Kültür-Sanat

Ahlat Ağacı’na ilham veren Bir Taşra Köpeği’nde şamata ve şizoid yapı

Kerem Kuşçu'nun yazısı....

30 Ocak 2019 12:55

* Kerem Kuşçu

“İnsanı hiçbir başlangıç memnun etmez, çünkü biraz dürüst bir zihin geri geri yürür, yola sondan çıkar, meşru olan sondur. Ne yapılırsa yapılsın sondan, amaçtan başlanır daima.” Jacgues Rigaut’tan okuduğum bu cümle geliyor aklıma. Bir Taşra Köpeği’nin pek iyimser vaadi yoktur; amaçtan başlandığını hiçbir zaman anlayamadığı için büyük bir heyecan ile yaşayan insanlar ve bunların arasında acı çekemediği için adeta kıvranan bir karakterin savruluşu. Nasıl ortaya çıktı bu kitap diye sorulursa, Akın elinde günlükler-notlar halinde bir çalışmanın bulunduğunu ve bu taslak halindeki çalışmayı Nuri Bilge Ceylan’ın ilginç bulduğunu ve bastırmasını önerdiğini söyledi. Bu metin, Akın’ın 2009’da üniversiteden mezun olduktan sonra emlak ofisine işe girdiğinde oradaki eski bir bilgisayarda başlayıp, sonra yerel gazetelerde ve benzer işlerde çalışırken yazmaya devam ettiği bir metindi. Sanırım bu dönemlere denk gelir kitabın ilk izlekleri.

Söz konusu bu metin üzerine konuşmaya başladığımız zaman Çanakkale’de geçen gençliğimiz üzerine geceler boyu sohbet ettik ve küçük bir kentin, insanları birbirine yakın kılışının olumsuz ve absürt yönleri üzerine anılarımızı, tanıdığımız insanları, her şeyi yeniden hatırlamaya çalıştık.

Bu metinde tüm heykelleri yıkmaya, yıkımın felsefesini bile yıkmaya meyilli tuhaf bir karakterden okuyoruz olayları. Bastırılmış, örtülmüş, kabul edilmiş, evcilleşmiş, sinmiş olan ne varsa, ona karşı gerçeğin savunuculuğunu yapmaya girişmiş birisi. Ve konuşanlar; konuştukça kaybolan, takıntılı bir biçimde birbirlerinin niyetini okuyan, küçük olaylardan büyük anlamlar çıkarmaya yeltenen, yeryüzünde bir tek bu kent varmış ve bilmedikleri ama hep bekledikleri bir şey her an gerçekleşecekmiş gibi tuhaf bir beklentiyle yaşayan insanlar.

İtirafçı yanıyla edebiyatımızda ayrı bir yeri olacak diye düşünüyorum Bir Taşra Köpeği’nin. En azından benim için önemli olan bir kıstas bu; büyük anlatı ve yüceltilerin, alaycı biçimde yansıtılması, derinden beslenen güldürünün, telaşımızın anlamsızlığına eşdeğer olarak hissedilir olması.

“Bir kuyunun başına toplanmış karanlıktaki yansımamıza bakıyoruz.”

Taşra üzerine -ya da taşra da geçen- bu güne kadar yazılmış metinlere benzemiyor Bir Taşra Köpeği. Bu defa olayların merkezi ıssız bir kasaba değil, bir sahil kentidir; sanayisinden, üniversitesine kadar her kafanın konuştuğu, bolca gevezelik ettiği bir kenttir burası ve burada bir şeylere heves etmenin, yenilmek ve komik duruma düşmek ile bağıntısını sorgulayan bu metinde ilginç bir şekilde entelektüellerin, yani okumuşların hayalleri suya düşüyor en önce. Dostoyevski’nin tartışmaya başlayan insanları gibi sanki herkes tasarılarını, fikirlerini, kısacası kendini ortaya sermekten zevk alıyor. Düşüncelerin çarpıştığı, kabaklaştırma ve güldürü tarafı ağır basan bu şenlikli romanda sanki fikirler, sesler, sahipleriyle birlikte var oldukları an buharlaşıp gitmiş gibidirler. Burada yeni bir insan tipi söz konusu değil, aksine ilerlemeyen, ilerleme belirtisi göstermeyen, kendini aynada bir türlü göremeyen insanlardır bunlar. Konuşan insanın kendini ortaya koymasındaki ve fikir öne sürmesindeki gülünçlük metnin her anında hissedilmektedir. Adeta şunu fısıldar bu metin bize; tüm bu konuşulanlar, bu yaşananlar, hepsi boşa akan bir su gibidir; boşuna, hep boşuna.      

Bir şehrin gerçekliğinin de çarpıtıldığı bu nihilist şamatada kişiler hep bir adım ileriye gitme hayaliyle yaşarken en ciddi konularda, hatta doğruları söylerken bile tuhaf durumlara düşmekten kurtulamıyorlar. Amaçsız, keyifsiz, huzursuz bir gencin anlam arayışı, diğerleriyle çarpışmalarında yaşadığı uyumsuzluk, hayat ile bağ kuramayışının buruk manzaraları ve birbirinden farkı olmaksızın sürüp giden günler. Dilin olanakları ile durmaksızın kendilerini ifşa etmeye çalışan insanların arasında gezinip duran yabancı bir adamın, birbirini izleyen sıkıcı günlerin içinde nefes almaya çalışması ‘Bir Taşra Köpeği’nin’ temel katmanını oluşturuyor.

Bu metni, kitap haline gelmeden önce beş defa okudum. Üzerine sabahlara kadar konuştuğumuz zamanlar oldu. Karakterler üzerine sayısız eskiz ve illüstrasyon çizdim. Bir yandan da Akın ile durmadan fikir alışverişinde bulunup beğendiğimiz örnekleri çeşitlendirerek devam ettim çalışmaya. Ulaşmak istediğimiz tasarım, kitaptaki sert güldürünün altında yatan varoluşsal duyguyu ekspresif bir şekilde yansıtmaktı. Birbiri üzerine yığılmış karmaşa içindeki insan başlarını deforme ederek birkaç renkten oluşan kompozisyonlar ortaya çıktı. Bir yandan da tablette çizimler yaparak benzer çizimleri dijital ortamda oluşturdum.

Kitabın basılacağı son haftaya kadar suluboya, füzen ve dijital çizimleri kolajlayarak mümkün olduğu kadar çok örnek oluşturdum. İlk tasarımlarımda görülen karanlık algı kitabın duygusuyla uyuşsa da genel anlatısındaki şenlikli yapıyı yansıtmıyordu. Son hafta tüm yaptıklarımı rafa kaldırıp farklı bir şey yapmaya karar verdim. Tasarım programında vektörel birkaç çalışma tasarladım ve uzun zamandır istediğimiz etkiyi yakaladığımı gördüğümde daha çok yoğunlaşıp birkaç alternatifiyle birlikte yazara yolladım. Metinle ilgili nedenini bilmediğim bir şekilde imgeler belirmeye devam ediyordu zihnimde. “Bir kuyunun başına toplanmış, karanlıktaki yansımamıza bakıyorduk…” Öyle miydi gerçekten! Kitap bize boşluktaki ürkütücü yansımamızı mı gösteriyordu…

Akın’la İstanbul’da zaman geçirdiğimiz her gün çalıştığını, yolda yürürken bile aklından çıkaramadığı metni değiştirip geliştirmek için kara kara düşündüğünü hatırlıyorum. Metni son okuyuşumda ona göndermeden önce bir kağıda yazdığım notu aktarmak isterim:

“…Gerçekten inanılmaz. Okurken, güldüğüm kadar, başta kendim olmak üzere tüm insanlara acıdım da. Bir kente hapsolmuş insanların çaresizliğini gördüm. Bir şeyler yapabilme, edebilme düşüncesinin beyhudeliğini, insan açısından varoluşun çilesini, ama buna rağmen hayata karşı ateşli bir bağlılığın izlerini gördüm. Ve iyi bir yazar gördüm. Tebrikler dostum.”

Kerem Kuşçu, Akın Aksu’nun Bir Taşra Köpeği kitabının görselini tasarladı.