Medya

"115 yıllık Pandeli geleceğini arıyor; o kültürü yaşatmak görevimiz"

Sofya Pandeli: Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakanı Adnan Menderes de devreye girer, Pandeli’ye destek olurlar

31 Ekim 2016 12:58

Ayşe Yıldırım*

Niğdeli bir ailenin oğluydu Pandeli Çobanoğlu. Genç yaşta İstanbul’a geldi. Bulaşıkçılık, berberlik, bakkal çıraklığı yaptı. Ama en çok bir lokantada aşçılık yapmaya başladığında mutlu oldu. Aşkla yapacağı hayatının işini bulmuştu. Girişimci ruhuyla önce seyyar arabayla piyaz satmaya başladı. Ardından kendi dükkânını açtı. Yıl 1901’di. Çukur Han’daki köfte dükkânı kısa sürede müdavimleri olan bir yere dönüştü.

1910’lu yıllarda genç bir Kolağası olan Mustafa Kemal de onlardan biriydi. Maaşı azdı Mustafa Kemal’in ama Pandeli ile aralarındaki dostluk bir sorun oluşturmuyordu onun için. Bazı akşamlar Pandeli’ye uğrar yer, biraz içer ve hesaba yazdırır, ay sonunda öderdi. Bazen ay sonunda da para sıkıntısı çekerdi. O zaman Pandeli “Öbür ayın sonunda ödersin” derdi.

Yıllar içinde Pandeli’nin dükkânı farklı yerlere taşındı; Fıçıcılar Han, Arabacılar Caddesi...

Dükkânı yer değiştirse bile şöhreti hızla artıyordu. Dönemin ünlü lokantalarıyla rekabet ediyor, yurtdışından önemli isimleri ağırlıyordu. Dünya markası olmuştu. Seyyahlar, Türkiye’ye gelecek turistlere mutlaka Pandeli’nin yemeklerini tatmalarını öneriyorlardı.

Özel konuklar Pandeli’ye

Mustafa Kemal ne zaman İstanbul’a gelse uğruyordu Pandeli’ye; Cumhurbaşkanı olduğu günlerde de... Pandeli’nin oğlu Hristo Çobanoğlu, babası ile Atatürk’ün bir anısını şöyle anlatmıştı:

“Atatürk Cumhurbaşkanı olunca bir gün yemeğe geldi. Yemeğin sonunda babama dönüp, ‘Pandeli, emret de şu hesap gelsin’ dedi. Babam para almak istemiyordu Cumhurbaşkanı’ndan. ‘Paşam bırak ay başında ödersin’ diyerek geçiştirmeye çalışınca Atatürk’ün hoşuna gitti.”

Atatürk, yurtdışından gelen kimi özel konuklarını da Pandeli’ye götürürdü. Pandeli’nin torunu, şu sıralarda üçüncü kuşak olarak lokantayı işleten Sofya Çobanoğlu, “İstanbul - Atina arasında bir barış köprüsüdür Pandeli. Düşünün iki siyasetçi Atatürk ve Venizelos’un barış görüşmelerinden biri Pandeli’nin mekânında bir sofrada yapılmıştır” diyor.

Atatürk’ün kimi zaman Ankara’da ağırlayacağı misafirleri için Pandeli’ye sipariş verdiği de oluyordu. Yemekler bir gün önce akşam treniyle İstanbul’dan Ankara’ya gönderiliyordu.

1930’larda Hüseyin Cahit (Yalçın), Necmeddin Molla, Orhan Seyfi (Orhon), Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmed Haşim’lerin en sevdiği lokantaydı Pandeli.

1950’lerde Celal Bayar, Adnan Menderes, Fahrettin Kerim Gökay gibi siyasiler; Ağa Han, Von Papen, Venizelos, Finlandiya Kralı, İspanya Kralı gibi yabancı konukları vardı.

Ne yazık ki 1955 yılında yaşanan 6-7 Eylül olaylarından o da nasibini alır. Dükkânı yağmalanır. Çok üzülür ve kırılır Pandeli. Kendini evine kapatır, aşkla yaptığı işinden vazgeçer.

Sofya Pandeli, o günleri şöyle anlatıyor:

“Bu sırada oğlu yani babam Hristo, tıp fakültesini bitirip hekim olmuştur. Uzmanlığını yapmak için Amerika’ya gitme planları yapmaktadır. Ama kendisi gibi hekim olan Vali Fahrettin Kerim Gökay’dan yardım gelince Amerika’ya gitmekten vazgeçer.

Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakanı Adnan Menderes de devreye girer, Pandeli’ye destek olurlar. İstanbul’un kalbi olan Eminönü Mısır Çarşısı içinde güzel bir mekân tahsis ederler.”

İşte o günden beri de Mısır Çarşısı’nın girişindedir Pandeli.

Hem de o günkü dekoruyla birlikte. Ve belki de en önemlisi Pandeli’nin menüsüyle. “Dedemin dünyaca ünlü icatları var” diyor Sofya Çobanoğlu, “Başta gelen de kâğıtta levrektir. Yine kendi tarifi olan kurabiyeleri, patlıcanlı döner böreği... Her yemek Pandeli ustanın tarifiyle yapılır. Yani eski tekniklerle pişirilir.”

Tarihi mekânda tarihi lezzetleri sunmayı sürdüren 115 yıllık bir marka olan Pandeli, bugün kötü günler geçiriyor. Caddebostan’da, İstiklal Caddesi’nde, Nişantaşı’nda, Mısır Çarşısı’nda dükkânlar bir bir kapanırken o da ayakta kalmak için büyük bir mücadele veriyor.

Ünlüler geçidi

Audrey Hepburn, Robert De Niro, John Malkovich, Peter Ustinov, Roman Polanski, Sarah Jessica Parker, Daniel Day Lewis, Burt Lancester, Kraliçe Sofya, Melina Merkuri, Sean Connery bu mavi çinili lokantanın sandalyelerinde oturan, yemeklerini tadan, fotoğraflarıyla duvarlarını süsleyen isimler arasında yer aldı. Pandeli’nin ününü dünyaya yaydı.

100 yıllık 30 markadan biri

Sofya Çobanoğlu anlatıyor: “100 Yıllık Markalar Derneği adı altında kurulmuş ciddi bir kurum var, geçen yaz İstanbul’da bir toplantımız oldu. Gördüm ki ülkemizde kurumsallaşmış topu topu yaklaşık 30 markamız var. Bir dünya şehri olan İstanbul’da böyle bir mekânı her şeye rağmen yaşatıyor olmak büyük bir gururdur. Biz İstanbulluyuz. Dünyanın en büyük kültürlerinin içine doğduk. O kültürü yaşatmak görevimiz. Bu yüzden bütün zorluklara göğüs gerdik.

Mesela Mısır Çarşısı tarihi bir yer olduğundan akşam yemeği servisimiz yok. Biz, para kazanma derdimiz olmadığından haydi buradan taşınalım daha modern bir yere gidelim, akşam yemeği çıkartıp para kazanalım diye hiç düşünmedik. Kriz başladığında İstanbullu birçok dostumuz yardımımıza koştu. Şu anda babam ve annem artık çok yaşlılar ve bu durum onları çok üzüyor.

Pandeli bir müzedir

Ekonomik kriz bütün dünyayı sarsıyor. Pek çok işyeri, dükkân kapanıyor. Ama Pandeli bir işyeri, ticari bir mekân değil, sadece bir lezzet şöleni de değil. Bizim tarihimiz, kültürümüzdür. Aslında bir müzedir. Değerlerimize sahip çıkmak adına yaşatalım diyorum.”

4. nesil heyecanı

Pandeli’de gastronomi atölyeleri, tarih buluşmaları yapılabileceğini söylüyor Çobanoğlu, “Çok amaçlı, çok hedefli bir değer olabilir. Dünya başkentlerinin, imparatorlukların mutfak kültürünü yansıtan bir müze haline de gelebilir.”

Bunun yanı sıra başka bir hayali daha var Çobanoğlu’nun: “İki çocuğum var. En büyük arzum şimdi Londra’da bulunan oğlumun Pandeli’yi yaşatmasıdır. Aynı markayı yaşatan dördüncü nesil olacak, çok heyecan verici değil mi?”

Atina'daki Pandeli

Çobanoğlu ailesinin bir ayağı İstanbul’da, bir ayağı Atina’da. 2003 yılında Atina’da da Pandeli açtılar. O da kısa sürede çok tutulan bir lokanta haline geldi. Ne yazık ki Yunanistan’daki ekonomik kriz nedeniyle açıldıktan 10 yıl sonra kapanmak zorunda kaldı.

Boğaz gezilerinin cazibe ismi

1937 yılında Şirketi Hayriye’nin Cumartesi günleri Boğaz’da başlattığı ‘lüks seferler’de de yerini almıştı Pandeli. Boğaz gezilerini duyurmak için gazetelere verilen ilanda “San’atındaki ihtisasiyle meşhur lokantacı Bay Pandeli tarafından çok mutedil fiatla mükemmel bir büfe hazırlanmış olduğunu meraklılara sureti mahsusada bildiririz” cümleleri dikkat çekiyor.


* Bu yazı Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır