Yunanistan’da Syriza’nın zaferi hiç şaşırtmadı beni. Çünkü bu ülkede olup bitenin; yoksullaşan, krizlerle sarsılan Latin Amerika ülkelerinde merkez siyasetin çöküp sol partilerin iktidara gelmesinden farklı bir yanı yok. Benzeşen ögeler; kriz ve sol.
Bizde de kriz var ama benzerlik burada biter; ikinci kanat yani ‘’sol’’ tartışmalı.
* * *
Birkaç gündür bizim basında Tsipras üstüne yazılanları görünce aklımı kimlere emanet edeyim bilemiyorum. En ciddi sandığınız beyinlerde bile magazin kalıpları öyle bir yerleşmiş ki; Yunanistan’daki büyük dip dalgayı göremiyor, her zaman olduğu gibi gözlerini yine kişilere, dedikodulara çeviriyorlar; gördükleri şey genç, yakışıklı, motosiklete binen bir kişinin başbakan oluşu; eşiyle birbirlerine duydukları aşk, modern tavırlar, dini törenlere karşı çıkmalar vs. Neredeyse Tsipras mı yakışıklı yoksa bizim dizi oyuncuları mı diye yarışma açacaklar. Başka bir akl-ı evvel de niye bizde böyle iyi eğitimli, iyi aile çocuğu gençler siyasete girmiyor diye soruyor, keşke YDH devam etseymiş, kimisi CHP niye Syriza gibi yapamıyor diye yakınmakta.
Beyler, hanımlar; Alexis Tsipras sizin hayalinizde canladırdığınız gibi bir ‘’kalo pedi’’ (cici çocuk) değil. Mücadeleci bir komünist, eşiyle birlikte bir sınıf savaşçısı; proletarya diktatörlüğünü, üretim araçlarının kollektifleştirilmesini, Marx’ı, Engels’i, Lenin’i izleyen bir devrimci. Yani Nazım’ın şiirinde dediği gibi ‘’Sevdalınız komünisttir.’’
İktidara gelen de tatlı su solcuları ya da sosyete gülleri değil adı üstünde ‘’RADİKAL SOL KOALİSYON’’dur. Yani içinde Troçkistler’den, Leninist’lere kadar birçok devrimci grubun yer aldığı radikal oluşum.
İşte Yunan halkı tarihi seçimde bu insanlara yani sizin deyimizle ‘’dinsiz komünistlere’’ oy verdi. Onların da ilk uygulaması özelleştirmelerin iptali oldu.
Var mısınız buna?
Bizim basında yıllarca vatan haini olarak sergilenen, hapislere atılan, işkence gören, operasyonlarda katledilen, sayın muhbir vatandaşlarca ihbar edilen devrimcilere saygı duymaya, onların arkasından gitmeye var mısınız?
Eğer dinsizlik, komünizm, proletarya diktatörlüğü aklınıza yatmıyorsa, o zaman bırakın Tsipras’ların peşini. Bu adamlar kavgaya baş koymuş; bizim Etiler barlarının magazin malzemeleri değiller.
(Bizimkiler aynı tavrı Picasso sergisi sırasında da göstermişerdi. Çünkü onlara göre, Komünist Partisi üyesi, faşizme karşı dimdik savaşan Pablo diye bir adam yoktu, resimleri çok pahalıya satılan bir sosyete figürü vardı.)
Kriz var da sol işkencede
Aynı krizi biz de yaşadık; 2001’de dibe vurduk ama o zaman Türkiye’de bir Syriza çıkıp aynı seçim programıyla halktan oy isteseydi; emin olun yüzde 1 bile oy alamazdı. Tsipras ve arkadaşları da büyük bir olasılıkla hapsedilirdi bu ülkede, hatta işkence görürdü. Ateist olduklarını açıkladıkları için hayatları tehlikeye girerdi. Basında da olmadık hakaretlere uğrarlardı.
İslam ülkelerinde sol
Uzun süredir anladığım ve inandığım bir olgu var: Yoksul kesimler birçok ülkede kendini sol iktidarlarla ifade ediyor ama Müslüman ülkelerdeki geleneksel sol düşmanlığı yüzünden böyle bir şans oluşamıyor. Böyle ülkelerde en alt gelir düzeyinde bulunan insanlar yoksullaştıkça artan bir hevesle İslamcı partiye oy veriyorlar. Latin Amerika’daki ve Avrupa’daki onca sol iktidarı anlamak mümkün ama bu model ne yazık ki bu topraklarda işlemiyor.
Zaten ‘’sol’’ tanımının da içi boşaltıldı, farklılaştırıldı; dünya ölçülerine göre merkez hatta merkez sağ sayılacak partilere ‘’sol’’ denilmeye başlandı bu ülkede. Şimdi de Syriza ile CHP kıyaslanıyor, solun Türkiye’deki şansı tartışılıyor.
Oysa CHP’nin Yunanistan’da kıyaslanabileceği parti PASOK’tur, SYRİZA değil.
* * *
Bizim ülkemizde de SYRİZA’yı oluşturan insanlar gibi yiğitler çıktı; bağımsız, sol politikalar için canlarını ortaya koydular ama sonucu biliyorsunuz. Binlerce genç katledildi, yüzbinlerce genç hapishanelerde süründürüldü, milyonlarca aydınlık, sağlam insan yok edildi.
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin komşusu olarak, ileri karakol haline gelen ülkede basının da büyük katkısıyla gerçek solcular imha edildi ve ‘’sol’’ kavramının içi boşaltılarak Türkiye Batı güdümlü dincilere teslim edildi.
Nazım'ı ezbere bilen Yunan balıkçı
Kırk yıldır Yunanistan’la çok yakın temaslarım oldu; o halk ile bizim halk arasındaki fark üzerine yıllarca kafa yordum.
Yunanistan’da çok büyük bir sol kitle vardır. Sosyalistler, komünistler marjinal insanlar değildir o ülkede. Halkın içindedirler halktan çıkmışlardır. Bizdeki gibi yüzde 70 sağ çoğunluktan söz edemezsiniz.
Size bir örnek vereyim. Yunan adalarında yoksul bir balıkçı iken, basit bir lokanta açmış bir arkadaşım var; adı Takis. Birgün onunla hangi denizin daha güzel olduğunu konuşurken ‘’Nazım’ın bu konuda çok güzel bir şiiri vardır’’ dedim ve ‘’En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır’’ dizesini söyledim. Ne oldu biliyor musuz: Bu adalı balıkçı şiirin kalanını ezberden okudu. Siz Türkiye’de böyle balıkçılar bulun, Syriza’sı da peşinden gelir.
Theodorakis diyor ki
Syriza zaferi üzerine Mikis Theodorakis’i kutladım ve ne düşündüğünü sordum: İşte söyledikleri:
‘’ Yunan halkının büyük bir zaferidir bu ama durum çok zor. Seçim zaferi, nihai zafer anlamına gelmiyor. Bu bir başlangıç.’’
Mikis Theodorakis, ulusal bağımısızlığı, bütünlüğü koruduğu ve yoksulluğa karşı mücadele ettiği sürece hükümete tam destek vereceğini söylüyor.
* * *
Yunanistan’da iktidara gelenler sol kültürün çocuklarıdır. Yannis Ritsos’larla, Mikis Theodorakis’lerle yetişmişlerdir. Adım kadar eminim ki Alexis Tsipras, eşi ve bakan arkadaşları Nazım Hikmet şiirlerini ezbere bilirler.
Yunan halkı büyük bir devrime imza attı. Syriza başaracak ama yarın bir gün, dünyanın komploları sonucunda yenilse bile onurlu bir yenilgi olacak bu. Spartaküs gibi, Şeyh Bedreddin gibi , Che Guavera gibi, Deniz Gezmiş gibi yenilecekler.
Türkiye’de yıllardır sağ iktidarlara hizmet eden solcular dahil herkes, bu delikanlılar karşısında başını önüne eğmeli.
_____________________________________________
Bu yazı ilk olarak https://www.facebook.com/zlflvnl, sayfası ve http://www.livaneli.gen.tr/en/ web sitesinde yayınlanmıştır.