Yeni Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü Saadet Partisi (SP) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ün, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve yönetimine karşı 'büyük kongrenin toplanması' isteğini değerlendirdi.
Dilipak, tek liste ile kurultaya gidileceği için Asiltürk’ün genel başkanlık için teklif edeceği ismin, seçileceğini ifade eden Dilipak, Saadet Partisi, delegelerinin kongreden haberinin olmadığını yazdı.
Asiltürk’ün SP’nin CHP’nin ‘payanda’ olmasının önüne geçmeye çalıştığını ve AKP ile ittifaktan yana olduğunu yazan Dilipak, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Mustafa Kamalak’ın ise CHP ile ittifaktan yana olduğunu belirtti.
Oğuzhan Asiltürk, Kamalak, Temel Karamollaoğlu’nun aynı yerden geldiklerin ancak bugün aynı yöne bakmadıklarını ifade eden Dilipak, şöyle devam etti:
SP aslında 28 Şubat davasına müdahil olmadığı gün bir yol ayırımına gelmişti. Generaller de hemen çark edip, ‘Biz Erbakan’ı anlayamamışız’ demeye başlamışlardı. Nitekim dün dündür, bugün ise bugün!
CHP’nin ‘tek çözüm’ olarak topluma dayattığı bir ‘resmi ideolojisi’ var. ‘Milli Görüş’ ve ‘Adil Düzen’ de SP’nin ‘tek çözüm’ olarak gördüğü ‘resmi ideoloji’si. Burada SP’nin CHP ile ittifakı ‘Laikçi dükkanında besmele’ gibi. AK Parti ile aslında daha çok birbirlerine yakışırlar. Ama ‘ahir zaman’ işte, ‘yeni normal’ dönem böyle.
Küçük bir not: CHP ile görüşmeler ilk başladığında kimse karşı çıkmamıştı, ne Erbakan, ne Asiltürk.. Anlayacağınız işler sonradan karıştı. Sorun ilkesel değil, konjonktürel, pragmatik ve ‘reel politik’.
İşin ilginç yanı, daha kongre kararı alınmamış, onu geçelim, istişare de, ‘temayül yoklaması’ gibi şeyler de yapılmamış, ama aday gösterilecek isim şimdiden belli. Birileri de bu oyuna bile bile göz yumuyor. Çünkü onlar için ‘gayeye giden her yol meşrudur’!? Bunların ihtirasları o kadar büyük, o kadar büyük ki, her yolu denemek bunlar için mübah!
Birileri kendine bir iş uydurmuş olabilir. Bu işler öteden beri böyle yapılıyor. Konu sadece Sovyet dönemi seçim sonuçları ile ilgili değil. Hani dini, dini kavram ve müesseseleri kullanmasalar.
Bu gibi ortamlarda zaman içinde ‘dava’ denilen şey, birtakım usulsüzlüklerin üstünü örtmenin bahanesi oluyor.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın