11 Eylül 2022

Yara berelerle yerinden edilen trans kadınların davası: Eryaman-Esat

Katili hâlâ bulunmayan Dilek İnce’nin adı ise bir giysi bankasında yaşıyor.

“Eryaman’da oturuyoruz hepimiz. 10-15 kişi kadar varız. Normalde bazı olaylar olur biliyorsunuz, travestilere falan saldırılar olur. Onlar normaldir yani alışılmıştır. Fakat son dönemki bu kaçmamıza sebep olan olaylar, normal, dışarıda, hani ‘şunları gidelim dövelim’ gibisinden değil de, son derece barbarca, vahşi ve katliam yaparcasına, resmen öldürmeye yönelik hareketlere dönüştü. Bunların da çoğunu polis görmedi zaten, yani gördü de görmedi.”

Böyle anlatıyordu Esma 2006 Nisan ayında Ankara Eryaman’da trans kadınlara saldırıları. Dünyanın, insan hakları için önemli bir adım atmasından, 15 Mart’ta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu kurulmasının üzerinden bir ay dahi geçmeden 7-12 Nisan 2006 tarihleri arasında Ankara’nın Eryaman semtinde yaşayan trans kadınlar caddelerde ve evlerinde saldırıya uğrar. Saldırılar gece, gündüz demeden devam eder.

Tam da aynı dönemde KC Grup adlı bir inşaat firmasının çalışmaları da gece gündüz demeden devam etmekte, Eryaman’ın çehresi değişmektedir. Değişen çehrede trans kadınlara yer yoktur, çeteler devreye girer, trans kadınlara taş, sopa, bıçak ve silahlarla saldırır, evlerine hapseder, evlerinden dışarı çıkanlara sopalı ve bıçaklı saldırılar devam eder. Polis, yaşananları seyretmekle yetinir.

“Siz daha ölmediniz mi?”

Saldırılar 7 Nisan gecesi başlar. 25-30 kişi sopa, sallama denilen bıçaklarla sokaktaki seks işçisi trans kadınlara saldırır. Birkaç kadın yaralanır. Ertesi gün aynı senaryo tekrarlar. Saldırılar sürerken Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün “travestilere karşı özel birimi” Balyoz Timi’nden polisler Eryaman’a gelir, “Burada çalışmayacaksınız” der.

Polisin ziyaretinden sonra olaylar tırmanır. Yeşil bir arabanın liderliğinde bir konvoy kadınları sokakta yakalar. Arabalardan beşerli gruplar halinde inen saldırganlar sokakta adeta trans kadın avına çıkar. Yakaladıkları kadınları sopalarla döverler. Bir kadın yoldan geçen birinin arabasına binerek saldırıdan kurtulmak ister. Saldıranlar o arabanın da camını, çerçevesini indirir.

Saldırıya uğrayan kadınlardan Yağmur ağır yaralanır. Başka yaralılar da vardır. Kadınlar geceyi Numune Hastanesi’nde geçirir. Hastanede birbirleriyle konuşurken saldırının detaylarını paylaşırlar birbirleriyle. Polislerin yanında bile dayak yediklerini anlatırlar.

Ertesi gün bu sefer saldırganlar yaya olarak gelir. Yanlarında silah da vardır. Silahlı saldırıda bir kadın kolundan yaralanır. Sağ kolu kırılır, kurşun içeride kalır.

Kadınlar, evlerinde yaralı arkadaşlarıyla ilgilenirken aynı grup kapılarının önüne gelir. Kapıyı kırıp evi basarlar. Kadınları evlerinde döverken bir yandan da “Siz daha ölmediniz mi” derler. Vurulalı daha iki gün olmamış kadını ağır şekilde döverler. Geride darmadağın bırakılmış bir ev ve artık her gün dayak yiyen kadınlar bırakarak ayrılırlar. Aynı gece kadınlar polisten olayları durdurmasını ister. Polis yine ilgilenmez. Bir trans kadın üzerine benzin dökerek kendini yakmaya dahi kalkışır. Polisin yanıtı ise kadınları gözaltına almak olur.

Sonrası kadınlar için kendi evlerinde hapis hayatıdır. Kapılara yığınaklar yaparlar, ışıkları açmaz, tuvalete bile parmak ucunda giderler, geceler de gündüzler de can derdiyle geçer. Tüm bunlar olurken, kadınların çalıştığı sokaklardaki lambaların ışıkları ise hep kapalıdır.

Birçok trans kadın yaşadıkları Eryaman’ı terk etmek zorunda kalır. Bir kısmı şehir değiştirir, bir kısmı Esat’a taşınır. Basılan evler yağmalanır. Saldırılar Esat’ta da devam eder.

 Canay Özden, 2006 Haziran, Ankara’da Eryaman saldırılarını protesto eylemi

Trans kadınlar örgütleniyor

Pembe Hayat Derneği’nin kuruluşu da tam bu saldırılara karşı örgütlenmeyle olur. Lambdaistanbul İstanbul’dan Ankara’ya gelir. Kaos GL ve kuruluş aşamasındaki Pembe Hayat’la 8 Haziran 2006’da bir eylem yaparlar. Kurtuluş Parkı’nda buluşan grup, eylemine Kızılay Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı’nın önünde slogan atarak devam eder. Basın açıklamasında örgütler, kamuoyuna seslenir:

“Biz kararımızı verdik. Vücudunda yaralar berelerle yerinden edilen travesti ve transeksüellerin yürüttükleri hukuk mücadelesini desteklemeye geldik. Karar verin, sessiz kalmayın, siz de gelin, şiddet sussun.”

Bir yandan Ankara’da saldırılar devam etmektedir. 2007’ye gelindiğinde saldırılar Kolej, Bağlar, Etlik ve Hoşdere’de sürer. Pembe Hayat, artık neredeyse her ay sokağa çıkıp sesini duyurmaya başlamıştır. 17 Ocak’ta Pembe Hayat, Yüksel Caddesi’nde mumlu eylemlere başlar. Trans kadınlar, ellerinde mumlar, gözleri bantlı Yüksel Caddesi’ni mesken tutar. Her Perşembe bu eyleme devam edeceklerdir, hatta açlık grevine başlayacaklardır ancak bu eylemden iki gün sonra, 19 Ocak’ta İstanbul’da Hrant Dink’in öldürülmesi üzerine nefretin aynı olduğuna dikkat çekerek eylemlerini sonlandırır, Hrant Dink eylemlerine katılmaya başlarlar.

Dönemin dernek başkanı Buse Kılıçkaya, yaşadıklarını BirGün gazetesine şöyle anlatır:

“Özellikle son bir aydır, bizlere yönelik saldırılar arttı. Kamuoyunda 'Eryaman Olayları' diye bilinen saldırılarda darp edildik, yaralandık, evlerimizden uzaklaştırıldık, hatta evlerimiz yakıldı ama kimse yakalanmadı. Emniyet bir şey yapamadı, ya da yapmak istemedi. Suçlular yakalanmadıkça, saldırılar artıyor. Şimdi, Kolej'de, Bağlar Caddesi'nde, Hoşdere'de silahlı sopalı saldırılara uğruyoruz. Etlik'te arkadaşlarımız bıçaklandı. Gittiğimiz kuaförün bile camları kırılıyor. Emniyeti sürekli bilgilendiriyoruz, hatta bize saldıranların araç plakasını dahi veriyoruz ama sonuç alamıyoruz.”

Saldırıya uğrayan trans kadınlar suç duyurusunda bulunur, dava açılır. Sanıklardan Şammas Taşdemir’in yargılandığı dava 26 Nisan 2007’de Sincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlar. Davacı Dilek İnce ve Arzu San’ın araçlarını gasp edip ölümle tehdit ettiğini söyledikleri sanık Taşdemir, suçlamaları reddeder. 24 Mayıs’ta görülen ikinci duruşmada Avukat Senem Doğanoğlu’nun müvekkillerinin can güvenliklerinin olmadığı gerekçesi ile adreslerini mahkemede beyan etmek istemediklerini belirtmesine rağmen hakim, “Hayırdır, niye can güvenliğiniz yok” diyerek kayıtlarda yer alan adresleri tek tek okur. Duruşma çıkışı sanık yakınları mağdur trans kadınlara saldırır.

Bir Dilek tut…

Avukatlar Senem Doğanoğlu ve Hakan Yıldırım’ın takip ettiği dava 17 Ekim 2008’de sonuçlanır. Sanıklardan Şammas Taşdemir, trans kadınların gittikleri kuaföre yönelik baskında silahla yaralamadan 45 ay; diğer sanıklar Harun Çardak ve Ahmet Günay 40’ar ay, Kurtuluş bölgesindeki trans kadınlara yönelik silahla yaralama eylemlerinden dolayı Ahmet Günay'ın 34 ay cezalandırılmalarına karar verilir. Mahkeme, saldırganların ‘toplumsal önyargıların tetiklediği düşüncelerle bir araya gelen bir çete’ olduğuna hükmeder ancak hükmü alt sınırdan kurar. Yağma iddiasından ceza vermez.

Kararın üzerinden bir ay geçmeden, 10 Kasım’da davanın mağdurlarından Dilek İnce pompalı tüfekle düzenlenen saldırıda öldürülür. 12 Kasım’da LGBTT Hakları Platformu öncülüğünde yaklaşık 100 kişilik grup Ankara, Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde bir basın açıklaması yapar. Basın açıklamasının ardından grup, "Eşcinsel ve transeksüel kanlarıyla kirlenmiş ahlakınız batsın!" diye haykırarak alkışlar eşliğinde Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı binası önüne yürür ve binanın önüne kefen bırakır. Grup katillerin bir an önce bulunmasını ister ancak İnce’nin katili hâlâ bulunamadı.

Yargıda bir yılan hikâyesi: Eryaman-Esat davası

Mahkeme kararı ise, yılan hikâyesine dönüşecek yargı sürecinin yalnızca başlangıcı. Yargıtay, 2011 yılında kararı bozdu. O sırada davaya bakan mahkemeler değişti. Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki değişiklikler ile dava bir mahkemeden diğerine gitti, geldi. Nihayetinde 2018 yılında dava yeniden Yargıtay’a gitti. Yargıtay, 21 Eylül 2020’de aldığı kararla yerel mahkemenin saldırganlara verdiği cezayı bozdu. Yargıtay bozma kararında saldırganların “çete olduğuna ilişkin” araştırma yapılması gerektiğini söyleyerek o dönemki telefon kayıtlarının incelenmesini talep etti. 30. Ağır Ceza Mahkemesi de Yargıtay’ın bu kararına uyarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan saldırganların birbiriyle haberleşip haberleşmediğine dair bilgi istedi.

2006’da Ankara’da trans kadınlara saldıran çeteden dört kişinin yargılandığı, 10 yıldan uzun süredir Yargıtay ve mahkemeler arasında mekik dokuyan davada saldırganların aldığı cezayı Yargıtay’ın bozması üzerine yeniden davanın ilk duruşması 17 Şubat 2021’de Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Avukatlar, zaman aşımı tehlikesine karşı ortada bir insanlık suçu olduğunu söyledi.

Yıldız Tar, 1 Haziran 2021, Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması

1 Haziran’daki ikinci duruşmadan sonra LGBTİ+ aktivistleri Adliye önünde açıklama yapmak istedi. Sivil giyimli polisler, basın açıklamasını engelledi. Bunun üzerine aktivistler adliyenin karşısına geçti. Pembe Hayat Derneği’nden Efruz Kaya basın açıklamasını okurken polis saldırdı. Aktivistler yürümeye ve yürürken basın açıklaması okumaya başladı. Dil, Tarih, Coğrafya binası önünde bu sefer çevik kuvvet durdurdu. Trans bayrağı taşıyan bir aktiviste saldırdı. Basının görüntü almasını engelledi. Davanın dördüncü duruşmasında ise Mahkeme, Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi’nin katılma talebini reddetti.

Şimdiye kadar dava, altı duruşma gördü. 31 Mayıs 2022’deki son duruşma, ilk kez büyük salonda yapıldı. Duruşmayı Pembe Hayat’ın çağrısıyla elliye yakın LGBTİ+ hak savunucusu izledi. Dosyada seneler sonra ilk kez bir tanık dinlendi. Aranan isimlerden birini Çankaya Emniyeti bulamazken, Av. Doğanoğlu kendilerinin bulduğunu belirtti ve “Çankaya Emniyeti neden bulamıyor, bilemiyoruz” dedi.

Davanın bir sonraki duruşması 18 Ekim saat 14.00’te Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Katili hâlâ bulunmayan Dilek İnce’nin adı ise bir giysi bankasında yaşıyor. Pembe Hayat, her yıl İnce’nin anısına “Dilek İnce Nefret Suçları ile Mücadele Onur Ödülleri” veriyor. Derneğin Dilek İnce Giysi Bankası ise cezaevindeki trans kadınlara kıyafet desteği sağlamaya devam ediyor.

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

'Dünyaya kafa tutan Türkiye'ye yakından dokunmak: TEKNOFEST'lerle örülen yeni siyaset ne anlatıyor?

"Evet, asgari ücret yetmiyor. Evet, kiralar artıyor. Evet, yaşamak güçleşiyor. Ama TOGG var, İHA ve SİHA’lar var. Teknoloji üzerinden yeni bir hikâye yarattılar. 'Yeni bir Türkiye var 'dediler ve bu yeni Türkiye’nin ekran yüzü de savaş gemisi TCG Anadolu, milli araba TOGG ve savunma sanayiindeki gelişmeler oldu"

"Benim evladım bu şekilde öldürülmeyi hak etmedi, adalet yerini bulsun"

Ecem Seçkin davasında azalarak biten nefret olmadı

Gençler neden intihar ediyor?

TV kanallarında ya intihar eden gençlerin psikolojilerinin ne kadar bozuk olduğunu izliyoruz ya da yine ruh sağlığı uzmanlarının uyarılarıyla, intiharı bir sebebe bağlamamaya çalışan, kişisel hikâyesinden uzak durmaya çalışırken ne diyeceğini bilemeyen bir haberciliği görüyoruz