Yaşam

2. İnönü'nün ölümünün ardından 7 yıl geçti: Söyle bana Anka kuşu, bir ömrü adamaya değer misin?

Erdal İnönü'nün 81 yıllık hayatı...

31 Ekim 2014 14:38

Türkiye’nin 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün oğlu Prof. Dr. Erdal İnönü’nün yaşamını yitirmesinin üzerinden 7 yıl geçti. 31 Ekim 2007’de yaşamını yitiren İnönü, babasından kalan mirasını öne çıkarmayarak, bilimde iddialı, politikada bilge ve zarif bir insan olarak iz bıraktı.

1951 yılında Macar asıllı ABD'li atom fizikçisi Eugene Wigner ile Princeton Üniversitesi'nde ortak yaptığı ve “İnönü-Wigner Grup İndirgenmesi” adıyla bilinen çalışması, dünyada çağdaş matematiksel fiziğin temel kavramlarından biri olarak kabul edildi. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) kurulmasında da görev alan İnönü, bu kurumda başkanlık da yaptı.

12 Eylül 1980 darbesinin ardından diğer partilerle birlikte kapatılan CHP geleneğinde 1983 yılında kurulan Sosyal Demokrasi Partisi’ni (SODEP) kurarak siyasete giren İnönü, 3 dönem milletvekili olmasının yanı sıra DYP-SHP koalisyonuyla kurulan Süleyman Demirel Hükümeti'nde Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı yaptı.

Zayıf, uzun boylu, zaman zaman gözlüğünün üzerinden bakan mütebessim görüntüsüyle hafızalara kazınanErdal İnönü alçakgönüllüğü, zarafeti ve kibarlığıyla bilindi.

Şu dizeler, hayatının tek şiirini “fizik” için yazan İnönü'nün:

Söyle bana Anka kuşu
Bir ömrü adamaya değer misin?

‘Ne olmak istiyorsun?’

 

Fizikçi olmaya karar veren Erdal İnönü’ye babası İsmet İnönü bir gün “Ne olmayı düşünüyorsun?” diye sorar. Erdal İnönü’nün yanıtı “Fizikçi veya felsefeci olmayı düşünüyorum” olur. Bunun üzerine İsmet İnönü, “Felsefeye ömür verilmez. Ama fizikçi olman iyi olur. Ben de küçüklüğümde, gençliğimde bilimle uğraşmak istemiştim” diye yanıt verir.

 

Fizikçi olmaya nasıl karar verdi?

 

İnönü fizik alanında çalıma yapmaya karar vermesini şöyle anlatır:

“Ben hep kitap okurdum. Onun için benim böyle ‘mühendislik’ gibi bir dala gireceğimi kimse düşünmezdi. Belki Dışişleri'ne girebilirim, İçişlerine girebilirim yani bir bürokrasi görevi yaparım diye düşünülüyordu. Yalnız sonradan lisenin son sınıfında bu durumu değiştiren bilgiler edindim.

1943 yıllarında dünyada fizik, bugün biyolojinin olduğu gibi hızla gelişen bir bilim dalıydı. Einstein’ın ‘rölativite’si çıkmıştı. Anlaşılmaya çalışılıyordu. ‘Kuantum Mekaniği’ diye atomların hareketlerini açıklayan yepyeni bir kuram ortaya çıkmıştı ve bu kuramda ‘zaman’ gibi, ‘uzay’ gibi, ‘nedensellik’ gibi, felsefecilerin yıllardır tartıştıkları kavramlara yeni anlamlar getiriyordu. Ben bunları seziyordum. O zaman Teknik Üniversite’de arkadaşların yayınladığı Bilim ve Teknik diye bir dergi vardı. Oradan okuduğum bilgilerle düşünmeye başladım ve ‘işin esası nedir?’ diye merak ettim. Felsefeye hep merakım vardı. ‘Felsefi kavramlara bu yeni fizik konularını öğrenirsem, daha bir açıklık getirebilir miyim? diye, dolambaçlı bir yoldan fizikçi olmaya karar verdim.”

 

Baba-oğul mektuplaşmaları

 

Gazeteci, yazar ve belgeselci Can Dündar’ın hazırladığı “Canım Erdalım - Sevgili Babacığım” adıyla yayımladığı kitapta İsmet İnönü ile Erdal İnönü arasındaki mektuplaşmalar yer aldı.

Asker ve siyasetçi İsmet İnönü’nün “aslan oğlu” Erdal İnönü arasındaki mektuplaşmalar, Erdal İnönü’nün ABD’de olduğu yıllarda gerçekleşiyor.

Kürk meselesi: Erdal İnönü ABD’de beğendiği 1.000 dolarlık bir kürk için babası İsmet İnönü’ye “Alamayacağız derseniz, mağazaya bir şey borçlu değilim” derken, babası da “Olacak iş değil! O kadar doları bulamayız” cevabını veriyor.

İtibar meselesi: ABD’de de “İsmet Paşa’nın oğlu” olarak bilinen Erdal İnönü, Los Angles’ta katıldığı bir yemekten babası İsmet İnönü’ye şöyle bahsediyor: “Sofranın başında olan rektör, mühim davetlileri tanıtırken ayrıca benden de bahsetti. Sayenizde her yerde itibar görüyoruz babacığım, sağ olun.”

 

‘Babamı hiç öpemedim’

Erdal İnönü ve İsmet İnönü

Erdal İnönü, Can Dündar ile yaptığı söyleşide babası ile bir anısını şöyle anlatmıştı:

“Babama karşı saygılıydık. Babaannem dışında, annem dahil kimse ona ‘Sen’ demezdi, biz de ‘siz’ veya ‘babacığım’ derdik. Kulağı az duyduğu için babamla yüksek sesle konuşurduk. O da samimiyeti azaltıyor, bir resmilik getiriyor sanıyorum. Tabii bizi asıl etkileyen, herkesin babama büyük saygı göstermesiydi. Evde de otoritesi vardı, öyle kolay yaklaşılmazdı. Hatıralarında ‘Çocuklarımla arkadaş gibi yaşadım’ diyor ama, yani işte o kadar... O bizimle arkadaşlık yapmak isterse tabii cevap verirdik, ama bizim onunla arkadaşlık yapmak aklımızdan geçmezdi. Eve geldiğinde koşup yanağından öptüğümüz hiç olmadı, ama onun bizi öptüğü oldu. Büyüdükçe giderek azaldı tabii...”

 

Erdal İnönü kimdir?

 

Türkiye’nin 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü 1926 yılında Ankara’da doğdu. 1947’de Ankara Üniversitesi Fizik-Matematik bölümünü bitirdikten sonra California Teknoloji Enstitüsü’nde fizik doktorasını dereceyle bitirdi. Daha sonra Princeton Üniversitesi’nde çalışan İnönü, 1952’de Türkiye’ye dönerek Ankara Üniversitesi'nde öğretim üyesi oldu.

Sevinç İnönü ve Erdal İnönü

1957 yılında Sevinç İnönü’yle evlenen Erdal İnönü, tekrar Princeton Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) çalışmaya başlayan İnönü burada dekanlık da yaptı. ODTÜ’den sonra tekrar ABD’de Princeton ve Columbia üniversitelerinde çalışan İnönü 1970 yılında ODTÜ Rektörü seçildi. İnönü 1982 yılına kadar zaman zaman ABD’de çalışırken, Türkiye’de bulunduğu dönemde Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanlığı da yaptı.

 

Bilimdeki iddiasını siyasette gösteremedi

TBMM'de SOHEP Grubu

12 Eylül 1980 darbesinin ardından 1983 yılında Sosyal Demokrasi Partisi’ni (SODEP) kurarak siyasete girdi. SODEP'in 1985'te Halkçı Parti (HP) ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) adı altında birleşmesinden sonra, 1986'daki kurultayda genel başkanlığa getirildi ve ilk seçimlerde İzmir Milletvekili olarak Meclis’e girdi.

İnönü liderliğindeki SHP, iktidardaki Anavatan Partisi'nin (ANAP) hezimete uğradığı 1989 yerel seçimlerinde oyların yüzde 28,7’sini alarak birinci parti konumuna yükseldi. SHP, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere 67 il merkezindeki belediye başkanlıklarının 39'unu elde etti.

İnönü, parti içinde Deniz Baykal, İsmail Cem ve Ertuğrul Günay'ın başını çektiği muhalefet grubuna karşı kazanarak genel başkanlık görevini sürdürdü.

Ekim 1991'deki erken genel seçimlerde oyların yüzde 20'sini toplayabilen SHP üçüncü parti olunca parti içi muhalefet yitirilen oyların sorumluluğunu İnönü yönetimine yükledi. Ama seçimlerden birinci parti olarak çıkan Doğru Yol Partisi'nin (DYP) SHP ile koalisyon hükümeti kurması, hükümette Başbakan Yardımcılığı'nı üstlenen İnönü'nün parti içindeki durumunu güçlendirdi.

Aynı seçimlerde SHP listelerinden seçime katılan Halkın Emek Partisi (HEP) adaylarından 18'i milletvekili seçildi. HEP kökenli Leyla Zana ile Hatip Dicle'nin Kürtçe yemin etmeleri üzerine TBMM'de çıkan yemin krizi ve Paris'teki Kürt konferansı tartışmasından sonra Erdal İnönü, iki milletvekilinin partiden istifasını istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine SHP’den ayrılan HEP kökenli milletvekilleri Demokrasi Partisi'ni (DEP) kurdular.

1992'deki 7. Olağanüstü Kurultay'da İnönü'ye karşı bir kez daha yenilen ve parti yönetimini ele geçirme umutlarını kaybeden Deniz Baykal ve muhalefet grubu "Yeni Sol", SHP'den ayrılarak 12 Eylül 1980 darbesinin ardından kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) yeniden açtı.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 17 Nisan 1993'teki ani ölümü ve ardından Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra yaklaşık 1,5 ay süreyle başbakanlık görevine vekâlet eden İnönü, 1993'te SHP Genel Başkanlığı'ndan ve hükümetteki ayrıldı. İnönü, Demirel'in cumhurbaşkanı adaylığına verdiği destek nedeniyle sol dünyada eleştirilere de uğradı.

1995'te SHP ile CHP'nin birleştiği kurultayda CHP'nin "Onursal Genel Başkanı" seçilen İnönü, kurultaydan hemen sonra DYP-CHP koalisyon hükümetinin CHP kanadında yapılan atamalarda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı oldu, ancak ekim ayında, hem koalisyondaki görevinden, hem de aktif siyasetten ayrıldı.

2001 yılında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bazı uygulamalarına tepki göstererek CHP'den istifa eden İnönü, sosyal demokrat çevrelerden yapılan ısrarlara rağmen aktif siyasete dönmedi.

Üç kez milletvekili seçilen İnönü, 17. (ara seçim), 18. ve 19. dönemlerde İzmir Milletvekilliği yaptı. 1992 ile 2001 yılları arasında Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. 

Erdal İnönü, siyasette mizahı, çantasını kimseye taşıtmamak gibi örneklerle sergilediği tevazusu ve bilge tavırlarıyla iz bıraktı, ancak iddialı olamadı.

Ankara Üniversitesi'nde

Bilimle geçen bir dönem

 

“Yetenek iyi bir şey ve gerekli ölçüde olmalı. Zekâ bir ölçüde gerekli. Ama buluş yapmak için başka şey gerekli. Buluş yapmak için sizin gerçekten bir şey bulmak istemeniz, o işle sürekli, inatla uğraşmanız, başka bir işle uğraşmadan onu sonuca götürmeniz gerekli.”

TÜBİTAK Bilim Kurulu, Atom Enerjisi Komisyonu, UNESCO Yürütme Konseyi üyeliği ve Türk Fizik Derneği başkanlığında bulunan Erdal İnönü fizik alanında önemli çalışmalar yaptı. Uluslararası bilim dergilerinde de yer alan araştırmalarının en önemlisi, 1951'de Macar asıllı ABD'li atom fizikçisi Eugene Wigner ile Princeton Üniversitesi'nde ortak yaptığı çalışma oldu.

"Grupların İndirgenmesi ve Gösterimi Üstüne" adlı bu çalışma gruplar kuramında genel bir yöntem niteliği kazanarak, matematiksel fiziğin temel yöntemleri arasına girdi. "İnönü-Wigner Grup İndirgenmesi" adıyla bilinen çalışması, çağdaş matematiksel fiziğin temel kavramlarından biri kabul ediliyor.

2004 yılında, fizik alanında Nobel’den sonraki en önemli ödül olan Wigner Madalyası’nı alan İnönü, bu ödülü Feza Gürsey’den sonra alan ikinci Türk oldu. İnönü ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki bilimsel çalışmaları ile biliniyor.

Erdal İnönü, “İnönü-Winger” çalışmasını şöyle anlatır:

“… Liseden beri yaptığımız limit almak, bir parametreyi sonsuza götürüp sonuca bakmak zevkli bir şeydir; kolay bir şeydir. Çalışmamızda da öyle bir şey yapayım dedim. Wigner’in elde ettiği Galilei Grubu’nun temsillerinde ışık hızını sonsuza götürerek ne olduğuna baktık. Fakat baktım birkaç gün hiç faydalı bir sonuç çıkmadı. Bazen sıfır çıkıyor, bazen anlamsız bir şey çıkıyordu. Bir acayiplik var diye düşündüm. Bu acayipliğin nereden geldiğini Wigner’le çalışırken fark ettik. Grubun ne olduğu onun aklına geldi. Ayrıntılara girmek istemiyorum. Anlaşıldı ki farkında olmadan biz yeni bir matematiksel kavramı yani bir gruptan başka bir gruba geçmenin yeni bir yolunu bulmuşuz. Bu yol matematiksel bir yöntemdi. Ama fizikte çok faydalı olduğu görüldü. Yöntemi bulan insanların ismi genelde yönteme eklenmez, her zaman o yöntemin ne olduğu söylenir. Çalışmamızdaki yöntem ‘grup büzülmesi’, ‘grup kontraksiyonu’ yöntemi idi. Onun için biz yazdığımız makaleye ‘Grupların ve Temsillerin Kontraksiyonu’ adını vermiştik.

Biz, makalenin başına bir kabul yaparak başladık ve ‘Bir grup her zaman şu şekilde ele alınabilir ve bir formülasyon yapıyoruz’ dedik. Fakat Princeton Üniversitesi’nden çok dikkatli, başka bir Matematik Fizikçisi Profesör Bargman, makaleye bakarak, ‘Her zaman bu hale gelmez daha genel bir formülasyon olmalı’ diye düşünmüş. Bir öğrencisiyle beraber bir makale yazarak, daha genel bir grup kontraksiyonu yöntemi buldu. Profesör Bargman, o yöntemi anlatırken ‘Bizim bu yöntemimiz daha geneldir. İnönü ile Wigner’in bulduğu yöntem ise daha az geneldir’ dediler. Bizim yöntemi kendi yöntemlerinden ayırmak maksadıyla bizim yöntemimize ‘İnönü-Wigner Yöntemi’ adını verdiler. Böylece konu başka bir insanın daha başka bir şey ortaya atması ve bizim bulduğumuza da bir isim takmasıyla sonuçlandı. Yöntem, kitaplara, ‘İnönü-Wigner Yöntemi’ diye geçti ve böyle anılıyor.”

 

Bilim ve siyasetle geçen hayatın ardından

 

Siyaseti bıraktıktan sonra tekrar öğretim üyeliğine dönen İnönü'ye 2006'da kan kanseri teşhisi konunca ABD’de bir süre tedavi gördü. Başarılı geçen ilk tedavinin ardından Türkiye’ye dönen İnönü, kansere bağlı zatürre teşhisi ile 2007 yılında yeniden hastaneye kaldırıldı. Tetkikler sonucunda, ilk tedavi döneminde kontrol altına alınan lösemi hastalığının tekrar ortaya çıktığı belirlendi ve yine ABD’ye götürüldü.

31 Ekim 2007 günü kan kanseri tedavisi gördüğü hastanede, 81 yaşında yaşamını yitiren İnönü’nün cenazesi 2 Kasım Cuma günü Ankara’ya getirildi. İlk tören 3 Kasım Cumartesi günü TBMM’de yapıldı; cumartesi gününe dek cenazesi Gülhane Askerî Tıp Akademisi'nde (GATA) korundu.

İnönü’nün naaşı devlet töreninin ardından, Ankara'da doğduğu Pembe Köşk’ün bahçesine getirildi. İnönü için burada da bir tören gerçekleştirildi. Daha sonra eşi Sevinç İnönü’nün isteği doğrultusunda İstanbul’a götürülen İnönü’nün cenazesi, 4 Kasım Pazar günü Teşvikiye Camisi’nde kılınan öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile kabristanında toprağa verildi.

 

Eserleri

 

Erdal İnönü'nün başlıca bilimsel yapıtları;

  • 1923-1966 Döneminde Fizik Dalındaki Araştırmalara Türkiye'nin Katkısını Gösteren Bir Bibliyografya ve Bazı Gözlemler (1971)
  • 1923-1966 Dönemi Matematik Araştırmaları Bibliyografyası ve Bazı Gözlemler (1973)
  • Group Theoretical Methods in Physics (1983; Meral Serdaroğlu'yla birlikte)

 

Erdal İnönü'nün diğer yapıtları;

  • Mehmet Nadir Bir Eğitim ve Bilim Öncüsü (1997)
  • Anılar ve Düşünceler 1. Cilt (1996)
  • Anılar ve Düşünceler 2. Cilt (1998)
  • Anılar ve Düşünceler 3. Cilt (2001)
  • Kurultay Konuşmaları (1998)
  • Fikirler ve Eylemler Tarih, Bilim ve Siyaset Üzerine Konuşmalar (1999)
  • Bilim Konuşmaları (2001)
  • Üçyüz Yıllık Gecikme Tarih, Kültür, Bilim ve Siyaset Üzerine Konuşmalar (2002)
  • Bilimsel Devrim ve Stratejik Anlamı (2003)

 


Kaynaklar:

Can Dündar - Canım Erdalım Sevgili Babacığım

Can Dündar – Erdal İnönü söyleşisi (Milliyet)

Mehmet Atay - Elektrik Mühendisleri Odası – Bilime yön verenler

Wikipedia – Erdal İnönü