05 Aralık 2020

İfade özgürlüğü ve AİHM

İfade özgürlüğü, görüş sahibi olma özgürlüğü, bilgi ve düşüncelere erişim özgürlüğü ve bilgi ve düşünceleri yayma özgürlüğü biçiminde üç farklı özgürlüğü bünyesinde barındırıyor

Türkiye’de ifade özgürlüğü kavramı giderek şekil değiştirdi. Uluslararası alandaki halini terk etti. Tabu konular ve kavramlar yaratıldı. Yapılan hamlelerle yanlış algılar oluştu. Ve insanlar, Edirne’nin ötesinde söylenebilen birçok sözü sarf edemez oldu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) geçen yıl yayımladığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf 47 devletin 1959-2018 yılları arasında yol açtığı toplam 777 ifade özgürlüğü ihlalinin 321’inin, yani yüzde 41’inin Türkiye tarafından yapıldığını gösteriyor. Bu alanda Türkiye, 47 ülke arasında ilk sırada bulunuyor.

Türkiye’de, bireylerin ya da sivil toplum kuruluşlarının görüşleri, ifadeleri hatta bir çok düşünceleri, "sakıncalı" olarak addediliyor. Oysa, ifade özgürlüğü tam da başkaları tarafından "sakıncalı" görülen düşünceler için ortaya çıkmış bir hak AİHS’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü şu şekilde düzenlemiş:

Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içerir.

AİHM’in ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ifade özgürlüğü ile ilgili içtihatları bu görece özet düzenlemenin yorum yoluyla farklı ifade biçimlerine ve araçlarına uygulanmasını sağladı. Hakkın kapsamı mevcut düzenlemenin ötesinde mahkeme kararları ile gelişti ve ete kemiğe büründü.

AİHS’nin 10. maddesinin ilk fıkrası ifade özgürlüğünü korurken, ikinci fıkrası bu hakkın nasıl ve hangi meşru nedenlerle sınırlanabileceğini düzenliyor. Gerek AİHM gerekse AYM, sınırlamaların hukuka uygunluğunu değerlendirilirken "üçlü test" olarak adlandırılan bir inceleme yöntemi kullanıyor.

İfade özgürlüğü, görüş sahibi olma özgürlüğü, bilgi ve düşüncelere erişim özgürlüğü ve bilgi ve düşünceleri yayma özgürlüğü biçiminde üç farklı özgürlüğü bünyesinde barındırıyor.

AİHM’e göre ifade özgürlüğü demokrasi ile yakından ilgili bir hak. İfade özgürlüğü, yalnızca lehte olduğu kabul edilen veya zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen bilgi veya düşünceler için değil, aynı zamanda devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şoke edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmadan demokratik toplum olmaz.

Abdulhamit’i eleştirmek, "Bu ülkede demokrasi yok" demek, Diyanet, hatta orduya yönelik eleştirel söylemler, "ifade özgürlüğü" kapsamında değerlendirilmelidir. Hiç kimsenin, hiçbir kurumun eleştiriye karşı "kalkanı" olmamalıdır. İfade özgürlüğü her türlü ifadeyi koruma altına almıştır ve hakka içerik bakımından da bir sınırlama getirilmemiştir.

Avrupa’da, faşizm, ırkçılık, ayrımcılık, savaş propagandası veya nefret içerikli ifadelere "sınırlama" getirilir. Özellikle de toplumun belirli bir kesimini "şiddete" yönlendirici ifadeler sınırlanır. Nitekim AİHM de Nazi ideolojisinin yüceltilmesi, faşizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, anti-semitizm, islamofobi, homofobi gibi konularda ifade özgürlüğünün sınırlandığını, bu ifadelerle ilgili davaların mahkûmiyet getirdiğini görürüz. Uluslararası hukukta bugüne kadar ortaya çıkan içtihatlar ve standartlar soyut hukuki düzenlemelerin somut durumda nasıl uygulanması konusunda yol gösterici olduğu gibi ifade özgürlüğünün çok geniş şekilde yorumlanması gerekir.

Aksi takdirde Türkiye, AİHM’deki ifade özgürlüğünü ihlal eden ülke şampiyonluğunu uzun yıllar sürdürür.

Yazarın Diğer Yazıları

Altılı masa ve sarsıntılar

Altılı Masa'nın şunu unutmaması gerekiyor: Bu halk masadan kalkan, zayıf karnından vurulan, masaya tekme atan, iktidarın oyununa gelen, sarsıntılara karşı dayanamayıp sallanan ya da yıkılanı hiç ama hiç unutmayacak

Avrupa-Türkiye karşılaştırması ve terazinin kefesi

Bu ülkede yaşayan gençlerin yüzde 80’inin Avrupa’da yaşamak istemesinin nedeni, Türkiye’de yaşanan bolluğu bırakıp, orada kıtlık içerisinde bir dünya kurmak mı? Sorun bakalım bu insanlara, ‘Terazinin kefesi hangi yönde ağır basıyor?’…

İsrail ile normalleşme süreci

Orta Doğu'da şekillenmekte olan yeni dengeler Türkiye'nin normalleşme çabalarına çok uygun bir zemin sunuyor

"
"