Yaşam

12 Eylül’ü tekrar yaşayan Diyarbakır’da huzur ‘Kobani’ye bağlı’

Kentte, endişe havası hakim, 'Burada artık ne zaman ne olacağı belli olmaz' diyorlar

11 Ekim 2014 16:50

Çağıl Kasapoğlu
BBC Türkçe, Diyarbakır

 

Diyarbakır’da HDP’nin Kobani’ye destek için ‘Sokağa çıkın’ çağrısı yapmasının üzerine kentte yaşanan çatışmalar, ardından tankların konuşlanması ve nihayetinde de sokağa çıkma yasağı uygulanması kent sakinlerine 12 Eylül darbe dönemini anımsatıyor.

Yasağın kalkmasıyla kent günlük akışına devam etse de, artık köşe başlarında tanklar, tankların üzerinde bir sağa bir sola çevrilen namlular ve polis araçları ‘Cobra’ları da görmek de o akışın kimilerine göre ‘daimi’ parçası oldu.

Kentte, endişe havası hakim, “Burada artık ne zaman ne olacağı belli olmaz” diyorlar.

Kobani için sokağa çıkmak da Diyarbakırlılar için meşru ve haklı bir eylem olarak görülüyor.

Zira, mesele Kobani ve Suriye’nin kuzeyi (Kürtçe’de Batı Kürdistan) Rojava olduğunda burada Kürt toplumunun kardeşliği “Serhat-Binhat” (bölgede hattın üstü – hattın altı) ‘birdir’ şeklinde ifade ediliyor.

Kobani’ye de koridor açılması burada sıkça dile getirilen taleplerin başında geliyor.

 

'Koridor açılsın' talebi

 

Diyarbakır’da çatışmaların yoğunlaştığı Bağlar’da Şeyh Şamil Mahallesi sakinlerinden Bedih Kaplan da Kobani’ye destek için sınırın ayırdığı akrabalık ilişkilerinin önemine vurgu yapıyor:

“Biz Türkiye savaşa girsin demiyoruz ama akrabalarımıza yardım edilsin, biz onlardan bir kötülük görmedik. Koridor açılsın, sefaletten kurtarılsınlar. Rojava’da soykırım var, seyirci kalındı, buradaki millet de tedirgin oldu. Kobani düşerse buraları kimse durduramaz.”

O sırada yine Bağlar sakinlerinden Yusuf Çeçen de nüfus cüzdanını çıkarıp göstererek, “Bak ben TC vatandaşıyım, ailemin bir diğer yarısı da orada. Onlara ettiğin yardım bana, bana ettiğin yardım onlara edilmiştir. Akraba halklarız biz. Burada 20-30 yıl önce bir kişi ölse ta sınırın öte tarafından gelirlerdi, şimdi de onlara gidilmesi, onlara yardım edilmesi lazım” diyor.

IŞİD saldırısı altındaki Kobani’ye destek ve Türkiye’nin Kobani tutumuna tepki göstermek amacıyla Diyarbakır’da sokağa çıkanların ardında ise yanan arabalar, yağmalanan süpermarketler, devrilen direkler, çöp konteynırları ve camları kırılan otobüs duraklar kalmış.

Diyarbakırlılar, eylemlerin tahrik sonucu şiddet olaylarına dönüştüğü ve güvenlik güçlerinin ise yeterli müdahalede bulunmadığı görüşünde.

Çatışmaların, halk arasında ‘Hizbullah’ın partisi’ olarak bilinen Hür Dava Partisi (Hüda Par) destekçileri ve PKK arasında yaşandığı şeklinde yansıyan haberler, 1990'ların toplumsal hafızalarını tazelerken, kimileri ise “Kürt Kürt’e düşmanlık etmez” diyor.

Barışçıl olması beklenen sokak eylemlerinin silahlı çatışmalara dönüşmesi üzerine, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), “Hiç kimse hiç bir yerde birbirine karşı asla şiddete başvurmamalı, şiddet araçlarını kullanmamalıdır” çağrısı yaptı.

Diyarbakır’da 7 Ekim’de başlayan ve 3 gün devam eden şiddet olayları yatışmış görünüyor. Fakat buradaki genel kanı, “Kobani’de yaşanacakların, Diyarbakır’ı da doğrudan etkileyeceği” yönünde.

Hüda Par Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu ise, “çapulcu, çete, etrafı yağmalayan, talan eden, hak hukuk tanımayan” kişiler olarak tanımladığı eylemcilerin “Kobani ile hiç bir alakaları olmadığını, tamamen Hüda Par’ı, camileri, İslami sivil toplum kuruluşlarını hedef alan kişiler” olduklarını söylüyor.

 

Hüda Par: Saldırıya uğradık

 

Tanrıkulu, “Diyarbakır’da Hüda Par ve PKK arasında çatışma olduğu” ifadelerine de kesinlikle karşı çıkıp “Çatışma tek taraflı olur, biz saldırıya uğradık” diyor.

Cami Der’e düzenlenen saldırıda öldürülenlerin fotoğraflarını göstererek konuşan Tanrıkulu, “Peki saldırılara karşılık verenler kimdi o zaman?” sorusuna ise, “Kuşatılan, kundaklanan Köy Der, Cami Der, Kuran kursu ve İslami kuruluşlarda kendilerini savunan üyelerdi” cevabını veriyor.

Peki bu üyelere “Silahlanmayın” çağrısı yapıldı mı? Tanrıkulu bu soruya da şu yanıtla devam ediyor:

“Bu onların bileceği iş. Biz üye ve gönüllülerimize evlerinde, il teşkilatlarında oturmalarını söyledik.”

“Bu saldırılar karşısında genç, yaşlı, kadın, erkek, ayrım yapmaksızın üyelerimize meşru müdafaalarını yapmalarını tavsiye ettik. Meşru müdafaa meşru savunma araçlarıyla olur. Silah varsa silah, taş varsa taş, Twitter kullanıyorsanız Twitter, artık o size kalmış. Sonuç olarak bir insanın temel hakkıdır meşru müdafaa. Bunu, güvenlik güçleri görevlerini yapmadıkları için söylüyoruz.”

Kobani eylemlerinde Hüda Par’ın hedef alınması, kamuoyunda “Hüda Par ve IŞİD arasında nasıl bir bağ var?” sorusunun sorulmasına neden oldu.

 

Tanrıkulu: IŞİD ile bağımız yok

 

Tanrıkulu, herhangi bir bağları olmadığını birçok defa ifade ettiklerini belirtiyor ve “Fakat PKK, karşısındaki gücü yok etmek için, günah keçisi olarak seçmiş olduğu, halk tarafından da kötü bilindiği için muhaliflerini IŞİD destekçisi gibi göstererek, meşru olmayan bu vahşi saldırılarına bir kılıf uydurmaya çalışıyor.”

Demokratik Toplum Kongresi DTK Daimi Meclis üyesi Seydi Fırat’a göre Diyarbakır’daki olayların çıkış noktası “Kobani’nin insansızlaştırılması temelindeki bir durumun buradaki Kürtleri de derinden yaralaması.”

Fırat, Kobani’deki duruma dikkat çekmeye çalışsalar da Türkiye devletinin bu tepkileri bastırdığını söylüyor ve “Bir devlet kendi içinde dahi bir savaşa girse tepkileri bu ölçüde bastırmazdı” diyor. Fırat bunu da ‘Türkiye’nin IŞİD’e destek vermesine’ bağlıyor. Türk yetkililer ise açıklamalarında bu iddiaları reddediyor.

Hüda Par’ın Rojava’da yaşananlara tepki göstermemesinin ve PKK ile geçmişten gelen çatışma durumunun, partinin ‘IŞİD’le bağlantılı olduğu’ algısını doğurduğunu ifade eden Seydi Fırat, Kobani’ye destek eylemlerinde hedef alınmamaları gerektiğini söylüyor:

 

'Kobani'ye düşmanlık yapılmamalı'

 

“Birisi Kobani’ye destek vermemişse, onların yanında değilse onların hedef alınması doğru değildir. Birçok kesim Kobani’ye destek vermiyor, vermek zorunda da değiller ama Kobani’ye düşmanlık yapılmaması da Kürt halkının temel talebidir.”

Diyarbakır’da çatışmaların yoğun yaşandığı Bağlar, Huzurevleri, Balıkçılar bölgelerinde yaşam şimdilik normale dönmüş. Yine de sokaklarda yanan ateşlerin külleri savruluyor. Her köşe başında ise Kobani’den gelen haberler konuşuluyor.