Gündem

Adım adım Türkiye-ABD gerilimi: Koruma krizi, tutuklamalar, takas önerisi, vize restleşmesi

YPG'ye silah yardımının tetiklediği gerilim, 15 Temmuz'un ardından artarak devam etti

09 Ekim 2017 15:06

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın, New York’taki BM toplantılarına paralel olarak yaptıkları görüşmede, “İlişkilerin hiç olmadığı kadar iyi olduğunu” ilan etmelerinin üzerinden bir aydan az süre geçmişken, iki ülke karşılıklı olarak vize başvurularını askıya aldı.

15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğu belirtilen Fethullah Gülen’in iadesi ve ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’e karşı mücadele eden Kürt güçlerine yönelik askeri-taktiksel yardımı başlıklarında bir süredir devam eden gerilim, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nda çalışan bir Türk yetkilinin FETÖ’yle ilişkide olduğu belirtilerek ‘casusluk’ iddiasıyla tutuklanmasının ardından yeni bir boyut kazandı.

ABD Büyükelçiliği, pazar akşamı yaptığı açıklamada, "Son zamanlarda yaşanan olaylar, ABD hükümetini, Türk hükümetinin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır” diyerek, göçmen olmayan vize hizmetlerinin askıya alındığını duyurdu. Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği de birkaç saat içerisinde benzer bir açıklama yaparak, ABD vatandaşlarına yönelik “vize, e-vize ve sınırda bandrol” uygulamalarının askıya alındığını belirtti.

ABD ve Türkiye arasındaki gerilim nasıl bu noktaya geldi?

Yaklaşık 20 gün önce New York'ta düzenlenen 72'nci Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantıları kapsamında ikili görüşme gerçekleştiren Türk ve ABD’li liderler dünyaya “dostluk” mesajları göndermişti. Trump, "Erdoğan çok çok ilgili ve açık olmak gerekirse çok puan topluyor. ABD ile de birlikte çalışıyor. Ülkelerimiz arasında harika bir dostluk var. Bence biz, şu anda hiç olmadığımız kadar yakınız. Bunun büyük bir bölümü kişisel ilişkilerle alakalı" derken, Erdoğan da ABD’li mevkidaşına “değerli dostum” diye hitap etmişti. Peki bir aydan kısa bir süre önce liderleri “dostluk” mesajları veren ABD ve Türkiye arasındaki gerilim nasıl bu noktaya geldi?

ABD-YPG ilişkileri gerilimi yükseltiyor

ABD’nin eski Başkan Barack Obama döneminden başlayarak, YPG’yi IŞİD’le mücadelede etkili bir ortak olarak görmesi, iki ülke arasındaki gerginliğin çıkış noktalarından biri. YPG’yi ABD tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın bir kolu olarak gören Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’le mücadele eden örgüte verilen silahların PKK’nın eline geçeceğini ve Türkiye’ye karşı kullanılacağını savunuyor.

NATO müttefikleri arasındaki ilişkiler Trump'ın da ABD Başkanı seçildikten sonra Kürt güçleriyle işbirliğine devam etmesiyle gerildi. Trump, YPG'ye silah gönderilmesine Mayıs ayında onay verirken, Türkiye ise YPG tarafından bir tehdit algılaması durumunda karşılık vereceğini açıkladı.

Fethullah Gülen’in iadesi

15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından, yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayların arkasında olduğu iddia edilen Gülen’in ABD’nin Pensilvanya eyaletinde ikamet etmesi ve Türkiye’ye iadesi yönünde anlaşmazlık yaşanması, Ankara ile Washington arasındaki gerginliğin yeni bir boyutunu oluşturdu.

Türkiye, “Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardımlaşma Antlaşması” uyarınca Gülen’in iadesini talep ederken, ABD Dışişleri Bakanlığı, iadeye yönelik kararının, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın ortaklaşa gerçekleştireceği çalışmaların ardından sonuçlanacağını belirtti.

Geçen hafta yaptığı açıklamada, “Sözleşmeler kapsamında bütün taahhütlerin yerine getirildiğini" belirten Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Şekli anlamda iadesiyle ilgili hiçbir engel kalmamıştır. Olası bir neden olması halinde iadesi zaten mümkündür. Bütün deliller, klasörler Amerika makamlarına ulaştırılmıştır. Şu an bir hukuk devletine, 'demokrasiyi merkeze aldığını' ifade eden her ülkeye yakışan bunun gereğini yapmaktır” dedi.

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi John Bass ise iki ülke arasında suçluların iadesine yönelik anlaşma bulunduğunu belirtirken tarafların iade kararını kendi iç hukukları uyarınca aldığına dikkat çekti. “Türkiye'de ki insanların, ABD’deki yasal süreçlerin bağımsız yargı tarafından yürütüldüğünü anlaması önemli ve bazı zamanlarda bağımsız yargı hükümet yerine savunmanın lehine kararlar verebilir” diyen Bass, şunları söyledi:

“Yargıçlarımızın davanın iddialarına ve sunulan kanıtların tipi ile kalitesine inanması lazım. Darbe girişiminin parçası olan ve ABD’de bulunma ihtimali olan kişilerle ilgili mümkün olan en iyi davayı oluşturmaları konusunda Türkiye hükümetini desteklemenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bir davayla ilgili kamuya yönelik ne kadar az açıklama yaparsak bu onu ne kadar çok ciddiye aldığımızı gösterir. Çünkü bizim sistemimizde savunma avukatları kamu görevlilerinin basın açıklamalarını mahkemede önyargıya kanıt olarak kullanabilir ve bu da iddianın altını oyabilir. Ve Türkiye hükümetinin sunduğu zorlu bir davada bunun olduğunu görmek istemiyoruz.”

TIKLAYIN - ABD Büyükelçisi: Hükümetteki bazı isimler adalet aramak yerine intikam peşinde koşuyor

Washington’daki koruma krizi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs ayındaki Washington ziyaretinde, Türkiye Büyükelçiliği önünde yumruklaşmaya varan bir kavga çıktı. Cumhurbaşkanlığı korumaları ile Türk güvenlik görevlilerin de dahil olduğu olayda 11 kişi yaralandı. ABD polisi yaşananları ‘barışçıl protestolara vahşi bir saldırı’ olarak nitelendirirdi. Türkiye'ye resmi şikâyette bulunan ABD yönetimi Türk güvenlik görevlilerinin kavgaya karıştıklarını doğrularken; Türkiye Büyükelçiliği yetkilileri ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da şahit olduğu arbedeyi provoke eden tarafın protestocular olduğunu savundu.

Türkiye Büyükelçiliği konutu önünde yaşanan kavgayla ilgili olarak, Erdoğan'ın 15 koruma görevlisi hakkında tutuklama kararı alınırken ABD'ye giriş yapmaları halinde tutuklanacaklarını duyuruldu. Korumalarına dava açılmasını “başlı başına skandal” olarak nitelendiren Erdoğan ise ABD polisinin bilerek olaylara müdahale etmediğini savundu. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Bass de, tutuklama kararının ardından Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.

ABD yönetimi, yaşanan krizin ardından, Erdoğan’ın korumalarının 1.2 milyon dolarlık Amerikan yapımı silah almasına izin veren öneriyi geri çekti. Trump yönetiminin anlaşmayı askıya alarak bunu Türk hükümetine bildirdiği, satışı gerçekleştirecek Sig Sauer şirketinin de “Ankara’nın satışın gerçekleşmesine dair beklentisini yitirmesinin” ardından silah satışı teklifini geri çektiği kaydedildi. Kararı eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz paramızla sizlerden silah alamazken, siz niçin parasız olarak bu terör örgütlerine bu silahları veriyorsunuz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM zirvesi için gittiği New York’ta, ABD’li mevkidaşı Trump’ın koruma kriziyle ilgili kendisinden özür dilediğini duyururken, bu açıklama Beyaz Saray tarafından yalanlandı. “Birçok farklı konu görüşüldü, özür yoktu” açıklamasının ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Erdoğan, Trump'ın özür dilemediğini ancak olanlardan dolayı üzgün olduğunu söylediğini aktardı" dedi.

Eski Bakan Çağlayan, Zarrab davasına dahil edildi

17-25 Aralık soruşturmalarında adı geçen dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İran'a uygulanan yaptırımları yasa dışı yollarla delmek suçlamasıyla ABD'de tutuklu yargılanan iş adamı Reza Zarrab davasına sanık olarak eklendi. Dönemin Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın da tutuklu olarak yargılandığı davanın iddianamesine Çağlayan’ın da dahil edilmesine Türkiye’den sert tepki geldi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “İddialar ispatlanmalı” derken; Cumhurbaşkanı Erdoğan da  "Bizim eski ekonomi bakanımıza yönelik atılan bu adımı, ben Türkiye'ye yönelik atılan bir adım olarak değerlendiriyorum. Atılan bu adımlar tamamen siyasidir. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor. Reza Zarrab olayı da öyledir. Halk Bankası yardımcısı Hakan (Atilla) beyin olayı da öyledir" diye konuştu.

Trump’ın göreve gelmesinin ardından istifası talep edilen Zarrab davasının eski savcısı Preet Bharara’nın, 33 yaşındaki İranlı iş adamının büyük servetini, “sadece yatlar ve katlar almak için değil, Türkiye'de yolsuzluğa bulaşmış bazı siyasetçilere erişmekte ve nüfuz edinmekte kullandığı” yönündeki iddiaları da iki ülke arasında gerilime yol açmıştı. “ABD’de yöneltilen suçlamaların, FETÖ’nün Aralık 2013’te zamanın Ekonomi Bakanı Çağlayan, Türkiye ve hükümete yönelttiği ithamların neredeyse aynısı olduğunu” savunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Bharara’nın İstanbul’u ziyaret ettiğini ve bu geziyi FETÖ’nün organize ettiği söylemişti.

TIKLAYIN - Zafer Çağlayan'ın da sanık olduğu ABD'deki Reza Zarrab davasının ek iddianamesinde neler var?

Erdoğan’dan Brunson-Gülen takası teklifi

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Polis Akademisi Mezuniyet Töreni'nde konuşan Erdoğan, "Papazı verin' diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin, biz de onu size verelim. 'Onu karıştırma.' Ne demek? Adam ilkokul mezunu, herhangi bir şeyi yok, takılmışlar peşine gidiyorlar. Şu anda da birçoğu kaçmış, Pensilvanya'da onun kaşanesinde, onunla beraber yaşıyorlar" ifadelerini kullandı.

“Misyonerlik” faaliyetleri yürüttüğü gerekçesiyle eşi ile birlikte gözaltına alınan ve sınır dışı edilmek istenen Türkiye Protestan Cemiyeti üyesi Papaz Andrew Brunson, 9 Aralık 2016'da FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanmıştı. Soruşturma “güvenlik gerekçesiyle” gizli tutulurken, başta Trump olmak üzere birçok ABD’li yetkili ve siyasetçi Brunson’ın iade edilmesini istemişti. “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçlamalarını reddeden Brunson ise, “Ben İsa mesihi savunan biriyim. Kilise kuran ve bunu devletin bilgisinde yapan bir din adamıyım. Hiçbir İslami hareketi asla desteklemem. Hayatımda da tanıdığım hiç bir FETÖ'cü yoktur” açıklamasında bulunmuştu.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert ise Erdoğan’ın “takas teklifinin” ardından, "Böyle bir yola girebileceğimizi hayal bile edemiyorum" yorumunda bulundu.

TIKLAYIN - Erdoğan'ın "Gülen'le Papaz Bronson'u takas edelim" teklifine ABD'den yanıt: Hayal bile edemiyorum

ABD Büyükelçiliği: Tutuklu ABD vatandaşlarına erişimde sıkıntı yaşıyoruz

İki ülke arasındaki ilişkilerdeki gerginlik hissedilebilir hale gelirken, ABD Büyükelçiliği 28 Eylül’de yayınladığı “seyahat uyarısı”yla vatandaşlarını Türkiye’ye ziyaretlerini dikkatle gözden geçirmeleri konusunda uyardı. 28 Mart’ta yayınlanan son uyarının yerine gelen metinde, Türkiye'de tutuklanan veya gözaltına alınan ABD vatandaşlarına konsolosluk yetkililerinin erişimi konusunda ek bilgiler yer aldı. "Güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan ya da tutuklanan ABD vatandaşlarının konsolosluk hizmetlerine erişiminde gecikmeler yaşanması ya da erişime izin verilmemesi giderek daha yaygın bir uygulamaya dönüşmüştür” denen açıklamada, bir yıldan uzun süredir devam eden olağanüstü hal şartları altında ABD misyonunun Türkiye vatandaşı da olan tutuklu ABD vatandaşlarıyla temasa geçemediği kaydedildi. Aynı zamanda, Türkiye’nin çifte pasaport sahibi ABD vatandaşlarının ülkeden ayrılmalarına izin vermediğine de dikkat çekildi.

Konsolosluk çalışanı tutuklandı

Anadolu Ajansı, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına dair yürütülen soruşturma kapsamında, hakkında dava açılan eski polis müdürleri ve firari eski savcı Zekeriya Öz ile irtibatı tespit edilen ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz’un gözaltına alındığını ve çıkarıldığı nöbetçi hâkimlikçe 4 Ekim’de tutuklandığını duyurdu.

ABD Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, “Amerikan hükümeti, ABD’nin İstanbul Konsolosluğu’nda görevli yerel bir çalışanın tutuklanmasından ve Türk hükümeti kaynakları tarafından sızdırılan ve görünüşe göre bu çalışanın hukuka dayalı bir mahkeme yerine medyada yargılanmasının amaçlanmasından büyük bir rahatsızlık duymaktadır” dendi. İddiaların “tamamen temelsiz” olduğunu savunan büyükelçilik, “Çalışanlarımıza yönelik temelsiz ve kaynağı belirsiz iddialar, bizim uzun dönemli ortaklığımızı baltalamakta ve bu ortaklığın değerini azaltmaktadır” uyarısında bulundu.

İstanbul’da bazı basın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen ABD Büyükelçisi Bass de konuyla ilgili sert açıklamalar yaptı. Türk hükümetinden bazı isimlerin "davayı mahkeme yerine basın üzerinden görmesinden" hayal kırıklığı duyduğunu ifade eden Bass, "Bu bana adaleti aramak yerine intikam peşinde koşmak gibi geliyor. Hükümetteki bazı isimlerin bu yolu izlemesi beni büyük hayal kırıklığına uğrattı" dedi. Türkiye-ABD ilişkilerinde “bazı uyuşmazlıklar olduğu açık” ifadelerini kullanan Bass, “Bu, birlikte çalışmak için çaba göstermeye son vereceğimiz, birbirimizden ayrılacağımız ve bağımsız yollar izleyeceğimiz anlamına gelmez” diye konuştu.

Vize başvuruları karşılıklı olarak askıya alındı

ABD'nin Ankara Büyükelçiliği, pazar akşamı yaptığı açıklamada, "Türkiye'den yapılan göçmen olmayan vize hizmetlerinin askıya alındığını” duyurdu. Açıklamada isim vermeden ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz'un tutuklanmasına işaret edilirken, "Son zamanlarda yaşanan olaylar, ABD hükümetini, Türk hükümetinin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır" ifadesi kullanıldı. Açıklamada konsolosluklara gelen ziyaretçi sayısını en aza indirmek için bu kararın alındığı kaydedildi.

Misilleme kararı alan Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada da ABD duyurusunda yer alan ifadelerin neredeyse birebir aynısı kullanıldı. ABD'den yapılacak vize başvurularını askıya alındığını belirten büyükelçilik, kararın e-vize ve sınırda bandrol uygulamalarını da kapsadığını ifade etti.