Yaşam

2023 vizyonu yoksa Çukurambar mıdır?

1990’ların faiz rantına dayalı çarpıklıklarını nasıl 2000’lerin başında çözdüysek, 2000’lerin de arsa rantına dayalı garipliklerini çözmenin zamanı bakalım ne zaman gelecek?

24 Mayıs 2013 10:22

Esen Çağlar

(25 Mart 2013 - TEPAV)

 

Ankara’nın Çukurambar’ını biliyor musunuz? Ankaralıysanız biliyorsunuzdur. Ankaralı değilseniz, görseniz pek yabancı gelmezdi. Kentin ortasında, son 10 yılda kentsel dönüşüm geçirmiş bir gecekondu mahallesidir. Eski derme çatma evlerin yerinde, bugün koca koca binalar yer almaktadır. Kimisi lüks, kimisi ultralüküstür. TEPAV bu garip mahalleye 5 dakika mesafede olduğu için, Türkiye ekonomisinin dönüşümünü izlediğimiz yıllarda, Çukurambar’ın da dönüşümünü izledik. Memleket için orta gelir tuzağını tartışırken, hemen yanı başımızda bir mahallenin, hiç orta gelir tuzağına takılmadan, düşük gelirden yüksek gelire sıçramasına tanık olduk.

Acaba diyorum şimdi, tüm Türkiye Çukurambar gibi olsa, 2023 hedeflerine, yani kişi başı 25 bin dolar gelir hedefine ulaşabilir miyiz? Tüm Türkiye Çukurambar gibi olabilir mi? Peki, her tarafı Çukurambar’a benzetmek ister miyiz?

Cevaplarım aşağıda.

Birincisi, evet. Tüm Türkiye, Çukurambar gibi mahallelerden oluşsa, kişi başı gelirimiz 25 bin dolar olurdu. Çünkü Çukurambar’da kişi başı gelir neredeyse 25 bin dolar. Çok sevgili TÜİK, bu ülkede 2008 yılından beri, bırakın mahalle düzeyinde gelirleri açıklamayı, ne il düzeyinde ne de bölge düzeyinde kişi başı gelir açıklıyor. Dolayısıyla iş başa düştü, ben de kendim hesapladım Çukurambar’ın kişi başı gelirini. Nasıl mı? Önce 4+1 evlerin ortalama kirasını aldım Hürriyet Emlak web sitesinden. Ortalama 2500 liraymış. Çukurambar’da isteseniz 2+1 ev bulamazsanız, evler genelde 4, 5 hatta 6 odalı oluyor. Ben de 4 odalı evin fiyatını aldım, 3 çocuk + 1 ebeveyn rahat rahat oturabilir olsun. Sonra,  TÜFE’yi hesaplarken Merkez Bankası, bir Türk ailesinin aylık gelirinin yüzde kaçı konuta gidiyor diye varsayıyor ona baktım. Yüzde 15’miş. Yanı, aylık kira miktarı toplam gelirin yüzde 15’i ise ve kira da 2500 lira ise, aylık gelir 17bin lira, yıllık gelir 204 bin lira, yani 113 bin dolar oluyor. Yani bu evde yaşayan 5 kişinin, kişi başı yıllık geliri 23 bin dolara geliyor. Demek ki neymiş? 2023 hedefleri 10 sene uzakta değil, bizzat Çukurambar’daymış. Tüm memleket Çukurambar gibi olsa, yüksek gelirli bir ekonomi olabilirmişiz. Orta gelir tuzağı falan da yalan olurmuş.

Gelelim, ikinci soruya. Tüm Türkiye’yi Çukurambar gibi yapabilir miyiz? Bunun cevabını bilemiyorum ama memlekete hâkim olan iktisat paradigmasının buna canı gönülden inandığını görüyorum. Yeni kentsel dönüşüm düzenlemelerinden tutun, yıldız sektörlerimizin hep inşaatla ilgili faaliyetler olmasına, ülkemizde örtük bir “her yer Çukurambar olursa ekonomimiz şahane olur” anlayışı var. Bu anlayış bana biraz “saadet zincirleri”nin işleyişini hatırlatıyor. Zincire yeni halkalar ekledikçe, zincir bir şekilde işleyebiliyor, daha erken katılanları zenginleştiriyor. Yeni giren halkalar, yani mahalleler, bir önceki mahallenin gelir kapısı oluyor. Dışarıdan gelen sıcak para ve arsa rantı da bu zincirin asli unsurları oluyor. Peki zincire ekleyecek halka kalmayınca, yani inşaata dayalı faaliyetlerin getirisi sıfıra indiğinde, faiz rantı gibi arsa rantı da bittiğinde, insanlar 25 bin dolarlık geliri nasıl bulacaklar? Bugün popolarımızla güldüğümüz krizdeki Güney Avrupa ülkelerinin iktisadi tarihlerini daha bir yakından incelemekte fayda var belki. Diyarbakır’daki kentsel dönüşüme de belki biraz da bu açıdan bakabiliriz.

Üçüncü soru, tüm Türkiye’yi Çukurambar’a benzetmek ister miyiz? Bu sorunun cevabını verilerle falan değil resimlerle vermek istiyorum. Ben “istemesek iyi olur” diye düşünüyorum. Neden mi?

  1. Çünkü Çukurambar’da kaldırım yok. Bu basit cümleyi, “Çukurambar’da yollarla binalar arasında 100 santim eninde kaldırım taşı yok” olarak okuyorsanız size diyeceğim bir şey yok. Benim demek istediğim ise şu: “Çukurambar’da yaşayan insanların mutlu ve kentli biçimde yaşamalarına hizmet eden bir anlayış yok.” Aşağıdaki ilk resim bunun göstergesi. Tek bir kişinin bile geçemediği bir kaldırımdan, 1 çocuğunu kucağında, 1 çocuğunu elinde, 1 çocuğunu da çocuk arabasında taşıyan 3 çocuklu bir anne nasıl geçecek? Yoksa, 3 çocuklu annelere, 3 çocuk da arka koltukta rahat rahat gidebilsin diye devlet şoförlü cip mi tahsis ediyor? Aylık ev kiralarının 3-4 bin lira olduğu, restoranlarında kişi başı yemeğin 50 lira olduğu Çukurambar’ın ana caddesinde, kaldırımlar böyle olursa ortada ciddi bir gariplik var demektir. Aşağıdaki ikinci resim ise, eğer bir engelliyseniz ne kadar zengin olursanız olun, kent içinde arabanız dışında size herhangi bir hareket alanı olmadığının binlerce kanıtından sadece bir tanesi.

\

 

2. Çünkü Çukurambar’da yeşil alan yok. Türk kentleri ile cihan devletlerinin kentleri arasındaki temel farklardan biri kent içinde, insanların arabayla değil, yürüyerek erişebileceği parkların bolluğudur. Hadi geçmişte, kentlerimiz çarpık büyüdü, plansız gelişti, yeşil alanları ihmal ettik, anladık. Peki son 10 yılda, tüm eski (bahçeli) gecekonduların yıkıldığı, sıfırdan yeniden yapılan Çukurambar’da adam gibi bir park olmamasını nasıl açıklayabiliriz? Aşağıda iki resim var. Birincisi Ankara Belediye Başkanı’nın Ankara’yı iftiharla anlattığı bir sunumdan bir yansı. Büyükşehir Belediyesi’nin nasıl Çukurambar’da yüksek oranlarda kat karşılığı müteahhitlere arsa verip, halkın hakkını koruduğunu gösteriyor. Gecekonduları yıkıp, cillop gibi arsaları yarattık, sonra kat karşılığı müteahhide verdik, yüzde 57’sini Belediye aldı, yüzde 43’ünü müteahhit. Bari birazını da orada yaşayan insanların mutluğu için park haline getiriverseydik? Birazını da kaldırım yapsaydık?  Aşağıdaki diğer resim de, Çukurambar’da şu anda bulunan tek büyük yeşil alan. Ana cadde üzerinde. Gördüğünüz gibi çitlerle çevrili ve otlarla dolu. Etrafta otlayacak inek olmadığına göre, büyük ihtimalle, arsasının değerlenmesini ve üstüne dikilecek demirleri bekliyor.

\

 

3. Çünkü Çukurambar’da ulaşım felaket. Çukurambar’daki nüfus yoğunluğu 10 katına çıktı, tek katlı gecekonduların yerine en az 10 katlı apartmanlar geldi. Peki bu süreçte ulaşımın rahatlaması için ne yapıldı? Hiçbir şey.  Büyükşehir Belediyesi buradaki dönüşümden elde ettiği gelirleri nereye aktardı bilemiyorum ama Çukurambar’ın metro bağlantısı için harcamadığı aşikar. Bu yüzden de hem sabahları hem öğlenleri hem de akşamları, günde 3 öğün Çukurambar’da İstanbul’u aratmayacak bir trafik yaşanıyor. İstanbul’un güzelliğini Çukurambar’a getiremedik ama trafik ahlakını getirmeyi başardık sonunda. Aşağıdaki resim, Çukurambar’ın ana caddesinde iş çıkışı trafiğinde bir arabanı içinden çıkan insanların, bir diğer arabadakilere nasıl saldırdığını gösteriyor. Ne kadar saadet dolu bir kare, değil mi?  Arkada koca koca binalar, yol üstünde bir sürü arabalar ve kavga eden insanlar.

\

Eğer kişi başı 25 bin dolar gelir tek başına saadet getiriyorsa, her yer Çukurambar olsun. Yok gerçek saadet bu şekilde gelmiyorsa, ki Çukurambar sanki bunun güzel bir kanıtı, yeni Çukurambarlar yaratmaya dayalı, saadet zincirlerinin işleyişine benzeyen bu hakim iktisat paradigması nasıl değişebilir tartışmaya başlayalım.

1990’ların faiz rantına dayalı çarpıklıklarını nasıl 2000’lerin başında çözdüysek, 2000’lerin de arsa rantına dayalı garipliklerini çözmenin zamanı bakalım ne zaman gelecek?

 

* Esen Çağlar, Ekonomi Çalışmaları, Analist