Politika

Ahmet Altan: Türkiye hızla gayrimeşru bir zemine kayıyor; daha fazla şiddet, ölüm, zorbalık yaşayacağız

"Jötem, diyerek geride bıraktıklarınıza gülecekler..."

11 Kasım 2015 10:30

Haberdar yazarı Ahmet Altan, Türkiye'de gelinen son noktaya ilişkin olarak, "Türkiye siyasetiyle ve yönetimiyle hızla gayrimeşru bir zemine kayıyor. Bunun sonucunda daha fazla şiddet, ölüm, zorbalık yaşayacağız demektir" dedi. "Şiddet yoluna girenler için dönüş yoktur" diyen Altan, "Onları durduracak olan, toplumun direnci ve ahlakıdır" ifadesini kullandı. 

Altan'ın Haberdar'da "Koçlar ve koyunlar" başlığıyla yayımlanan (11 Kasım 2015) yazısından bazı bölümler şöyle:

Eh, gözümüz aydın, JİTEM de yokmuş.

Tam 21 insanın öldürülmesinden sorumlu olarak yargılanan sanıklar yüce Türk yargısı tarafından beraat ettirildiler.

Beraat edenlerden biri de “JİTEM’İ bilmem jötem’i bilirim” diye bir de dalga geçti.

Fransızca “seni seviyorum” demeyi biliyormuş.

Onun bildiği tek şeyin o olmadığını da o bölge halkı biliyor.

Öldürülen kurbanların yakınları sadece bu kararın acısını yaşamıyorlar bir de adamların alaycılıklarıyla aşağılanıyorlar.

Anlaşıldı ki ülkemizde Ergenekoncular, darbeciler, şikeciler, mafyacılar, katiller, hırsızlar yokmuş.

Darbe hazırlıkları hiç yapılmamış, 17 bin faili meçhul maktul kendi kendilerini vurup öldürmüş, Ergenekon hiç olmamış, şikenin yanına bile yaklaşılmamış… Ve tabii 17-25 Aralık’ta devleti dibine kadar soymamışlar, ihaleleri komisyon karşılığında dağıtmamışlar, evlerden, ayakkabı kutularından milyonlarca dolar çıkmamış, suçlanan bakan canlı yayında, “her yaptığım için bana başbakan emir verdi, o da istifa etsin” dememiş.

Yargı kararlarına bakarsanız bunların hiçbiri olmamış.

Burası İsviçre gibi, hukuka uyulan, düzenli, sakin, güzel bir ülkeymiş.

Fakat kendisine “paralel” denilen bir canavar çıkmış, herkese iftira atmış ve biz ülkemizde darbe hazırlığı, Ergenekon, faili meçhul, şike, mafya, soygun var zannetmişiz.

Şimdi o “paralelin” gazetelerini, şirketlerini, televizyonlarını, işveren teşkilatlarını basıyoruz, paralarına el koyuyoruz, o paraları keyfimizce yandaşlarımıza dağıtıyoruz ve her baskında ülkemiz biraz daha temizleniyor, biraz daha pir-ü pak oluyor.

Artık demokrat ve hukuksever bir ülkeyiz.

Kaçınız inanıyorsunuz bu masala?

İşin fenası çoğunuz inanıyorsunuz, daha doğrusu inanmış gibi yapıyorsunuz.

Kiminiz 17-25 Aralık’tan sonra kurulan yeni yargı düzeninde aklanan darbecilerin aslında darbeci olmadığını, aklandıklarını söylüyorsunuz, kiminiz Ergenekon olmadığını, kiminiz şike olmadığını, kiminiz devlet soygunu olmadığını.

Artık meşrebinize göre.

Seçimle işbaşına gelip de hukuk dışına çıkanlara rastladık biz tarihte, ülkelerinin de kendilerinin de sonu hiç iyi olmadı.

Milyonlarca insanın ölümüne, ülkelerinin parçalanmasına, işgal altında kalmasına neden olup, sonunda kendileri de lanetlenerek ayrıldılar bu dünyadan.

Yargı yok olurken, Türkiye siyasetiyle ve yönetimiyle hızla gayrimeşru bir zemine kayıyor.

Bunun sonucunda daha fazla şiddet, ölüm, zorbalık yaşayacağız demektir.

Şiddet yoluna girenler için dönüş yoktur.

Onları durduracak olan, toplumun direnci ve ahlakıdır.

O yüzden bugün, hangi görüşten, hangi inançtan olursa olsun insanların ahlak ve adalet sancağı altında toplanması gerekiyor.

Bu gidişatı durduramamak, buna direnememek, hepimizin sonunun karanlıkta bitmesine yol açacak.

Sessizlik, korkuyla boyun eğmek, şiddeti gerçekleştirenler de dahil kimsenin hayrına olmayacak.

Siz, insanoğlunun koyunları nasıl evcilleştirdiğini biliyorsunuz değil mi?

Dikbaşlı koçları ve direnen dişileri kestiler, o kadar çok kestiler ki sonunda koyunlar boyun eğip sessiz kalmanın hayatlarını kurtaracağına inandı.

Sessizce boyun eğdiler.

Bu onları kesilmekten kurtarmadı.

Sadece  sessizce kesiliyorlar artık, sessizce uzatıyorlar başlarını kasapların satırlarına.

Dikbaşlı koçlardan olmak istemiyorsanız, kesimlik koyun olabilirsiniz.

Gidişat, ekonominin daha da kötüleştiği bir ortamda, şiddetin daha da arttığı, adaletin tümüyle ortadan kalktığı, “meşru” hiçbir kurumum kalmadığı bir “gayrimeşru” kaos düzenidir.

Üstelik, sizi kestikten sonra bir de küstahça sırıtıp sizinle alay edecekler, “jötem” diyerek geride bıraktıklarınıza gülecekler.

Oraya doğru gidiyoruz.

İster Kürt Türk, Sünni Alevi, modern muhafazakar, aynı adalet sancağının altında toplanıp direnin, ister dağınık gruplar halinde birbirinizden nefret ederek sessizce bu gayrimeşru şiddet ortamının müstakbel kurbanları arasına katılın.

Hayat hepimizi getirip bu korkunç noktada bıraktı.

Siz, “ülkemiz İsviçre gibidir, suç işleyen yoktur” diyerek sessizliğe bürünebilir, dikbaşlı koçların kesilmesini, bir de onlara söverek izleyebilirsiniz.

Sizi efendi ve sessiz koyunların arasına sokar bu.

Mezbahaya sessizce gidersiniz. 


Yazının tamamı için tıklayın