Kültür-Sanat

23 yaşında 3. kez Oscar'a aday gösterildi; Saoirse Ronan: Uğur Böceği, olmak istediğimiz asi kızdı

"Çoğu zaman zihnimde neler olduğunu bilmem"

04 Mart 2018 13:33

Lise son sınıfta okuyan feminist bir genç kızın hikâyesini anlatan Lady Bird (Uğur Böceği), 90. Oscar Ödülleri’nde 5 dalda aday. 2000’lerin başında geçen filmin başrol oyuncusu Saoirse Ronan, 23 yaşında 3. kez Oscar'a aday gösterildi. Ronan, "Uğur Böceği gibi birini oynamak ve yaratmak, bize olmak istediğimiz kişi olma fırsatını verdi" dedi.

HT Pazar'dan Deniz Egeli'nin sorularını yanıtlayan Ronan'ın açıklaması şöyle:

Hemşire olan annesi ve işsiz babasıyla yaşayan Uğur Böceği, lise son sınıfta okuyor. Üniversite tercihini yapacak olması üzerinde bir baskı yaratıyor. Öte yandan ergenlik sorunları ile uğraşıyor ve annesiyle arasındaki mesafeyi de bir türlü kapatamıyor. Çareyi de yaşadığı yerden ayrılmakta ve eğitim için New York’a gitmekte buluyor.

Yönetmenliğini Amerikalı oyuncu, yönetmen, senarist ve oyun yazarı Greta Gerwig yapıyor. Bir genç kızın feminist çığlığını usul usul ancak onun kadar genç ve kadın bir yönetmen anlatabilirdi. Filmin Oscar’a aday gösterilmesinin ardındaki en büyük neden bu belki de, bir kadın hikâyesinin kadın cephesinden anlatılması... 34 yaşındaki Gerwig, bu filmle en iyi yönetmen dalında aday. Ayrıca en iyi film, en iyi senaryo, en iyi yardımcı kadın ve en iyi kadın oyuncu kategorilerinde Oscar’ı zorlayacak gibi görünüyor. Filmi, Uğur Böceği Saoirse Ronan anlattı...

Christine McPherson ya da diğer adıyla Uğur Böceği karakterine ne kadar sürede âşık oldunuz?

Uğur Böceği’ne hemen âşık oldum. Ve benzeri olmadığını düşündüm. Daha önce hiç böyle bir şey okumamıştım. Sanırım birçok kişi böyle hissedecek. Ama onun gibi birini canlandırdığınızda bir sorumluluk alıyorsunuz ve bu ürkütücü. Üzerinde uzun uzun düşünüp doğallığını bozmadan canlandırmak istiyorsunuz. Bu, Greta’nın yönetmen olarak ilk filmiydi. Karakterimin onun hayal ettiği her şeyi barındırmasını istedim. Her sahnede kimliği konusunda yeni şeyler keşfettim.Filmi izleyene dek onu tam olarak anlayamadım.

Uğur Böceği’nin yaşındayken siz nasıl bir kızdınız?

Ona benziyordum ama onun kadar asi değildim. Sanrım ben Uğur Böceği’ne göre insanları daha çok memnun eden biriydim. Greta da öyleydi. O da insanları memnun eden biriydi. Bu yüzden Uğur Böceği gibi birini oynamak ve yaratmak, bize olmak istediğimiz kişi olma fırsatını verdi.

23 yaşındasınız ama bu sizin için hayatınızın rolü gibi...

Evet, kesinlikle. Herkes için beyazperdede izlenmesi gereken bir karakter. Benim için de öyleydi. Doğru yansıtmayı çok istedim. Greta da doğru yansıtmak için çok fazla emek verdi. Bence herkes bu kadar içten ve samimi olunca, bu sizi de teşvik ediyor. İnsanlar Uğur Böceği’ni izlediğinde özgün olduğunu anlayabilecekler.

Küçükken siz de isminizi değiştirmek istemişsiniz. Bu anlamda karakterle farklı bir bağ kurmuşsunuzdur...

Evet. Gerçi ismimi değiştirmek istediğimde 5 yaşımdaydım. Sarah gibi çok normal bir isimle değiştirmek istemiştim. Saoirse, o dönemde sıra dışı bir isimdi. Kimse duymamıştı ve ben sadece Hannah, Kate gibi bir isimle çağrılmak istiyordum. İsminizle konuşma tarzınızın ve hatta saç kesiminizin ilişkisi bile belli bir yönünüzün ortaya çıkmasına yardımcı olabilir.

Uğur Böceği (Lady Bird) en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo, en iyi kadın oyuncu ve yardımcı kadın oyuncu dallarında Akademi Ödülleri’ne aday.

"Küçük bir kulübede büyüdüm"

Gerçek hayatta annenizle çok iyi anlaşıyormuşsunuz. Filmde onunla ilişkinizin herhangi bir yansımasını gördünüz mü?

Tek benzer yanı ev bakmaya gittikleri ve biraz kötü hissettiği sahne. Annesi “Özel aktivitemizi yapmak istiyor musun?” diye soruyor ve gidip evi dolaşıyorlar. İzlerken annemin yüzü aydınlandı çünkü genelde annem, babam ve ben de bunu yaparız. Ben kırsalda 1970’lere ait, küçük bir kulübede büyüdüm. Bu yüzden ne zaman yakınlarda satılık veya kiralık bir ev olduğunu duysak gidip incelerdik.

Karakterle bağ kurmak sizin için ne kadar önemli?

Sanırım bu doğal olarak gerçekleşiyor. Senaryoya bakıp “Onunla nasıl bağ kurabilirim?” demiyorum. Onunla bir ilişki sağlarsam bir şekilde bağ da kurarım. Bende benzer şeyler uyandırması gerekir. Bu yüzden evet, bilinçaltınızda bunu her zaman arıyorsunuz. Ama benim için bir duyguya ya da içgüdüye dayanması gerekiyor. Tıpkı bir şarkıya takılmak gibi. “Bu neden oldu?”, oldu çünkü senaryonun aynısı. Sadece ona uyman gerekir.

Siz de küçük bir yerde büyümüşsünüz. Yaşadığınız yerden ayrılmak istediniz mi hiç?

Evet, özellikle 17-18 yaşlarındayken. Sanırım herkes hayatında o dönemi yaşıyor. Bir anda gitme fikri doğuyor. O seçenek masada her zaman duruyor ve bazen bunu her şeyden çok istiyorsunuz. Yaşadığınız yer artık ihtiyaçlarınızı karşılamıyor. Bu yüzden tanımadığınız ve yeni zorlukların sizi beklediği başka bir yere gitmek için çabalarsınız.

Evde eğitim almış biri olarak lise deneyimini kaçırmış gibi hissediyor musunuz?

Bundan hiç kaçış yok. Ben bunu yapmadım. Gençliğimde tecrübe etmedim o yüzden liseli bir kızı canlandırmak çok güzeldi. Özellikle de bir Amerikan lisesi olduğu için... Çünkü her zaman oradaki kızlar biraz daha havalı görünürler. Daha çok da ‘Sabrina the Teenage Witch’ gibi dizilerle büyüdüğünüz için. Yani evet, bir dolabının olması ve mezuniyet balosuna gitme deneyimini yaşaması çok heyecanlıydı.

Mezuniyet balosuna arkadaşını götürmesi de çok güzel...

Kendimi izlerken çok heyecanlanırım ve hiç keyif alamam. İçinde yer aldığım bir şeyi ilk kez izleyebildim. En azından kendimi oradan çıkarıp “Harika” diyebildim. Uğur Böceği’nin arkadaşını alması ve onu mezuniyet balosuna götürmesi çok romantik. En iyi arkadaşımla birlikte izledim ve “Harika, değil mi?” dedik.

Sizce Uğur Böceği, genç kızlar için iyi bir rol model mi?

Gerçek biri olduğu için öyle. Kahraman olmaya çalışmıyor. Bazen gerçek dışı bir şekilde mükemmel olan hikâyeler duyuyoruz ve kendimize çok fazla baskı yapıyoruz. Her zaman en düşünceli davranmayan ama aynı zamanda, harika, sadık ve sevecen birini görmek çok güzel. İnsanların hayatlarındaki birileri biraz sinir bozucu olsa da bunun onları reddedecekleri ya da sevmekten vazgeçecekleri anlamına gelmediğini düşünmelerini sağlıyor. Daha anlayışlı yapıyor.

‘YÖNETMENİMİZ GRETA GERWIG ANNE GİBİYDİ’

Greta Gerwig nasıl bir yönetmendi, çalışılması zor muydu?

Detaylara önem veren biri. Aynı zamanda filmin nefes almasına, karakterlerin ve hikâyenin yolunu bulmasına olanak veriyor. Çok iyi bir gözlemci ve etrafındakilere karşı o kadar açık ki yıllar içinde kendi film yapım tarzını geliştirmiş. Ve başından itibaren ne tür bir yönetmen olmak istediğini çok iyi bildiğini düşündüm. Yapmak istediği film tarzını biliyor, istediği şeyleri dinliyor, ona nelerin ilham verdiğinin farkında ve korkmuyor. Bu netlik filmin görünümüne, hızına, kurgusuna, müziğe ve arkasındaki duyguya da yansıyor. Aynı zamanda çok fazla oyunculuk yaptığı için diğer departmanlara saygısı büyüktü ki bu her zaman olmaz. O standardı koyan birinin olması çok güzel. Herkese zaman verdi ve kimse bir başkasından daha önemli değildi. Anne gibiydi.

Onun da oyuncu olmasının iletişimde yardımı oldu mu?

Bir oyuncunun zihninde neler döndüğünü bilmesi bize yardımcı oldu. Çünkü ben bile çoğu zaman zihnimde neler olduğunu bilmem. Greta, bazı günler daha fazla güvende olmak istediğimi anlar ve bana o duyguyu sağlar. Çılgın ve yeni bir şey denemek için birkaç çekime daha ihtiyacım olduğunda anlayış gösterir. Bu farklı insanlarla çalışmasından ve farklı kişileri canlandırmış olmasından kaynaklanıyor.

Barbra Streisand adında bir arabanız varmış. Seçmelerdeki Barbra Streisand şarkısı sadece bir tesadüf müydü?

Ben ona kısaca Barbra diyorum. Tesadüftü. Arabayı seçmelerden bir yıl önce almıştım. Sanırım Barbra beni her gittiğim yerde takip ediyor. Dünyanın en şanslı kızı olmalıyım!