Dünyanın en gizemli noktalarından biri olan Paskalya Adası’ndaki dev taş heykellerin, yüzyıllar önce adanın kıyı şeridine nasıl çekildikleri sorusu, sonunda cevap bulmuş olabilir.
Birçoğu volkanik küllerden yapılan ve yaklaşık 4,5-10 metre uzunluğundaki “moai” heykellerinin, bugünkü yerlerine nasıl çekildikleri kesin olarak anlaşılamamıştı. Araştırmacılar, çok sayıda gönüllünün katılımıyla, dev heykelleri hareket ettirmeyi ve bir noktadan diğerine taşımayı başardı.
Bilim insanlarının bugüne kadar üzerinde durduğu teorilerden biri, adanın çevresini saran 288 moainin, adanın merkezinde ve yanardağlarının eteklerinde işlendikten sonra,dikey hale getirilerek bugünkü yerlerine çekildiğiydi. Araştırmacılar, ada halkının heykelleri “bir ileri bir geri sallayarak” bunu başardığını düşünüyordu.
National Geographic’e konuşan California State Üniversitesi’nden Carl Lipo, “Bu adadaki medeniyetin nasıl yok olduğundan, bu heykellerin arkasındaki gizeme kadar birçok şey yanlış biliniyor” ifadesini kullandı. Birçok araştırmacı, dev heykellerin ağaç gövdeleri üzerinde, 50-150 kişinin çabasıyla bugünkü yerlerine taşındıklarını savunuyordu.
Lipo ve Hawaii Üniversitesi’nde antropolog olan Terry Hunt, heykellerin nasıl yürütüldüklerine dair teoriyi National Geographic’in ABD’de piyasaya sürülecek Temmuz sayısında açıkladı. Paskalya Adası’ndaki medeniyetin nasıl yok olduğuna dair bir kitabı bulunan California Üniversitesi’nden Jared Diamond’ın aksine, Hunt ve Lipo, ada medeniyetin yok oluşu hakkında farklı bir teori savunuyor.
Yok oluş ve Moaı’ler
Diamond’a göre, Paskalya Adası medeniyetinin sonunu aşırı nüfus, çatışmalar ve ormanlık alanın yok olması getirdi. Adaya 1,600 yıl öncesinden yerleşen Polinezyalılar, adadaki palmiye ağaçlarını tarım alanlarına yer açmak için kesti.Zamanla artan nüfus ve düşen toprak kalitesi, yemek için çatışmalar ile yamyamlığa kadar vardı. Avrupalılar adaya ilk kez 1722’de ayak bastığında, ada nüfusu neredeyse yok olmuştu.
Adanın etrafını saran 288 tanesinin yanı sıra, adanın çeşitli yerlerinde bulunan 600 yarım kalmış moai, Paskalya Adası’ndaki medeniyetin sonunun nasıl geldiğine dair önemli ipuçları sunuyor. Ağırlıkları 90 tona kadar ulaşabilen dev heykellerin taşınması için kütükler ve ağaçtan yapılma kızaklar kullanıldığı, yerel kabile liderlerinin, heykellerin taşınması için halkı çalıştırdığı, güçten düşen halkın da en sonunda bu işin altında kalkamadığına inanılıyordu. Adada yarım kalan yüzlerce heykel de bu gerilemenin bir belirtisiydi.
Hunt ve Lipo, Paskalya Adası’nın asla görkemli bir yer olmadığı görüşünde. Adanın toprağı verimli değildi ve hiçbir zaman nüfusu fazla olmadı.
İkinci teori
İki araştırmacının çizdiği senaryoya göre, Polinezyalılar adaya 800 yıl önce, sıçanları da beraberlerinde getirerek adaya yerleşti. Sıçanlar, orman kaybını hızlandırdı, insanlar da avcısı olmayan ve hızla çoğalan kemirgenleri yemeye başladı. Avrupalılar adaya vardığında, bağışıklık sistemleri iflas etmiş olan adalılardan birkaçı hayatta kalabilmişti.
Hunt, adalıların hayatta kalabilmek için en iyi tarım yöntemlerini denediğine dikkat çekti. Kayalar üst üste yığılarak, daire şeklinde bahçeler oluşturdular. “Manavai” adındaki bu bahçelerde ekinler büyüyor, kayalardan elde edilen tozlar besin değerinin kaybolmamasını önleyen örtü niyetine kullanılıyordu. Bu yöntemle, ada halkı yüzyıllarca düzenli bir hayat sürmeyi başardı.
Hunt ve Lipo, moai’lerin taşınmasının, bir külfet olmaktan çok spor özelliği taşıdığına inanıyor. Hunt, “Savaşmak yerine bu heykelleri taşımak için çok büyük çaba sarf ediyorlardı. Bu onlar için bir nevi futbol oynamak gibiydi” dedi
Çakışan teoriler
Hunt’ın, “Bir Zamanlar Yürüyen Heykeller” adlı kitabının yayımlanmasının ardından, Paskalya Adası’nın yok oluşunda geleneksel düşünceyi savunan Jared Diamond itirazda bulundu. Diamond, moai’lerin dikey olarak hareket ettirilmesinin söz konusu olmadığını ve Hunt ile meslektaşı Lipo’nun öne sürdüğü teorinin, geçmişte adada araştırmalar yapmış olan arkeologların bulgularıyla uyuşmadığını ifade etti.
Diamond, “Bunu kafanızda bir canlandırın: Boyu 10 metreye kadar ulaşan, 90 tonluk heykelleri toprak yolda taşımaya çalışırsanız, tüm ağırlığını küçük bir merkeze odakladığınız için heykeli devirip kırma riski doğurursunuz. Neden yan yatırıp tüm ağırlığını dağıtmayı tercih etmezsiniz?” dedi.
Bilim insanları, Paskalya Adası üzerinde yaşanan tartışmalarda radyokarbon tarih analizleri, polen testleri, diş izleri, ağaç kalıntıları gibi sayısız bulguyla ilgileniyor. Ancak moai’lerin dik mi yatay mı taşındığı konusu, en kolay test edilebilecek konulardan biri.
Dikey taşıma mümkün
Moai’lerin dikey taşınabileceği ilk kez California Ünivertesi akademisyeni Jo Anne Van Tilburg’un testinde ortaya kondu. Lipo ve Hunt, kendi deneylerini gerçekleştirmek için, 5 tonluk bir moai kopyası yaptı. Kopya heykelin ağırlığının dağılımı, orijinaliyle aynıydı. Heykel, bir vinç yardımıyla kaldırıldı ve halatın serbest bırakılmasıyla, heykel öne devrilmek yerine sabit durmayı başardı (Kıyı şeridinde duran moai’ler, dik durmalarını sağlayan ‘ahu’ adındaki taş platformlar üzerinde yer alıyor).
Araştırmacılar, moai’lerin karın kısmında, öne doğru bir ağırlık merkezi olduğunu ve bu şekilde dik taşınmaya uygun olduklarını fark etti. En az 18 kişilik bir ekibin, heykeli öne geri sallayarak taşıyabileceği hesaplandı ve deney gerçekleştirildi (Van Tilburg’un deneyinde ise 60 kişi yer almıştı).
Hunt ve Lipo, kullandıkları tekniğin ölçeklenebilir olduğunu ve 90 tonluk bir heykelin de aynı yöntemle taşınabileceğini savundu.
Hunt ve Lipo’nun teorisi, başarılı olan deneylerine rağmen kesin olarak doğru olmayabilir. Ancak öne sürülen teori, adanın yollarında rastlanan kırık heykel parçaları göz önüne alındığında, gerçek olma ihtimali taşıyor.