Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok davada, Türkiye ’de son günlerde yaşanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarıyla başlayan kızlı-erkekli öğrenci evlerine müdahale tartışmalarına ışık tutacak kararlara imza attı. AİHM, insanların yaşadığı konutu, ‘bireyin yerleşik olarak yaşadığı ve özel hayatını sürdürdüğü yer’ olarak tanımladıktan sonra, bu özel alana ilişkin bir müdahaleyi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali olarak gördüğüne vurgu yapıyor.
Radikal'den Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, yüksek Mahkeme, birçok kararında devletin özel hayata yönelik müdahalesini sınırlıyor. AİHM’nin özel hayata ilişkin bu net kararlarının izleri anayasadan da görmek mümkün. Anayasanın 20. maddesinde ‘Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” denilirken; anayasanın 21. maddesinde ‘Kimsenin konutuna dokunulamaz’ hükmü yer alıyor. AİHM kararlarını inceleyen Avukat Sedat Vural, “Başbakan Erdoğan’ın başlattığı tartışma AİHM’ye göre özel hayata devlet müdahalesidir” dedi.
İşte AİHM’nin o kararları
AİHM, Burghart/İsviçre kararında devletin özel hayata yönelik müdahalesinin sınırlı olması gerektiğine işaret ederek. “Kişinin bireysel davranışını ilgilendiren kurallar koyduğu her durumda, devletin özel hayata müdahelesi vardır. Bu müdahale demokratik bir toplumda gerekli olan ölçüde olmadığı durumlarda da sözleşme hükmü çiğnenmiş olur” değerlendirmesi yapıyor.
AİHM, Leander/İsveç kararında ise devletin özel hayata müdahale etmemesi gerektiğine vurgu yaparken, aynı zamanda ‘özel hayatının korunmasının’ görev alanı içinde olduğunu işaret ediyor. AİHM, aynı kararda devletin pozitif görevine işaret ederek, “Sözleşme, sözleşen devletlere yalnızca ‘Müdahale Etmeme’ gibi negatif bir mükellefiyet yüklemekle yetinmemiş, onlara, aynı zamanda, koruma altına alınan hak ve özgürlüklere saygıyı sağlama, yani bu hakların fiilen ve gerçekten kullanılmasına imkân verecek tedbirleri alma pozitif görevini de getirmiştir” diyor.
AİHM, Arztefürdas Leben/Avusturya, kararında ise kişilerin özel hayatlarına yönelik gelecek bir saldırının önlenmesinin devletin asli görevlerinden olduğunu vurguladıktan sonra şu değerlendirmede bulunuyor: “Koruma altına alınmış bulunan haklara özel kişilerden gelecek müdahalenin önlenmesi de devletin pozitif yükümlülüğünün gereğidir.”
Chappel/ İngiltere kararında ise AİHM, insanların yaşadığı konutu “bireyin yerleşik olarak yaşadığı ve özel hayatını sürdürdüğü yer” olarak tanımladıktan sonra, bu özel alana ilişkin bir müdahalenin sözleşmenin ihlali olarak görüyor ve şu değerlendirmede bulunuyor: “Konut, bireyin yerleşik olarak yaşadığı ve Özel hayatını sürdürdüğü yerdir. AİHS’nin 8.maddesi,temel olarak bireyin konutuna devlet veya temsilcileri tarafından yapılan müdahaleye karşı koruma sağlar.”
AİHM’nin, Dudgenon/Birleşik Krallık davasına ilişkin verdiği kararda ise şu değerlendirme yer alıyor: “Kişinin varoluş biçimini serbestçe belirlemesi bireysel haktır. Devletin onun cinsel davranışlarına karışması, çoğunluğun azınlığa belirli bir ahlak anlayışı empoze etmesi, bireysel hak ve özgürlüklerin ihlalini taşır.”
Avrupa Komisyonu’nun R.Van Oosterwijck/Belçika kararında ise ‘özel hayat başkalarının bakışlarından uzakta yaşayabilme hakkı’ olarak tanımlanıyor. Kararda, ”Bireyin kendi kişiliğini geliştirme ve gerçekleştirme için hemcinsleriyle, özellikle duygusal ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirmek hakkıdır” değerlendirmesine yer veriliyor.
Haberin tamamına ulaşmak için tıklayın...