Seçimlere 9 gün kaldı. Seçimleri kazanma şansının azaldığına dair anketlerin sayısı yükseldikçe, Trump salıncak eyaletlerde Koronavirüs sağlık kurallarını hiçe sayan, bazı günler 2 saate ulaşan mitingler yapıyor. "Nevada güneşinin gözlerimi yakıyor olması umurumda değil, sizleri çok seviyorum. Biden tanıdığım en sıkıcı insanlardan biri. Bu seçimleri, Amerikan tarihinin en kötü başkan adayına karşı kaybedersem Amerika'yı terk etmeyi bile düşünebilirim." Trump'ın bu sözlerini Demokratlar, "Gerçekten sözünü tutar mı acaba?" diye sevinçle karşılıyor. "Letter To You" adlı yeni bir albümü çıkan 71 yaşındaki Bruce Springsteen, "Trump bu seçimleri kazanırsa Amerika'yı terk edeceğim" diyor.
Trump, anayasa uyarınca iki dönemle sınırlı başkanlık süresini aşacak şekilde başkanlık yapma arzusunu dahi dile getirmekten çekinmiyor. Taraftarları "4 yıl daha" diye bağırdıklarında "12 yıl daha derseniz onları çıldırtabilirsiniz" diye cevap veriyor. Biden ise, her haliyle Korona'nın varlığını hatırlatan maskeli, sosyal mesafeli, parmakla sayılacak kadar seçmenlerin katıldığı çok sınırlı sayıda toplantılar düzenliyor. Futbol stadyumunun otoparkında arabaların içinde oturarak Biden'ın konuşmasını dinleyen seçmenlerin, beğendikleri cümlelere, alkış yerine korna çalarak cevap vermeleri çeşitli yorumlara yol açtı. Son münazara tarihinden önce uzun bir süre ortalıkta görünmemesi dikkat çekince, kampanya yetkilileri, "Biden münazaraya hazırlanıyor" diye açıklama yapmak zorunda kaldı. Trump, Biden'ın görünmez seçim faaliyetlerini, "Daireler içinde duran 4 kişiyle yaptığı toplantılarda dahi önündeki ekrana bakma ihtiyacı hissediyor" diyerek küçümsüyor.
Her iki başkan adayı da sanki seçimler sadece salıncak eyaletlerde yapılacakmış gibi başka hiçbir yerde miting yapmıyor. 2016'daki seçimlerde 137 milyon seçmen oy kullanmış iken, seçimin sonucunun salıncak eyaletlerdeki 80 bin civarındaki seçmenin oyunun belirlemiş olduğu bilindiği için başkan adaylarının salıncak eyaletlere ilgisi normal karşılanıyor.
Her iki başkan adayı 15 Ekim'de iki ayrı televizyon programında aynı saatte son derece usta televizyon moderatörlerinin yönettiği "town hall" toplantılarında kendilerine yöneltilen sorulara cevap verdiler. Biden'a son derece yumuşak bir ses tonuyla soru soruluyormuş gibi yapılan aslında sohbet biçiminde geçen toplantıda New York Post gazetesinde yeni yayınlanan ve oğlu Hunter Biden'ın dizüstü bilgisayarından çıkmış olduğu iddia edilen, medyanın büyük bir bölümünün görmezlikten geldiği, Çin ve Ukrayna'daki iş ilişkilerine dair yazışmalar hakkında herhangi bir soru sorulmadı.Trump'ın toplantısı ise program moderatörünün kurşun gibi gelen sorularıyla gerçek bir düello gibi cereyan etti. Düelloya her zaman hazırlıklı olan Trump, soruları duymazdan gelip sadece kendi istediklerini söyledi. Trump, Demokratların küresel pedofil bir şebekesinin üyeleri olduğu gibi korkunç ve son derece tuhaf komplo teorileri üreten QAnon adlı aşırı bir sağ örgütü, moderatörün ısrarına rağmen kınamadı. Trump, "Tüm basın (Fox News hariç) müesses nizamın tüm kurumları bana karşı çalışıyor. Biden'a dondurmanın hangi çeşidini sevdiği gibi basit sorular soruluyor. Kimse benim hangi aromayı, neyi tercih ettiğimi sormayı aklına dahi getirmiyor" diyerek serzenişte bulundu.
Medyanın çok büyük bir bölümü sadece Trump üzerine yoğunlaşıyor. Trump'ın her söylediği büyük bir mercek altına alınarak eleştiri konusu yapılıyor. Medyanın Trump'ın aleyhine bu tutumu kendi tabanında büyük bir tepki yaratıyor. Bu tepkinin seçim sandıklarına daha fazla Trump taraftarının gitmesine yol açabileceğinin vurgulanmasına, reklamın iyisi de kötüsü de olmadığının hatırlatılmasına rağmen muhalif medya Trump'sız yapamıyor.
Anketler yine yanıltıyor mu?
Demokratlar, salıncak eyaletlerde de Biden'ı önde gösteren anketlere karşı son derece ihtiyatla yaklaşmaya devam ediyor. Seçimleri kazanacaklarına bir türlü inanamıyorlar. Biden'ın seçim kampanyası direktörü Jen O'Malley Dillon'un geçtiğimiz hafta sonu, "Demokrat Parti'nin seçimleri büyük bir farkla kazanacağına dair rakamlar yanıltıcı, mutlaka kazanılması gereken eyaletlerde rakamlar birbirine çok yakın, rehavete yer yok. Trump hâlâ bu seçimleri kazanabilir" demesi kafaları karıştırdı. Trump'ın Arizona, North Carolina ve Pennsylvania'yı kazanması seçimleri kazanmasına yeterli olabilir diyenlerin sayısı artıyor. Trump'ın seçim kampanyası direktörü, "Pennsylvania kritik eşik" dediği için Demokratlar bu seçimi de kaybedebiliriz diye korkuyor. Teksas'ta erken açılan seçim sandıklarına özelikle genç seçmenlerin yüksek oranda katılmakta olduğunu gören Cumhuriyetçiler arasında, "Bu seçimleri Teksas nedeniyle kaybedebiliriz" endişesi yayılıyor.
Obama 21 Ekim tarihinde Biden'a destek için sahaya indi. Philedelphia'da Trump'a çok sert eleştiriler yönelttiği konuşmasındaki "Amerika bu başkanla ikinci bir 4 seneyi kaldıramaz. Hepimiz çok yorgunuz. Anketlere hiç güvenmiyorum. 2016 yılındaki gibi yanıltıcı olabilir. Oy verin" sözleri dikkat çekti.
Trump'a desteğin hâlâ yüzde 40 seviyesinin üstünde olmasını, taraftarlarının mitinglerdeki heyecanını Amerika'nın içinde bulunduğu içler acısı bir durum olarak tarif etmeye devam eden Demokratlar, bu büyük seçmen kitlesine hâlâ küçümseyerek tepeden bakıyorlar. Trump 2016 seçimlerini kazandığında kendisi dahil en yakınlarının bile şok geçirerek sonuçlara inanmakta zorluk çekmiş oldukları biliniyor. Demokratlar ise o günden bu yana, "Bu nasıl oldu, biz buraya nasıl geldik? Biz bu değiliz. Yine olabilir mi" sorularına cevap arıyor. Bu sorulara Trump'ın seçildiği 2016 yılı ve aradan geçen 4 yıl içinde olanlarla cevap bulmanın mümkün olmadığını bilen siyaset bilimcileri ve sosyologlar sürekli olarak, "Karşı karşıya olduğumuz sorun Trump'tan çok daha büyük, son 50 yıl içinde yıpranan sosyal yapı, siyasi polarizasyon ve en önemlisi derinleşen eşitsizliğin sonucu. Dolayısıyla Trump'a oy veren seçmenleri küçük gören, hiçe sayan değil, onları da kucaklayan daha kapsayıcı bir toplum hayaline ihtiyacımız var. Biz bu değiliz, derken, Trump'a olumlu bakan yüzde 47'lik bir kesimi kaale almıyorsun" yorumlarıyla Demokratları uyarmaya devam ediyor.
Biden için geçen hafta iyi geçmedi. Ulusal çaptaki desteği Trump'ın yüzde 12 önünde iken bu hafta yüzde 9'lara düştü. Biden, sadece hangi eyalette olduğunu hatırlamamakla kalmadı, hangi göreve aday olduğunu da karıştırdı.
Bu seçimin sonucunu kadınların oyları belirleyecek
Korona'dan etkilenenlerin en başında kadınlar geliyor. Hastanelerde, süpermarketlerde çalışanların büyük bir bölümü kadın. Okullar kapanınca çocuklarına bakmak için işlerinden ayrılmak zorunda kalanlar yine kadınlar. İşlerini kaybettiklerinde ise kendilerinin ve çocuklarının sağlık sigortasını da kaybediyorlar. Bu yüzden Trump'ın kadınlardan almış olduğu destek eriyor.
Büyük bir bölümü gençlerden oluşan kadınlar 18 Ekim'de Amerika'nın çeşitli şehirlerinde Trump'a karşı yürüyüş yaptılar. Bu yürüyüşler Trump'ın göreve başladığı 2017 Ocak ayı ertesinde gerçekleşmiş büyük çaplı gösterileri hatırlattı. "Kadın Yürüyüşü Organizasyonu" Başkanı Racher O'Leary Carmona yaptığı konuşmada, kadınların Trump'ın başkanlığına son verebilecek güce sahip olduklarına vurgu yaparak, "Kızlarınızın geleceği için oy verin" diye çağrıda bulundu.
Biden'ın seçimleri kazanma şansını yüksek görenler, kadınların Trump'a sırtlarını dönerek, bu seçimlerde Biden'ı destekleyeceklerine ve seçimlerin kaderini tayin edeceklerine dikkat çekiyorlar.
Siyah kadınların yüzde 87'si zaten Trump'a karşı. Bu defa beyaz kadınlar da Trump'ı terkediyor. Geçen seçimde beyaz kadınların oylarının yarısından çoğunu almış olan Trump'ın bu önemli desteği şimdi kaybettiği görülüyor. Ulusal çapta Trump'ın, yüzde 12 ile yüzde 30 arasında değişen puanlarla erkeklere göre kadınlar arasında daha düşük bir desteğe sahip olduğu anlaşılıyor. 2016 seçimlerinde üniversite diploması olmayan beyaz kadınların yüzde 62'si Trump'ı desteklemişti. Bu seçimlerde Biden'ın banliyölerde yaşayan beyaz kadınlar arasındaki desteği yüzde 51 iken, Trump'a destek yüzde 44'lere düşüyor. Trump, banliyölerdeki kadınların oyunun önemini bildiği için sürekli "Banliyö kadınları lütfen beni sevin" diyor.
Trump'ın banliyölerdeki kadınlar arasında azalmakta olan popülaritesi Amerikan politikasında erkekler ve kadınlar arasında siyasi tercih bakımından gittikçe göze çarpan önemli bir ayrışmaya da işaret ediyor. 2016 seçimlerini Trump'ın kazanmış olduğu Iowa'da Eylül ayında yapılan bir yoklamaya göre Biden ve Trump başa baş görünüyor. Iowa'da erkek seçmenlerin Trump'a desteği Biden'a göre 21 puan fazla iken, Biden kadın seçmenler arasında Trump'a göre 20 puan fazla destek ile arayı kapatıyor. Geçmişte Trump dahil tüm Cumhuriyetçi Başkanların Ohio'yu kazanmış olduğu hatırlatılarak, bugün Trump ile Biden'ı başa baş gösteren anketlerin, banliyödeki kadınların tercihlerinin değişmesi sonucu olduğu söyleniyor.
Siyaset bilimcisi Prof. Kathryn DePalo-Gould, "Kadınların siyasi tercihlerinde eşlerini takip etmeyerek kendi tercihleri yönünde oy kullanmaları için 60 yıl gibi bir zaman geçti. 2020 seçimlerinin sonucu bakımından kadınlar çok kritik ve belirleyeci olacak" diyor.
Son münazara
Trump 22 Ekim'deki son münazaraya hazırlayan ekip, " Biden'ın sözünü kesme, hata yapmasına izin ver" diye uyardılar. Münazaranın kuralları değiştirildi ve bir aday konuşurken diğerin onun sözünü kesmesine mani olacak şekilde moderatöre adayın mikrofonunu kapatmasına imkan sağlandı. Trump, "Biden yanlış şeyler söylediğinde hemen müdahale etmem gerekiyor, yoksa çok geç kalıyorum, ben Başkanım benim sözümü nasıl kesebilirler" diye itiraz etse de bağımsız komisyonun kurallarına boyun eğmek zorunda kaldı.
Son münazarada bu sefer gözler Trump'ın üzerindeydi. Danışmanlarının uyarıları ve tavsiyelerini dinlemiş görünen Trump, her soruyu kendisine saldırı gibi görerek cevaplamadı. Münazarada kendini kontrol edebildi. Fox News, "Başardı, seçimi kazanacak" diye yorum yaparken, Demokratlar münazaradan sonra "İnanmakta zorlanıyorum. Bu münazara 4 yıllık Trump şovunun finali olabilir mi" diye sorarak televizyonlarını kapattılar.
Bu defa nihayet önemli meselelerin konuşulması mümkün oldu diye yorum yapıldı. Önümüzdeki dönemin sadece ABD değil küresel bakımdan da en önemli dış politika konusu olacak ABD-Çin ilişkileri hakkında iki adayın vizyonu yerine, Biden'ın oğlunun Çin ile iş ilişkileri ve Trump'ın Çin'deki banka hesabı gündeme geldi.
Demokrasiye musluktan akan suya eriştiğin kadar kolay erişilmiyor
Her şey mümkün. Biden'ın açık ara kazanma şansı olduğu gibi seçimlerin kıl payı farkla bitmesi ve hatta tercih edilen bir aday olmasa da Trump'ın seçimlerden galip çıkması ihtimal dahilinde.
Atlantic yazarı Anne Blaum, "Seçim sistemimiz iki dünya savaşı ve hatta iç savaş sırasında dahi başarısızlığa uğramadı. Yurttaşlık görevi, bizden sadece zaman zaman oy vermemiz gibi çok az şey talep eder. Bir çoğumuz bunu bile umursamaz oy vermek için kendimizi sıkıntıya sokmayız. Bu nedenle seçmenlerin yüzde 40'ı 2016'da oy vermedi. Demokrasimizi, musluktan akan su gibi elde edilmesi için hiç bir çaba gerektirmeyen bir olgu gibi kabul ederiz. Şimdi içinde bulunduğumuz zaman normal bir zaman değil. … Demokrasiyi musluktan akan su gibi görmek yerine, Amerikalılar suyu kuyudan çıkarmakla işe başlayıp, eve taşımalı ve içmeden öncede kaynatılması gerektiğini idrak etmeli. Bu sebeple seçimlerin sonucuna önem veriyorsanız 3 Kasım'da değil şimdi hemen sandıkların erken açıldığı her yerde oy kullanmalısın. Karamsarlık sorumsuzluk. Nihilizm ise ahlaka aykırı" diyor.
The New York Times gazetesinin 18 Ekim tarihli "Ulusal Krizimizi Bitirin" başlıklı baş yazısı, Amerika'nın kurucu belgesi Bağımsızlık Deklarasyonu gibi kaleme alınmıştı. Yazı, Amerikalılara bu tarihi dönemeçte, "Oy ver" çağrısında bulundu.
Bu seçimler otokratik bir yönetim tarzı öncesi son çıkışa benziyor uyarısında bulunan sözlere ise Texas Üniversitesi tarih profesörü H.W. Brands, "Her kuşak yaşadıklarını abartılı sıfatlarla tarif eder. En iyi, en kötü, en çürümüş, kutuplaşmanın en fazla olduğu dönem gibi sıfatlar kullanılır. Bu asında kollektif narsizmden başka bir şey değildir" diyerek Amerikan tarihinin zor zamanlarından başka örnekler veriyor.
Siyaset ile aranıza mesafe koyun
Korona'ya karışan 3 Kasım seçimleri nedeniyle Amerikalıların artan endişe ve kaygılarıyla mutsuzlukları da büyüyor. Psikologlar, "Çok fazla siyasi haber okumak sağlığınızı için iyi değil. Mutlu olmak için kendinizi haberlerden soyutlayın. Siyasi görüşlerinizle hayatınız arasına bir mesafe koyun. Siyasetle çok ilgili olanların mutsuz olma olasılığı daha yüksek" diye uyarıyorlar. Siyasetin aileleri, eşleri ve arkadaşlıkları menfi bir şekilde etkilediği biliniyor. 1958 yılında yapılmış bir Gallup araştırmasına göre, Demokrat aileler arasında kızının kendi partisinden biriyle evlenmesini arzu edenlerin oranı yüzde 33, Cumhuriyetçi aileler arasında bu oran yüzde 25 iken, bunun 2016 yılında sırasıyla yüzde 60 ve yüzde 63'e ulaşmış olduğu tespit edilmiş. Bu rakamların 2020 yılında çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. 2016 seçimleri nedeniyle her altı Amerikalının birinin arkadaşıyla ya da ailesinden biriyle ilişkisini keşmiş olduğu dikkate getirilerek, "Siyasi tartışmalar ilişkilerinize zarar veriyor. Siyaset konuşmayın, gelin ve damadın ailesiyle asla konuşmayın" diyen uzmanlar siyasi görüş farklılıkları nedeniyle gittikçe yükselen boşanma oranlarına işaret ediyor.
Amerikalılar bu tavsiyelere karşı, David Frum'un Atlantic'te çıkan "Otokrasiden Önceki Son Çıkış" başlıklı yazısındaki, "Amerika Trump'ın bir dönemlik başkanlığı sırasında hayatta kalmayı başarabildi. İkinci bir dönemi kaldıramaz" yorumunu "Okumayalım mı?" diye soruyor.
NASA'nın, yüzeyinden numune toplamak için dünyadan yaklaşık 322 milyon kilometre uzaklıktaki Bennu adlı asteroide gönderdiği uzay aracının görüntüleri yayınlandı. Belki asteroidden edinilen yeni bilgilerle bu gezegende ne yaptığımıza dair bir cevap ya da ipucu bulabiliriz.