ABD'nin 46'ıncı Başkanı Joe Biden, dış politika konusunda oldukça deneyimli bir siyasetçi ve Türkiye'yi çok yakından tanıyor.
Tam 36 yıl boyunca aralıksız Senatörlük yaptı. Bu görevi sırasında Türkiye konusu ilgi alanları içinde yer aldı. New York Times'a verdiği bir mülakatta, Erdoğan'ı "otokrat" olarak tanımlamış, "Bence yapmamız gereken ona karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmektir" demişti. Hatta, muhalefetin desteklenerek Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirilmesi gerektiğini de söylemişti. Bu sözleri Türkiye'de büyük tepki toplamıştı. Biden'ın Erdoğan'a tepkisinin en büyük nedeni, demokrasi alanındaki ihlallerden kaynaklanıyor.
Ayrıca Biden, Senatörlüğü döneminde uzun yıllar Türkiye'nin Kıbrıs politikasına yoğun eleştiriler getirmişti. 1915 olaylarının ABD tarafından "Ermeni soykırımı" olarak tanınması için de faal olarak çalışmalar yürüttü. Senato'da 36 yıl temsil ettiği Delaware eyaletinde Yunan asıllılarının sayısının fazla olması da, soruna "taraflı" bakmasına neden oldu.
Senato'da görev yaptığı dönemlerde daha çok Türkiye karşıtı bir tutum takınan Biden'ın, Başkan Yardımcılığı sırasında daha dengeli bir role büründüğü görülüyor. Bu değişiklik, Başkanlık yapacağı bu dört yıllık süreçte de Türkiye'ye yönelik tavrının "Senatörlük' cengaverliğindeki gibi sürmeyeceği, atacağı adımlarda "devletler arası ilişkileri ve dengeleri" göz önünde bulunduracağını gösteriyor.
Öncelik demokrasi
Türkiye'nin Biden yönetimiyle daha kurumsal ve öngörülebilir bir ilişki kurmak istediği biliniyor. Şurası bir gerçek ki, artık hem ABD, hem de AB için Türkiye'nin "Demokratikleşmesi" konusu öncelikli konu olacak. Çünkü ABD'nin yeni yönetiminin Trump'tan farklı olarak demokrasi konusunu küresel bir sorun olarak görüp, dış politikanın önemli bir parçası haline getirmeyi planladığı biliniyor.
Hatta, Biden'ın küresel çapta bir "Demokrasi Zirvesi" gerçekleştirmek istediği, böylece popülist liderlerin dünyada giderek artan şekilde demokrasiyi zayıflatma girişimlerine set çekmeyi amaçladığı sır değil. Dolayısıyla demokrasi konusunun özellikle gerileyen ifade ve basın özgürlüğü, muhalif gazeteci ve siyasetçilerin tutuklanması gibi uygulamalar. Ankara-Washington diyaloğunun önemli bir unsuru olacak.
Trump yönetiminde olduğu gibi Joe Biden ve ekibi de Türkiye ile ilişkilerde en önemli sorun olarak Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sistemlerini görüyor. Biden'ın Dışişleri Bakanlığına aday gösterdiği Anthony Blinken daha geçenlerde Türkiye ile ilişkiler hakkında yaptığı değerlendirmelerde bu konuya değindi. Blinken Türkiye'den "sözde stratejik ortak" olarak bahsetti. Bir müttefik gibi davranmamakla ve hatta Rusya ile aynı çizgide olmakla suçladı.
YPG konusu
Bir diğer sorun ise ABD'nin Suriye topraklarında YPG'ye verdiği destek. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, taraflar arasındaki en önemli sorunun YPG olduğunu kaydetti. ABD ise IŞİD'in hâlâ bir terör ağına sahip olduğunu, saldırı yeteneğinin tamamen yok edilmediğini düşünüyor. Bu nedenle ABD'ye göre YPG'nin yerel ortak olarak desteklenmesi gerekiyor.
Yeni dönemde Türk ve ABD diplomatlarını meşgul edecek önemli konuların başında bölgesel sorunlar geliyor. Doğu Akdeniz konusu bunlardan biri. Türk-Yunan tarafları arasında istikşafi görüşmelerin başlaması, şimdilik bu konuyu "bekleme odasına" almış durumda. Ancak ABD her fırsatta bu konuda Türkiye'yi sorumlu tutuyor.
Kıbrıs sorunu da ortada. Türkiye ve KKTC'nin iki devletli bir çözüme yönelmesi, kapalı Maraş'ın statüsünün değiştirilmesi gibi adımlar, bu konunun "ısınmasına' yol açıyor.
Türkiye'nin tüm bölgesel sorunlarda Rusya ile kurduğu işbirliği de, Washington'un tepkisini çeker nitelikte. Ankara-Moskova arasındaki bağlar, savunma sanayini de kapsayacak şekilde güçlendiğinde ABD sorunu "önceleyecek" ve masaya getirecektir. Halkbank davası ve Gülen'in iadesi ile ilgili beklentiler de sorunlar arasında yer alıyor.
Üç kilit isim
Biden'a Amerikan sınırlarının ötesinde, yani dış politikada danışmanlık yapacak üç kişi var ve bu kişiler henüz Washington dışında pek tanınmıyorlar. Antony Blinken, Linda Thomas-Greenfield ve Jake Sullivan. Üçü de, Barack Obama döneminden Biden'a sadık isimler ve dış politikada merkezdeki tutumlarıyla biliniyorlar. Uzmanlara göre tutarlı bir dünya görüşleri var. Her üçü de Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştı ve uluslararası ittifaklar ile Amerikan liderliğine güçlü bir şekilde inanıyorlar. Bu isimler şimdilik pek tanınmıyor ama kısa zamanda kamuoyunda sıkça dillenir olacaklar. İşte Biden'ın ve ABD'nin dış politikası ve tabii Türkiye konusu, en azından dört yıl için bu isimlere emanet…