Sosyal medya, özellikle seçimler sırasında kampanyanın en yaygın kullanılan ‘propaganda’ aracı…
Reuters Dijital Haber’in 2018 raporuna göre, Türkiye’de online kaynaklar yüzde 89’luk bir oranla en çok tercih edilen haber kaynağı durumunda.
Bunu yüzde 77 ile televizyon ve yüzde 47 ile yazılı basın takip ediyor.
Sebebi basit:
-Hemen hemen hiçbir maliyeti yok.
-Her kesime, nerede olursa olsun ulaşma imkânı mevcut.
-Anında ve her saat hedef kesime istenilen mesaj verilebiliyor.
-İstenilen en iyi fotoğraf ve en iyi kelimeler özgün iradeleriyle seçilebiliyor.
-Her an değiştirme, silme ve üzerinde oynama olanağı mevcut.
-Kadroya gerek yok, bir kişinin çalışması bile paylaşım için yeterli.
Ama sosyal medyadaki paylaşımlara her daim ‘şüphe’ ile bakmak gerekiyor. Özellikle de seçim dönemlerinde...
Türkiye’de artık güvenirliğini yitirmiş ve adeta birer ‘propaganda aracı haline gelmiş’ bir takım medyanın paylaşımlarına ise hiç değinmiyorum. O kesime ise itibar etmemek gerekiyor.
Yalan haber, medya tarihi kadar eski
‘Yalan Haber’ (fake news), bugünün sorunu değil. Medya tarihi kadar eski. Akıllarda kalan ilk çarpıcı yalan 1835’de ‘New York Sun’ gazetesinin yayımladığı bir haber. Ayda insan-yarasa benzeri canlıların yaşadığı, gelişmiş bir medeniyet bulunduğu iddiaları görsel bazı içeriklerle altı makalelik bir seri halinde yayımlanmıştı. Bu makaleler gazeteye büyük tiraj getirmişti.
O gün bugün bu yalanlar devam ediyor. Sosyal medya ile de ‘kontrol dışı’ ve ‘önlenemez’ durumda… Bireyler düzeyine inerek ‘tek kişi’nin bile sadece basit bir paylaşımla konuları kasıtlı olarak saptırabilecekleri ya da aleni düzmece, hayali haber üretebilecekleri bir hale geldi.
Seçim dönemi yalan haber artıyor
Ülkemizde 31 Mart’ta ‘yerel seçimler’ yapılacak. Hemen her gün sosyal medyada ‘yalan’ ve kasıtlı olarak ‘düzmece’ haberlerin yer aldığını görüyoruz.
Medyada yer alan haberlerin doğru olup olmadığı konusunda adeta bir ‘referans sitesi’ haline gelen ‘teyit.org’ un paylaşımları bunu açıkça gösteriyor.
Daha birkaç gün önce İstanbul Havalimanı’na inen bir uçağın, pistte ‘çökme’ yarattığına yönelik fotoğrafları hatırlıyoruz. Bu fotoğrafların 10 gün kadar önce İsrail’deki Ben Gurion Havalimanı’ndan Hong Kong’a gidecek olan Cathay Pasific Hava Yolları’na ait bir yolcu uçağına ait olduğu ortaya çıktı.
Yine sosyal medyada büyük yankı uyandıran bir fotoğraf çokça konuşulmuştu. CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey’in seçim çalışmaları için kullanılan bir pankartın fotoğrafında, ‘Mustafa’ yazıyor ve altında da CHP, HDP ve İYİ Parti’ye ait parti amblemlerine yer verilerek ‘ortak bir seçim afişi’ gibi yansıtılıyordu.
Yine teyit.org’dan öğreniyoruz ki, bu fotoğraf tamamen montaj. Afişte aslında parti amblemleri yok ve ‘Mustafa, Sonuna kadar Bursa’ sloganı yer alıyor.
Bu örnekleri yüzlerce sayıyla çoğaltmak mümkün. Seçim dönemleri maalesef bu türlü asılsız paylaşımların sayısı olağanüstü artıyor.
Geçtiğimiz seçim döneminde (Nisan-Mayıs-Haziran 2018) en fazla sahte haber paylaşımının yüzde 42,86 ile Twitter’da yapıldığı görüldü. Yüzde 32,65’i Facebook’ta, yüzde 24,49’u ise haber sitelerinde yer aldı.
Avrupa nasıl mücadele ediyor?
Bu durumla mücadele etmek mümkün mü? Aleni ve kasıtlı olarak yalan haber üretenlere yönelik hiç mi yaptırım uygulanamaz? Medeni ülkeler, insanların ‘ifade özgürlüğüne zarar gelmemesi’ konusunu daha çok ön planda tutuyorlar. Ancak bir şeyler yapılması gerektiğini de biliyorlar. Bu alanda bir çaresizlik hâkim.
Avrupa Birliği daha dün, ‘Yalan haberle mücadele çağrısı’ yaptı. Facebook, Google ve Twitter ile birlikte ortak olarak bu mücadelenin yapılmasını istedi. AB’yi telaşlandıran durum, Mayıs ayı sonunda yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri…
Geçen yıl analiz şirketi ‘Cambridge Analytica’, milyonlarca Facebook kullanıcısının hesaplarından izinsiz topladığı kişisel verileri seçimleri etkilemek için kullandığı suçlamasına uğramıştı. Bu seçimler öncesinde de benzer usulsüzlüklerin yaşanacağı endişesi var.
AB ülkeleri bu türlü haberlerle baş etmek için yasal düzenlemeler yerine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan 10’uncu maddesinin esas alınmasına önem veriyorlar. Ya da ‘Basın Konseyi’ gibi kurumların güçlendirilmesi için çaba gösteriyorlar. Ancak bu türlü kurumlar ve yasalar, sosyal medya karşısında bırakın yalan haberi ‘suç’ saymayı, caydırıcı olabilecek etkin araca sahip değiller.
Bu konuda en belirgin girişim Fransa’dan gelmişti. Başkan Emmanuel Macron 2018 yılı başında yalan ve yanlış haberlerin, ya da paylaşımların önüne geçebilmek amacıyla bir yasa teklifinin sunulacağını söylemişti. Tasarlanan bu yasa sosyal medyadaki yalan içerikleri kaldırma konusunda devlete bir yetki ve yaptırım gücü veriyor. Basın Konseyi gibi medya denetleme kurumlarına ciddi görevlerin devredileceği bu yasanın çıkması, AB içinde bir ilk olabilecek.
İtalya ise Ocak 2018’de, seçimler öncesi yasal zemine sahip olan bir uygulama ile vatandaşların internette karşılaştıkları sahte haberleri iletebilecekleri ‘ihbar hattı’ benzeri bir internet sitesi kurmuştu.
Diğer AB ülkeleri de bu ve benzeri çabalarla sahte ve yalan haberlerle mücadele etme gayretindeler.
Diyeceğim o ki… Henüz ‘Atış Serbest’ ortamında olan, yalan ve düzmece paylaşımlar yapanın ‘yanına kâr kalan’ ve de bu yüzden hiçbir bedelin ödenmediği Türkiye’deki sosyal medya haberlerine dikkat edin… Şüphe ile yaklaşın…
Kandırılırsınız…