26 Temmuz 2018

Türkiye'de konuşulmayan sorun: Irkçılık

Irkçılık bir insanlık suçudur ve bu suçu işleyenlerin cezalandırılması gerekir

Türkiye’de ırkçılık konusu pek konuşulmuyor. En azından Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ‘güncel’ bir konu değil. Halbuki artık bu konu ülkemizde ‘alarm’ vermeye başladı ve konuşulması, tartışılması gerekiyor.

Son dönemlerde Irak ve Suriye’deki savaş ortamından kaçarak ülkemize sığınmış olanlar üzerinden gelişen söylemler ve davranış biçimleri, artık Türkiye’de ciddi olarak ‘Irkçılığın’ tartışılmasını zorunlu hale getirdi. Bu konu Mesut Özil özelinde de Almanya ve Türkiye’de tartışılır hale geldi.

Son olarak Yunanistan’da yaşanan yangın felaketi, Türkiye’de bir kesimde var olan bu ‘ırkçı’ kafaları gün yüzüne çıkarttı. Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan felaketlere ‘Vicdan’la bakamayan, ya da vicdansız insanların Türkiye’de giderek arttığını gösterdi.

Giderek yükselmekte olan ırkçı söylem, davranış ve tepki biçimleri var. İşin tuhaf tarafı kimse bu tavırların ‘ırkçı tavırlar’ olduğunun farkında değil. Ya da farkında olanlar azınlıkta.

Uzun yıllar Avrupa’da yaşamış biri olarak ben, bu ülkelerdeki ‘Yabancı Düşmanlığı’ ve ‘Irkçı’ tavırları çok yakından gördüm ve biliyorum. Bu nedenle, bu yazıya Avrupa’dan örneklerle karşılık verilmesin, yazı konum Türkiye üzerinedir. Oradaki yanlışlar, buradakileri doğru kılmaz.

Aslında ırkçılığın özü “bizden olmayanı aşağı görmek”tir. Tetikleyicisi ise önyargılardır. Yani önyargıların nefret söylemine geçişidir. Devamında gelen şiddet ve aşırı tutumlar ırkçılığın bir aşamasıdır. Her ülkede farklı olabilir. Avrupa’da siyaha karşı, Afrika’da ise beyaza karşı ırkçı anlayış olabilir. Irkçılık sosyologlara göre; “insanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti” olarak tanımlanıyor. Bir başka tanımıyla ırkçılık; “doğuştan gelen zekâ ve kültürel gelişme yetenekleri arasında bir hiyerarşi ya da duygu, kişilik ve mizaç konusunda insan grupları arasında bir değer eşitsizliği bulunduğunu ileri süren bir öğreti” şeklinde de ifade edilebilir.

Önce şu konu üzerinde mutabık kalalım: İnsanların ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi bir nefret suçuna maruz kalması utanç verici bir olaydır. Hem bireyi hem de toplumları derinden yaralayan insanlık dışı bu tür eylemlerle mücadele edilmelidir. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele etmek bir insanlık vazifesidir.

Türkiye’de yaşayan bizlerin ise bu konuda daha duyarlı olması gerekir. Çünkü bu ülke, “Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü” diyen Yunus Emre’nin, “Gel, her kim olursan ol gel, müşrik, mecusi olsan veya puta tapsan da gel” diyen Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin yaşadığı topraklardır.

Irkçılık, hiç bir şekilde savunulamaz. İnsan şeref ve haysiyetine kasteden, insan onurunu zedeleyici, yok edici, toplumları birbirinden ayıran bölücü ve parçalayıcı; medeni milletlerin kabul edemeyeceği bir bakış açısıdır, duygu halidir. İnsanı, insan olarak kabul etmek, insanlığın bir gereğidir.

Son dönemlerde, ‘Zorunlu’ olarak, ‘Ölümden kaçmak’ amacıyla ülkemize gelişler oldu. Bu durum daha sonra şekil değiştirebilir veya bu gelişler ‘suistimal’ edilebilir. Ama bu konu hiçbir zaman bir başkasına ‘Nefret’ bakışını beraberinde getirmemeli. Türkiye’de ‘ötekinden nefret etmek’, ‘Yabancı düşmanlığı’ ya da ‘Irkçılık’ gibi kavramlar bir ‘tartışma’ konusu haline gelmiyor. TV programları, paneller, seminerler, konferanslar yapılmıyor. Parti programlarına girmiyor, medya, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları bu konudaki söylemleri sorgulamıyor.

Çoktan zamanı geldi geçiyor.   

Avrupa Konseyi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu’nun (ECRI) iki yıl önceki Türkiye raporunda bu konuda ciddi uyarılar mevcut. ECRI, devletin en üst kademelerinde görev yapan bazı siyasiler ve toplumda yakından tanınan şahsiyetlerin “giderek artan biçimde nefret söylemi yaydığı” görüşünde. Raporda, yöneticileri nefret söyleminde bulunan siyasi partilere kamu finansmanının kesilmesi veya bu partilerin kapatılması gibi olasılıkların değerlendirilmesi önerildi.

Irkçılık bir insanlık suçudur ve bu suçu işleyenlerin cezalandırılması gerekir. Ama önce bu konuda halkın okullardan başlayarak mutlaka bilinçlendirilmesi gerekir.

Sonra çok geç olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Altılı masa ve sarsıntılar

Altılı Masa'nın şunu unutmaması gerekiyor: Bu halk masadan kalkan, zayıf karnından vurulan, masaya tekme atan, iktidarın oyununa gelen, sarsıntılara karşı dayanamayıp sallanan ya da yıkılanı hiç ama hiç unutmayacak

Avrupa-Türkiye karşılaştırması ve terazinin kefesi

Bu ülkede yaşayan gençlerin yüzde 80’inin Avrupa’da yaşamak istemesinin nedeni, Türkiye’de yaşanan bolluğu bırakıp, orada kıtlık içerisinde bir dünya kurmak mı? Sorun bakalım bu insanlara, ‘Terazinin kefesi hangi yönde ağır basıyor?’…

İsrail ile normalleşme süreci

Orta Doğu'da şekillenmekte olan yeni dengeler Türkiye'nin normalleşme çabalarına çok uygun bir zemin sunuyor