Türkiye’de yargı sisteminin ‘sorunlu’ olduğunu gösteren konulardan biri de yurt dışında yaşanıyor. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) ‘layıkıyla’ temsil edecek ‘donanımlı’ bir yargıç sunamıyor. Ya da kendi yargıcını (sözünü dinleyen, ya da mevcut politikayı destekleyeni) bir şekilde AİHM’e dayatmak istiyor.
Bu durum, 47 ülkeli Avrupa Konseyi’nde Türkiye adına ‘olumsuz’ bir görüntü teşkil ediyor. Zaten Türkiye’de yargı sisteminin ‘sorunlu’ olduğuna yönelik dışarıda var olan algı, bir şekilde Strasbourg’daki gelişmelerle teyit ediliyor.
Milyonlarca hukuk insanının arasından ‘donanımı yeterli’ bir kişi çıkmaz mı? Tabii vardır. Ama adaylar arasında ciddi bir seviye farkı oluşursa, güçlü bir adayın yanına iki güçsüz eklerseniz, Avrupa Konseyi bunu yutmaz. Ülkelerin seçilmesini istediği yargıç adayının kendilerine ‘dayatıldığını’ düşünür ve ‘seçebilme’ özgürlüğünün ortadan kalktığına hükmeder. Anladığım kadarıyla öyle de oluyor.
Türkiye’nin adayları tam dört kere reddedildi. Halen Strasbourg’da Türk Yargıç olarak görev yapan Işıl Karakaş’ın görevi Nisan 2017’de sona erdi. Yani 1,5 yılı geçti. Yerine kimse atanamadığı için fazladan mesaisini sürdürüyor.
Sürece bir bakalım…
- Türkiye Aralık 2016’da Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne (AKPM) İnsan Hakları Daire Başkanı Dr. Hacı Ali Açıkgül, Fatma Bilim, Yusuf Aksar'dan oluşan üç adaylı liste iletmiş, ancak AKPM adayların yeterli olmadığına hükmetmişti. (Ret 1…)
- Bunun üzerine Türkiye, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Ergin Ergül, daha önce Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yapan ve halen Yargıtay üyeliğini yürüten Basri Bağcı ve Hollanda’da yaşayan avukat Fatma Arslan’ı aday gösterdi. AKPM ikinci listeyi, ‘Mülakata bile gerek duymadan’ geri çevirdi (Ret 2) ve buna adayların ‘gerekli koşulları taşımadıkları’ gibi bir gerekçe gösterdi.
Türk Hükümeti ise adaylarda ‘ısrar’ etti. Listeyi değiştirmek yerine sürecin bir sonraki aşamasına ‘aynı isimlerle’ geçmeyi kararlaştırdı.
Mülakatı yapan komite, AKPM Genel Kurulu’na listenin ‘reddi’ yönünde tavsiyede bulundu. (Ret 3…)
Başörtüsü bir gerekçe mi?
Ortada açıklanan bir gerekçe yoktu. Ama tahminler şöyleydi:
Türkiye’nin bu listesinin çevrilmesinde en önemli etkenin, hükümetin kendisine bağlı çalışmakta olan bürokratlarını Strasbourg’a göndermek istemesiydi. Diğer neden ise adaylardan Fatma Arslan’ın başörtülü olması yönündeydi. AİHM’in kamu alanında başörtüyü bir ‘siyasal simge’ olarak nitelendirdiğine yönelik kararının bunda etkili olduğu konuşuldu. Ve süreç ‘sil baştan’ oldu.
- Daha sonra da, AİHM’de görev yapacak yeni Türk yargıcı seçimi için başka üç üyenin isimleri belirlendi. Prof. Necati Polat, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Selami Kuran ve Prof. Esra Gül Dardağan Kibar isimleri iletildi. AİHM Yargıç Seçimi Alt Komitesi, üç adayın da "yeteri kadar vasıflı" olmadıkları gerekçesiyle adaylıklarını reddetti. (Ret 4) Türkiye'nin aday listesinin geri çevrilmesini AKPM'ye tavsiye etti. Sonra da Selami Kuran adaylığını geri çekti ve yine her şey sil baştan oluverdi.
Şimdi Türkiye’nin yeniden sunacağı bir liste bekleniyor. Ocak ayında bu listenin ele alınması, yine adayların mülakatı ve varılan sonuca göre AKPM’de oylanması gündeme gelecek.
Türkiye’nin yargıçlarının tam dört kez reddedilmesi, bir ülke için ciddi bir itibar kaybı… AİHM seçimi nedense Türkiye açısından hep sorunlu oldu. Bu göreve gelecek olan yargıcın ülkesinden ‘bağımsız’, vicdanıyla ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hükümlerini dikkate alarak karar almasının önüne geçilmek istendi.
Süreç sil baştan başladı…
Ocak olmazsa Nisan, o da olmazsa Haziran 2019’a kadar gider bu iş… Ta ki Işıl Karakaş yargıç için yaş sınırı olan 70’e gelene kadar…
80 milyonluk ülkede hukukçu bulamamanın ‘şirazesi’ kaçtı.