14 Haziran 2016

Basında ahlâk krizi

Söylenenlerin bir kısmını okurdan saklayarak insanları hedef göstermekle ellerine ne geçecek?

Gazeteci masasının başında oturmuş, haber hazırlıyor.

Bir ajans haberi takılıyor gözüne: Ülkenin bir yazarı, darbe dönemlerindeki hukuksuzluğu da bugünkü hukuksuzluğu da eleştirmiş. Güneydoğu’da devletin sivil vatandaşlar ve tarihi eserler konusunda daha dikkatli olması gerektiğini dile getirmiş. PKK’nın özyönetim politikası yanlıştı demiş, onlar da eleştirmiş.

Gazeteci bu haberi doğru dürüst verse tamam. Ama ne yapıyor. Cevaplardaki PKK vs. bölümlerini kesip, ‘’Bakın ülkesini nasıl kötülüyor, PKK’dan sözetmiyor bile’’ diye haber yapıyor.

Gazete de bunu PKK bayrakları vs ile manşete çıkarıyor.

Sonra dönüp Ahmet Kaya’yı linç edenlerden hesap soruyorlar.

Peki sizin yaptığınız ne arkadaşlar?

***

Aynı şeyi yabancı basındaki konuşmalarınızı çevirirken de yapıyorlar.

Rus Novosti Press’e ‘’Hiçbir devlet kendi toprakları içinde silahlı bir özyönetim kurulmasına izin vermez. Türkiye bunu önlerken dikkatli davranmalı, sivil halka zulüm yapmamalı’’ diyorsunuz. 

Gazeteci bu bölümleri de kesiyor. Ondan sonra gelsin ‘’kin kustu’’, ‘’ülkesini kötüledi’’ manşetleri ve bu yalan haberler üstünde kalem oynatan köşeciler.

***

UNESCO’dan istifa ettiğimden beri başıma gelenler bunlar.  Merak ettiğim şey ise bu arkadaşların nasıl bir gazetecilik etiğine, nasıl bir ahlak anlayışına sahip oldukları.

Söylenenlerin bir kısmını okurdan saklayarak insanları hedef göstermekle ellerine ne geçecek?

Daha da önemlisi bunu nasıl içlerine sindirebiliyorlar?

***

İşin kötüsü bunlar yeni değil. Hükümetler değişiyor, askerler gidiyor siviller geliyor ama basının bu iftira atma geleneği değişmiyor.

Bir zamanlar ‘’Yunan televiyonunda kin kustu’’ diye haberler çıkıyordu.

Başka bir dönem ‘’Doğu Almanya’ya iltica etti’’ diye yazıyorlardı.

Türkiye- Yunanistan Dostluk Derneği’ni kurduğumuz zaman ne vatan hainliğimiz kalmıştı, ne teroristliğimiz.

Daha neler neler.

Oysa ne ülkemizi kötülediğimiz vardı ne de kin kustuğumuz.

Asker, sivil, hangi iktidar zamanında olursa olsun sadece demokrasi, barış, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi temel ilkeleri savunuyorduk.

(Eski bir yazım geçti elime: ‘’Laiklik bahanesi ile Susurluk’u örtbas etmeye kalkmayın’’ diye haykırıyoruz.)

Şimdi de öyle.

Ölmez sağ kalırsak ilerde de aynı ilkeleri savunacağız.

***

Gazetelerin taraf tutmasını anlamak mümkün ama ille de düşman yaratmak için gerçeği eğip bükmeleri bana anlaşılmaz geliyor.

Bunu kendilerine nasıl yakıştırdıklarını anlamakta güçlük çekiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Mihail Sergeyeviç Gorbaçov

Ne kadar güçlü olursa olsun, bir tek kişi, Kızıl Ordu’ya, Komünist Partisi’ne ve köklü Sovyet sistemine rağmen ülkenin sonunu getirmiş olabilir miydi?

Altay Cengizer'in açık mektubuna cevap

Kitabı eleştirin, yararlanırım ama ekranlarda tartışanların çoğu gibi doğrudan doğruya kişiye saldırma ve onu küçük düşürmeye çalışma yolunu seçmişsiniz. Tam bir şark taktiği. Ayrıca öfkelisiniz, sakin olun, bir kitap üzerine tartışabiliriz tabii ama bu sinirli ton iyi bir şey değil

Oya Baydar için...

Yıllardır ezilenlerden yana tavır almış, bu yüzden bedeller ödese de ideolojik ve tarihsel saplantılara kapılmadan "insan"ı ve haklarını merkeze alan anlayışla unutulmaz bir örnek oluşturmuştur