çocuk bunun pratik bir nedeni olduğunu ve kardeşinin daha çok sevilmesiyle ilgili olmadığını anlayabilir.
Benim ailemde de kayırmacılık konusunu hiç açmamıştık. Ancak o buluşmada yapılan yorumlardan sonra kardeşlerimle daha fazla konuştukça, annemin bazen, muhtemelen ilk çocuğu olduğu için, en büyük kardeşimize ayrıcalıklı davrandığını hatırladık. Bu arada babamız da ortanca kardeşimizi kurnaz olduğu için sık sık överdi, bu onun hayranlık duyduğu ve ikisinin de paylaştığı bir özellikti. Bir de ortanca kardeşimiz ziyarete geldiğinde yapılan yemekler var tabii.
Bunlar küçük farklılıklar, ama daha büyük bir şeye dönüşebileceklerini ve hatta kızgınlığa yol açabileceklerini görmek gerek. Çok çocuklu ailelere kıyasla sadece iki çocuğu olan bir ailede meydana gelen kayırmacılığın daha derin etkisi olabilir, diğer çocuk için cezalandırılma ya da dışlanma gibi bir his yaratabilir.
Kayırmada önemli etken: Çocuk kime benziyor?
ABD'de Ulusal Yaşlanma Enstitüsü tarafından finanse edilen ve birkaç üniversiteden uzmanlar Aile İçi Farklılıklar üzerine uzun dönemli bir çalışma yaptı ve kuşaklar arasındaki ilişkileri daha iyi anlamak amacıyla 20 yıl boyunca farklı aileleri takip etti. Çalışmanın bir parçası olarak, araştırmacılar kayırmacılık hakkında ebeveynlere bir soru sordular. Birçoğunun ilk kez karşılaştığı soru şuydu:
"En çok hangi çocuğunuza karşı duygusal yakınlık hissediyorsunuz?" Biraz düşündükten sonra annelerin büyük bir kısmı (%75) çocuklarından birinin adını verdi. Geri kalanlar hiçbirini seçmedi ya da hepsine eşit derecede yakın hissettiklerini söyledi.
Ayrıca kime karşı daha fazla hayal kırıklığı ve çatışma duygusu hissettikleri de sorulmuştu. Bu soruya verilen yanıtın yaşam boyunca sonuçları olmuş, erken yaşta "hayal kırıklığı yaratan" çocuk olarak ifade edilen kişinin daha sonra da bu şekilde muamele gördüğü tespit edilmişti.
Doğum sırası, kayırmacılığın bazı yönlerinde rol oynasa da bunun etkisi genellikle varsayıldığı kadar fazla değildi.
Özellikle, ilk doğanın doğal olarak "altın çocuk" olarak seçileceği yönündeki tahmini bilimsel araştırmalar desteklemiyor. Çalışmayı yürütenlerden biri olan Missouri Üniversitesi'nden Megan Gilligan, duygusal yakınlık açısından son doğan çocukların ortanca ya da ilk çocuktan daha fazla tercih edildiğini söylüyor. Ancak duygusal yakınlığın en güçlü belirleyicisi, ebeveynlerin çocuğun kendilerine benzediğine dair hisleriydi.
Kayırılmanın dezavantajları
Gilligan ayrıca, kayırmacılıktan kaynaklı zayıf kardeş ilişkileri, daha az tercih edilen kardeşin kendisi hakkında daha yetersiz hissetmesi ve ebeveynle daha az olumlu bir ilişkiye sahip olması gibi farklı muameleden kaynaklanabilecek gerçek hasarın da altını çiziyor. "Altın çocuk" olmak dezavantaj yaratabiliyor:
"En sevilen çocuk olmanın birçok faydası olmasını bekleyebilirsiniz, ancak bu durum yetişkin çocuklar için duygusal sıkıntıya da neden olabilir. Kayırmacılığın, kayırılan çocuklar için daha yüksek depresif belirtilerle ilişkili olduğunu gördük. Bunun nedeni, bir annenin en sevdiği çocuğu olmanın, o çocuğun kardeşleriyle ilişkilerinde çatışma yaratması. Yetişkinlik döneminde kardeşlerle yaşanan bu gerilim ruh hali üzerinde etkili oluyor."
Bu durum, yaşamın ilerleyen dönemlerinde eşit olmayan bir yüke de yol açabilir. Ebeveynlerden biri sonunda ailesinin bakımına ihtiyaç duyduğunda, genellikle kayırıldığını düşündükleri çocuğa yöneliyorlar.
Kramer, tüm çocuklara aynı şekilde davranmanın çözüm olmadığını söylüyor. "Çocuklara her durumda aynı şekilde davranmak imkansızdır ve çocuklar da bunu istemez. Onlar kim olduklarının, yaşlarının, ilgilerinin, cinsiyetlerinin, kişiliklerinin anlaşılmasını isterler."
Daha bilinçli davranmak ebeveynlerin sürekli olarak adil olmayan durumlara neden olmaktan kaçınmasına yardımcı olabilir. Çocuklar kayırmacılık modelini öğrenebilir ve yetişkinler olarak bunu kendi ebeveynlik tarzlarına ve ilişkilerine uygulayabileceklerinden bu önemlidir:
"Farkında olmaz ve bu zinciri kırmak için harekete geçmezsek, muhtemelen aynı davranışı sergileriz."