Yaşam

6-7 Eylül'ün üzerinden 63 yıl geçti; dönemin tanıkları anlatıyor: Adnan bu muydu yapacağın!

“Dün malınızı, bugün canınızı”

06 Eylül 2018 03:00

"Ben o gün İstanbul'da olsaydım başıma ne gelirdi bilmem. Ama babamın yazdığına göre sabaha karşı 200 kişilik bir güruh İcadeye'deki evimizin önünde toplanmış.'Makarios'un uşağı papazı verin' diye beni öldürmeye gelmişler. Hâlâ merak ederim; bu adamlar benim Amerika'da ilahiyat okuduğumu nereden öğrenmişlerdi. Kim onlara benim papaz olduğumu söylemişti?"

"Çanlar çalıyor. Neden? Hiç gece yarısı çan çalmaz ki. İlk kez uzun sakallı, sarkık bıyıklı eli sopalı adamları o gece görmüştüm. Kamyonlarla gelmişlerdi. Allah Allah sesleriyle doğru kiliseye. 'Biz çocuklarda ayrı bir heyecan vardı; hem ürkmüştük hem de bir kızılderili filmi seyrediyorduk sanki. Papazı bulamadık’ diye bağırıyordu birileri ama koyunu burada. ‘Allahuekber.’ Koyunu orada boğazlayıp pay ettiler."

Çok sayıda ev, iş yeri, kilise, havra yıkıldı, yakıldı, yağmalandı

6-7 Eylül 1955'in üzerinden 63 yıl geçti. İstanbul ve İzmir'de azınlıkların yaşadığı muhtelif semtlere saldırılar düzenlendi. 

O gün, radyolar 5 dakika arayla aynı bülteni geçiyor, gazeteler yıldırım baskı çıkarıyor ve sonradan gerçek olmadığı anlaşılan o haber dilden dile dolaşıyordu:

“Ata'nın Selanik'teki evi bombalandı.”

Binlerce insanın 'ya malınız ya canınız' nidalarıyla sokağa döküldüğü, tekbir çekerek saldırdığı ilk adres Şişli Haylayf Pastanesi oldu. Devamında Beyoğlu, Kurtuluş, Bakırköy, Balat, Fener, Samatya gibi azınlıkların yaşadıkları bölgelere saldırılar başladı. Evlere, dükkanlara, hanlara, kiliselere saldırıldı.

Çok sayıda kilise, havra yıkıldı, yakıldı, yağmalandı. Türk kaynakları 11 kişinin öldüğünü söylerken Yunanistan 15 kişinin öldüğünü duyurdu. Gayriresmi rakamlara göre 300 kişi yaralanmıştı. Balıklı Rum Hastanesi'nin kayıtlarında 60 kadın tecavüzden tedavi görmüştü. Resmi kaynakların 5300 olarak gösterdiği rakam tahrip edilen binalardı. Mezarlıklara saldırılmış, kemikler mezarından çıkarılmış, haçlar yakılıp yıkılmıştı. O dönemin tanıkları papazların sünnet edildiğini anlatıyor bunu Türklüğün ve Müslümanlığın kanıtı olarak yorumluyorlardı. Saldıların başını ise Kıbrıs Türktür Cemiyeti ve Milli Talebeler Birliği çekiyordu. 

“Dün malınızı bugün canınızı”

1955’te 17 yaşında olan İlias Koulouridis o günleri T24’e anlattı. Koulouridis, o gün olayların olacağı duyulunca saat 5 gibi işten eve gönderildiğini belirterek, “Karaköy’den çıktım, 6 gibi Yeniköy’e gittim. Yeniköy’de 39 dükkan vardı, 32’si azınlıklara aitti. 32’sini de tamamen tahrip ettiler” dedi.

Koulouridis, “Saat gece 1:00’e kadar devam etti Yeniköy’de. O eli sopalı adamların dükkânlara saldırdıkları anları unutamıyorum. İkinci günü işe gitmek için İstanbul’a geldim. Beyoğlu’na geldiğimde İstiklal Caddesi bir metre yükselmişti eşyalardan. O zaman felaketi farkettik” diye anlattı.

“Saat 11:00’de örfi idare kalkmıştı. İşe gitmek için çıkmıştı herkes sokağa” diyen Koulouridis şöyle devam etti:

“Artık ‘dün malınızı bugün canınızı’ laflarını duyuyorduk. Daha tedirgin olduk. Sonra saat 14:00’de örfi idare yeniden ilan edilince rahatladık.”

Gazeteci Nikos Manginas’ın 28 Haziran 2015’te söyleşi yaptığı Beyoğlu’nda bulunan Aya Triada Kilisesi’nin Muganisi olan (Kilise korosunda okuyucu) Konstandinos Mafidis’ olayın ertesinde dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın ziyaretlerini şöyle anlatıyordu:

“Celal Bayar kilisenin merdivenleri önünde duruyordu. Menderes’e döndü ve dedi kí; Adnan bu muydu yapacağın?”

Gazeteci Manginas, konuya ilişkin olarak “Kimse bu kadar büyük bir felaketin gerçekleşeceğini bilmiyordu, daha küçük çaplı darbeler olacağını düşünüyordu. Bayar bu kadarını tahayyül edememiş olmamalı ki şaşkınlığını dile getirmiş” diye yorumladı.

“Karaköy’deki dükkânımızı harap etmişlerdi”

T24’e konuşan eski İstanbul Başkonsolosuve Büyükelçi Aleksis Aleksandris, o gün annesi ve babasının evi açmak için İstanbul’a indiğini ve kendisinin babaannesiyle Heybeliada’daki evde kaldığını söyledi. Aleksandris, “İstanbul’a indiğimdeki görüntüyü unutamıyorum. Cihangir’deki evimize bir şey olmadı çünkü ev sahibimiz Müslümandı ama babamın Karaköy’deki dükkânı tahrip edilmişti” diye anlattı.

Aleksandris şöyle devam etti:

“Pazar günü ayin için ailecek Aya Triada Kilisesi’ne gittik. Kilise harap haldeydi. Sonra büyük bir kalabalık halinde oradan İstiklal Caddesi’nde bulunan Panaya Kilisesi’ne gittik. Beyoğlu harap haldeydi.”

“Kardeşim kanlar içindeydi”

Atina’daki İstanbullular Derneği’nin arşivinden yayımlanan kayıtlara göre, Despina İsâkidou, 1955’te yaşadıklarını şöyle anlattı:

“11 yaşındaki kardeşim ‘soruyor ne oluyor?’ diye ‘belki yarın bizi katlederler’ dedim. Böyle cevap verince pencereden atladı ve kaçtı. Babam onun bütün gece aradı. Sabah buldular onu. Vurulmuştu; kanlar içindeydi, şoka girmişti.”

"Stalin amca kurtardı bizi"

Dönemin tanıklarından gazeteci Mihail Vassiladis, o günün akşamında kalabalık bir güruhun Apoyevmatini gazetesinin de içinde bulunduğu Suriye Pasajı’nın önüne geldiğini anlatarak, “Bizi o gün Stalin amca kurtardı. Suriye Pasajı’nın tam karşısında Rusya Konsolosluğu var. Oraya bir polis ekibi göndermişlerdi, korumak için. Onlar sayesinde bize de saldırmadılar” dedi.

Yaşananların ardından 10 Eylül günü İçişleri Bakanı Namık Gedik  istifasını verdi. Kıbrıs Türktür Cemiyeti üyeleri tutuklandı lakin kısa bir süre içerisinde serbest bırakıldı. 10 yıl sonra dönemin başbakanı Adnan Menderes’in Yassıada mahkemesinde yargılandığı 13 ayrı davadan birisi 6-7 Eylül olaylarıydı.

Yaşananlar peşi sıra bir göçü, hatta belki de en doğru ifalendirmeyle bir ‘kaçış’ı getirdi. Çengelköy'deki Yanni, Beyoğlu'ndaki Yorgo ile Eleni, Samatya'daki Madam Kalyopi, Fener'deki Marika abla en seviğini; İstanbul'unu arkada bırakıp gitti.


(Haberin başında yer alan anektodlar ve görseller Nikos Manginas ve Serdar Korucu tarafından hazırlanan Patrik Fotoğrafçısı Dimitris Kaloumenos'un arşivinden 6-7 Eylül 1955 adlı kitabından alınmıştır.)