ABD'li gazeteci Seymour Hersh, ABD ordusu ile Beyaz Saray'ın Suriye politikasının farklı olduğunu iddia ederek, ABD ordusundan Esad yönetimine istihbarat gittiğini yazdı. London Review of Books'un 1-7 Ocak 2016 tarihli 38. sayısında yayımlanan makalesinde Hersh, Türkiye'nin Suriye ve Libya'daki rolü hakkında da önemli iddialar yer alıyor.
Sol Haber'de yer alan habere göre Hersh, Barack Obama'nın "Esad gitmeli" ısrarına en fazla muhalefet edenlerin, Savunma Bakanlığı'ndaki (Pentagon) ortak karargah üst düzey yetkililier olduğunu söyledi.
Bu yetkililer, Obama'nın siyasetini "soğuk savaş"ın devamı olarak görüyor ve Rusya ile Çin'e odaklanmasının yanlış olduğunu düşünüyor. Zira bu iki ülke de, İslamcı aşırıcılığın yayılmasından ABD kadar endişeleniyor.
Ordunun Washington'un Suriye politikasına olan muhalefeti, 2013 yılında Savunma İstihbarat Teşkilatı (DIA) ile Genelkurmay Başkanlığı'nın ortak yazdığı rapora kadar gidiyor.
Raporda, Esad'ın devrilmesinin ülkede kaosa neden olacağı ve potensiyel olarak, Libya örneğindeki gibi, cihatçı bir yönetime yol açacağı vurgulanıyor.
Eski bir Genelkurmay danışmanı, raporun uydu görüntüleri, sinyallerden elde edilen bilgiler ve insan istihbaratından yola çıkılarak hazırlandığını kaydediyor.
Sol Haber'in çevirisine göre Hersh'in kaleme aldığı makale şöyle devam ediyor:
Türkiye ve ABD, Nusra ile IŞİD'i destekledi
O vakte kadar, CIA Katar ve Suudi Arabistan'ın desteğiyle, Libya'daki silahları Türkiye aracılığıyla Suriye'ye taşıyordu. Yeni istihbarat raporu, Türkiye'yi Obama'nın Suriye politikası önünde en büyük engel olarak gösteriyordu.
Aynı danışman, raporun, Esad'a karşı savaşanları silahlandırma ve destekleme yönündeki ABD politikasının Türkiye ile birlikte belirlendiğini ve bu politikanın Nusra ve IŞİD dahil bütün muhalefete destek haline dönüştüğünü söylüyor.
Raporun söylediği açıktı: Ortada "ılımlı" muhalefet filan yoktu ve ABD aşırılıkçıları silahlandırıyordu.
2012-2014 yıllarında DIA'nın şefliğini yapan Tümgeneral Michael Flynn, teşkilatının sürekli olarak Esad'ın devrilmesinin berbat sonuçlarına ilişkin gizli bilgiler gönderdiklerini doğruluyor.
Flynn, cihatçıların muhalefeti kontrol ettiklerini ve Türkiye'nin yabancı militanların ve silahların sınırdan geçişini engellemek için gerekeni yapmadığını bildiklerini aktarıyor.
Flynn, "IŞİD'in uzun vadeli stratejisini ve mücadele planını anlamıştık, aynı zamanda Türkiye'nin de İslam Devleti'nin Suriye'de güçlenmesi söz konusu olduğunda başka tarafa baktığını tartışıyorduk" dedi.
Ancak Flynn'e göre, Obama yönetimi raporu geri ittirdi, çünkü "gerçeği duymak istemiyordu."
PENTAGON, BEYAZ SARAY'I 'BYPASS' EDİYOR
Hersh'e göre, Obama yönetimini değiştiremeyeceğini anlayan ordu, 2013 Güzü'nden başlamak üzere kendi planları doğrultusunda hareket etmeye başladı.
Bu plan, siyasi kanalları devre dışı bırakarak, askeri kanallar eliyle Esad'a istihbarat geçirmeyi hedefliyordu.
Bunun için, ABD ordusu doğrudan Suriye ordusu ile temas kurmadı. Bunun yerine, istihbaratı Şam'a ileteceğini bildikleri başka ülkelerle temas etmeye başladılar.
Habere göre göre bu ülkeler Almanya, İsrail ve Rusya'ydı. Her üç ülkenin, yine habere göre, bu istihbaratı Suriye ordusuna geçirmek için başka başka nedenleri vardı.
Yukarıda bahsedilen eski danışmana göre, Esad'ın taktik istihbarata ve operasyonel danışmanlığa ihtiyacı vardı ve bunu yaptıkları takdirde "İslamî terörizm"e karşı mücadele güçlenecekti.
Danışman, Obama'nın bu durumdan haberdar olmadığını, her başkan gibi ordunun gündelik faaliyetinin tamamından haberdar olamayacağını ekliyor.
Buna göre, ordu adı geçen ülkelere istihbarat verince, bu ülkelerde de özellikle cihatçı grupların konumları ve niyetleri hakkındaki istihbaratları Şam'a iletmeye başladı.
Şam ise bunun karşılığında kendi kapasitesi ve niyetleri hakkında bilgi veriyordu.
Ancak danışman, bunun Obama'nın etrafından dolaşıp Esad'ı desteklemek değil, "askeri bir şey" olduğu konusunda ısrar ediyor. Danışman, "Eğer Esad iktidarda kalırsa bu bizim yaptığımız şey nedeniyle olmayacak. Bu, Esad'ın bizim diğerlerine verdiğimiz taktik danışmanlığı ve istihbaratı kullanacak kadar akıllı olmasından kaynaklanacak" dedi.
Suriye'den beklenenler
Danışmana göre, Genelkurmay bu doğrudan olmayan istihbarat paylaşımına karşılık olarak Suriye'den 4 şey istediğinin bilinmesi için uğraşıyordu.
Bunlar;
Esad Hizbullah'ın İsrail'e saldırısını frenlemeli
Golan Tepeleri konusunda başlayan ancak durdurulan müzakerelerin yeniden başlaması
Rusya ve diğer ülkelerden gelen askeri danışmanları kabul etmesi
Savaşın ardından geniş bir skalada olan siyasi partilerin katılacağı açık seçimlerin yapılması
Genelkurmay danışmanı, İsraillilerin bunu olumlu karşıladığını, ancak İran ve Suriye'nin tepkisini merak ettiklerini söylediklerini aktarıyor.
Esad'ın tepkisi ise, yine danışmana göre, şuydu: "Tek başıma karar veremem, Askeri ve Alevi müttefiklerimin desteğine ihtiyacım var."
İddiaya göre Esad'ın kaygısı, İsrail'in evet demesi ancak pazarlığın sonuçlanmasının onaylamaması ihtimaliydi.
Hersh, 2012 yılında Kremlin'den bir danışmanın, Esad'ın o dönem İsrail'le Golan Tepeleri müzakerelerini yeniden başlatmak için Moskova ile temas kurduğunu, ancak İsrail'in bu talebi "Esad artık bitti" diyerek reddettiğini söylediğini aktarıyor.
"Erdoğan'a sadık olmayan Türklerle çalıştık"
Bu noktada Hersh ilginç bir hikaye anlatıyor.
İddiaya göre ABD Genelkurmayı, Esad'a niyetinin iyi olduğunu göstermek için bir jest yapmalıydı. Bunun için bulunan çözüm, Libya'dan Suriye'ye giden silah akışına sekte vurmaktı.
Genelkurmay danışmanına göre, Başkan Obama'nın emri ile devam eden silah akışını durdurmak mümkün değildi. Bu nedenle Genelkurmay başka bir yol izledi.
Genelkurmay'ın CIA'e önerisi şuydu: "Libya'daki silah pazarı pahalı, ayrıca silahların Suriye'ye gitmesi için deniz yolculuğu da riskli. Bunun yerine, Türkiye'nin cephaneliğindeki silahları Suriyeli muhaliflere gönderelim. Hem daha ucuz, hem ulaşması daha az zaman alır."
Fakat iddiaya göre, bu öneriden yalnızca CIA faydalanmadı. Genelkurmay danışmanı, bu süreçte "ABD ordusunun güvendiği, ancak Erdoğan'a sadık olmayan Türklerle çalıştıklarını" iddia ediyor.
Böylece modası geçmiş, düşük model silahları cihatçılara gönderdiklerini söyleyen danışman, "Bu sayede Esad'a, Başkanlık politikasına zarar verebileceğimizi gösterdik" diyor.
Haberde, Amerikan istihbaratının, telefon dinlemeleri ve insan kaynakları aracılığıyla, Tayyip Erdoğan'ın yıllar boyunca Nusra Cephesi'ni, daha sonra da IŞİD'i desteklediğini kanıtladığı söyleniyor.
"Suudilerle başa çıkabiliriz, Müslüman Kardeşler'le başa çıkabiliriz" diyen eski danışman, Ortadoğu'daki tüm dengelerin "İsrail ve Ortadoğu'nun geri kalanı arasındaki karşılık yok ediş garantisine dayandığını", Erdoğan'ın rüyasının ise bu dengeyi bozmak olduğunu ileri sürüyor.
Erdoğan'ın "Osmanlı'yı restore etme hayalinin" olduğunu söyleyen danışman, bununla birlikte Erdoğan'ın bu işin büyüklüğünü kavrayamadığını belirtiyor.