Öyle diyorlar.
Kürtler referandumda “evet” oyu verecekmiş!
Son günlerde sıkça duyuyorum bunu.
* * *
21.yüzyıla ramak kalmışken varlıkları dağlardaki “kart, kurt, kırt” seslerinden ileri gidemeyen Kürtler, ana dillerinin kendilerine “lütfedilip” konuşmalarının bile sözü geçmeyen bir anayasa değişikliğine “evet” diyecekmiş!
Ekmek parası için kaçağa çıktıkları gecede, savaş uçaklarınca bombalandıktan sonra, bir dağın eteklerinden toplanan parçaları, katır sırtlarında taşınan Roboski (Uludere) köylüleri; bu olayın tanıkları, onların hısımları, diğer yakınları… Referandumda hepsi “evet” diyecekmiş!
Miting alanları, renklerinden, özlemlerinden, sevdiklerinden mahrum bırakılmış; türküleri, şarkıları yasaklanmış şehirler; hani şu aylar boyu, insanlarına sokağa çıkmanın yasak edildiği, hani aç susuz kaldıkları; fırınlara, eczanelere bile gidemez oldukları; dümdüz edilen mahallelerinde sakinlerinin yersiz, yurtsuz, ocaksız bırakıldığı kentler… Bu kentler de “evet” diyecekmiş!
Geçtiğimiz yıldı. Silopi’de keskin nişancılarca vurularak yaralanan bir kadın vardı; hani kan kaybından ölmüştü. Cesedi günlerce yerde beklemiş, ölüsü ancak 23 gün sonra defnedilebilmişti. Adı Taybet Ana’ ydı; işte onun, sokaktaki cenazesini 7 gün boyunca seyreden çocukları da “evet” diyecekmiş!
Sadece çocukları değil, Taybet Ana’nın kolundan yaralanan eşi; beyaz bayraklarla onu almaya giderken vurulup ölen kaynı Yusuf; Yusuf’un geride kalan eşi, çocukları, yakınları… Hepsi ama hepsi “evet” diyecekmiş!
2015’te, seçim arifesi, Diyarbakır mitingindeki patlamada ölenlerin yakınları; kesilmiş bacakları defnedilen Diyarbakırlı Ali Türkmen ve Rıza Özden; aynı patlamadan bacakları olmadan çıkan, şarkılarını bacaksız söyleyecek olan Lisa Çalan… Onlar da “evet” diyeceklermiş!
Anayasaya rağmen, ali cengiz oyunlarıyla cezaevine kapatılmış 13 kentin milletvekilleri, bunlara oy veren şehirler, bu şehirlerin yoksulları; barışı, her daim yüreklerinde vazgeçilmez bir umut gibi saklayan insanları... Hepsi ama hepsi “evet” diyecekmiş!
Peki ya, yerlerine kayyım atanmış kentlerin seçilmiş belediye başkanları? Ya bunları seçen şehirlerin insanları? Duydunuz mu, bunlar da “evet” diyecekmiş!
Anıtları ve heykelleri yıkılan; kadın sığınma evleri, kültür merkezleri, sinema salonları kapatılan; çok dilli tabelaları sökülen, kreşlerini kapısına kilit vurulan beldeler, ilçeler, kentler; tüm buralarda yaşayan Kürtler… Bunlar da “evet” diyecekmiş!
Ocaklarına düşmüş yangın tufanından hasta babalarını sırtlarında, yaşlı analarını kum torbası gibi el arabalarında kaçıranlar...
12 yaşında, oyun oynarken bir güvercin gibi vurularak öldürülen; mahkemesi şehirden şehire sürülen Cizreli Nihat Kazanhan; evinin avlusunda yaralı bedeni üç gün bekleyen on altı yaşında bir başka Cizreli, güvercin sevdalısı Hüseyin Paksoy; Cizre’de halasının kucağında ölen Miray Bebe, onunla birlikte öldürülen dedesi Ramazan; ölüsü buzdolaplarında bekletilen çocukların anneleri, babaları, akrabaları…
Çocuklarının cesetlerini pazar arabalarıyla torba torba taşıyanlar; üstelik taşırken bir de kurşun yağmuruna tutulanlar...
Referandum kararı alındıktan sonra binlerce yöneticisi, üyesi gözaltına alınan, kovuşturmalara uğrayan, tutuklanan, hapsedilen; HDP ye gönül vermiş, umut bağlamış olanlar, tüm bunların yakınları...
İşte bunlar! Tüm bunların hepsi “evet” diyecekmiş!
Yerle bir edilmiş kentlerinde, mahallesini bile bulmakta güçlük çeken; mahallesini bulsa sokağını bulamayan, sokağını bulsa evinin yolunu çıkaramayan; evini bulduğunda ise moloz yığınları, yanık et kokuları, çürümüş cesetler arasında kaderine ağıtlar yakan bütün Kürtler referandumda “evet” diyecekmiş!
Hani çok değil, daha geçenlerdeydi; çepeçevre kuşatıldıkları köylerinde hayatlarına acının, korkunun, dehşetin zerk edildiği, günlerce içeriye kimsenin alınmadığı Nusaybin’in Koruköy halkı… Onlar da “evet” demeye hazırlanıyorlarmış!
Okullarının kara tahtalarına, sokaklarının duvarlarına, evlerinin mahrem odalarına kinin ve nefretin izleri nakşedilmiş Silopi’nin, İdil’in, Silvan’ın, Nusaybin’in halkı… Cümlesi “evet” diyecekmiş bu referandumda!
Öldürülen babası, bir torbanın içinde birkaç kilo kemik olarak eline tutuşturulan Cizreli o genç vardı ya! Hani anlatırken titrek dudaklarında ömrünce taşımadığı bir ızdırabı taşıyan? İşte o genç de “evet” diyecekmiş!
KHK ile işten el çektirilen, onbinlerce öğretmen, memur, sağlıkçı...
Kendi dilinde hayır şarkısı bir telefon talimatıyla yasaklanan Şırnak halkı...
İnsanlığın utanç tarihine, duvarlarına yanık et kokuları sinmiş bodrumlarıyla geçen, acılarını bal eylemiş Cizre...
77 yaşında, yardım ve yataklıktan tutuklanan, haber ajanslarına "Sisi kod adlı kadın terörist yakalandı!" diye geçen, Muş'un Varto ilçesinin Badan köyündeki Sisi Nine...
Evlatları ateş, ölüm ve barut çemberinden kurtulup büyük kentlerin tenhalarında esrara, tinere, baliye mahkûm edilen bir halkın çocukları...
Cümlesi “evet” diyecekmiş!
Binlerce yıldır hayatlarına can katmış, duvarlarına nice kavimlerin el sürdüğü, şimdi ise, yıkılarak dümdüz edilmiş eski semtlerin sakinleri;
Akdeniz’de, Ege’de, Marmara’da, Karadeniz’de, üç gün içinde kundaklanan yüzlerce ev ve işyerinin sahipleri… Hepsi “evet” diyecekmiş!
Buna, evlerinden arta kalan molozları, aylar boyu, kamyon kamyon bir nehrin kenarına boşaltılan yıkık bir kentin sahipleri de dâhil…
Çözüm diye yıllar yılı umut eden, barış diye diye ölen, başına vurup elinden ekmeğini alsan, yine de kardeşlik diye tutturan bütün Kürtler de…
* * *
Sur diplerinde, sahipsizmişçesine, günlerce uluorta yatan yetmişindeki insanların cansız bedenleri…
Sokaklarında çırılçıplak kadın cesetleri, araçlara bağlanarak teşhir edilen ölülerin lime lime etleri…
Mezarlıkları tarumar edilmiş, kabirlerinde isimsiz yatan ölülerin sızlayan kemikleri…
Hepsi…
Ama hepsi evet diyecekmiş!
Böyle diyorlar!
Siz de duydunuz mu?
Kürtler bu referandumda “evet” diyecekmiş!