Beklenen oldu ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), yaklaşık 7 aydan beri sürecini hazırlığını yaptığı kararını aldı. Ve Türkiye 13 yıl sonra yine ‘denetim’ altına alındı. Yani demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne yönelik tüm uygulamalar yakından izlenecek, raporlar hazırlanacak ve bu uygulamaların Avrupa standartları ayarına gelmesi için taleplerde bulunulacak.
***
Ankara karara sert tepki gösterdi. Ancak kararı alan bizzat, Türkiye’nin ‘kurucu ülke’ olduğu 47 üyeli Avrupa Konseyi. Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde, “Avrupa Konseyi, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'yla kurduğu ilk kurumsal bağı temsil etmektedir” yazar. Yani bu kurum Türkiye’nin 1949’da Avrupa’ya bağını sağlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan büyük bir maddi ve manevi kayıpla çıkan Avrupa’da, halklar arasında uzlaşmayı sağlamak ve kıtadaki gerginlik ve çatışmanın yerine, standartlar ve sözleşmelere dayalı güven ve işbirliği ortamı tesis etmek amacıyla kurulmuştur. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayalı sistemlerin kollayıcısı ve koruyucusudur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu kurumun bünyesinde bulunur.
“AK Parti kapatılsaydı denetim gelecekti”
Unutmayalım aynı AKPM, 2008’de de benzer bir ‘denetim’ kararının eşiğinden dönmüştü. Ve nedeni de AK Parti’ye açılan davaydı. Belçikalı Hıristiyan Demokrat milletvekili Luc Van den Brande bir rapor hazırlamış ve Anayasa Mahkemesi’nde ele alınan AK Parti’nin kapatılması ile ilgili süreç görüşülmüştü. AK Parti’nin kapatılması halinde Türkiye’nin ‘denetim süreci’ne alınması gündeme gelmişti. Kapatma olmadı, karar da çıkmadı…
Sonuçta, Türkiye’de yine geriye dönme yaşandı ve 13 yıl önce sona eren ‘denetim süreci’ yeniden başlatıldı. 1996-2004 yılları arasında devam eden sürecin sonlanması, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamasına da neden olmuştu.
Peki bu denetim sürecinde neler yaşanacak? Yakından bakalım…
*Denetim Komisyonu, daha önce 1996-2004 yıllarında olduğu gibi Türkiye’den bazı reformlar ve taleplerin yerine getirilmesini isteyecek.
*Özellikle 15 Temmuz sonrası, Türkiye’de demokratik kurumların işleyişinde ciddi sorunlar yaşandığı belirtiliyor. Bu nedenle AKPM’den ilk beklenti, OHAL’in mümkün olduğu en kısa zamanda kaldırılması olacak. Bu arada OHAL Komisyonu’nun kurulması ve hayata geçirilmesi istenecek.
*Bu çerçevede alınan karar ve uygulamaların yeniden gözden geçirilmesi istenecek ve özellikle de kanun hükmünde kararnamelere son verilmesi talep edilecek.
*Suçları kanıtlanmamış gazeteci ve parlamenterlerin serbest bırakılması ve gerekirse tutuksuz yargılanmaları talep edilecek.
*Denetim Komisyonu bu gelişmeleri yakından izlemek için iki raportör göreve atayacak. Bu raportörler, düzenli olarak Türkiye’ye gelerek, gerek resmi kurumlar, gerekse sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle görüşerek yıllık rapor hazırlayacak.
*Bu raporların ilk tespiti önümüzdeki yıl nisan ayı sonunda yapılacak. Duruma ve gelişmelere göre denetim sürecinin kaldırılması ya da eksikliklerin giderilmesi için yeni taleplerin sunulması gündeme gelecek.
*2004’te denetimin kaldırılması, Türkiye’nin bir başka Avrupa kurumu olan Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamasının önünü açmıştı. Şimdi yeniden denetimin başlatılması, AB ile –zaten durmuş olan- müzakereleri ‘olumsuz yönde’ etkiler mi? Yani fiilen durmasına yol açar mı? Bu görülecek.