18 Aralık 2022

Hande Buse Şeker evine kamera taktırmasa belki de ortada bir dava bile olmayacaktı

Tam da bu dava yeniden görülürken 2021 kışında İzmir'de üç ayda iki trans kadının daha öldürüldüğü, üç trans kadının ağır yaralandığı peş peşe nefret saldırıları yaşandı. Hande Buse Şeker davasında ise karar, 2023'e kaldı…

Hande Buse Şeker, İzmir'de yaşayan, geçimini seks işçiliğiyle sağlayan bir trans kadındı. Bundan üç buçuk yıl önce, Volkan Hicret isimli polis memuru görevde olmadığı sırada, polis silahıyla Şeker'i öldürdü.

9 Ocak 2019'da Şeker'in Alsancak'taki evinde yaşananlar evinde bulunan kamera görüntülerine yansıdı. Hicret, önce Şeker'e tecavüz etmiş, sonra silahla öldürüp ardından bir kez daha tecavüz etmişti. Bu arada Şeker'in evde bulunan başka bir trans kadın arkadaşını da yaralamıştı. Arkadaşlarının anlattıklarına göre Hande Buse Şeker, tam da böyle bir olay yaşamaktan korktuğu için evine kamera taktırmıştı.

Trans kadınların yoğun olarak yaşadığı Alsancak Bornova Sokak, nefret saldırıları ve kimi zaman cinayetlerle gündeme gelen bir sokak. Öyle ki, şehirdeki LGBTİ+ aktivistleri bu sokakta öldürülen Azra Has'ın adını Bornova Sokak'a verdi. Şeker, Azra'nın öldürülmesinden dokuz yıl sonra Azra'nın adını taşıyan sokağa yakın evinde öldürüldü.

Çizim: Aslı Alpar

Azra Has'tan Hande Buse Şeker'e nefret cinayetleri

Bornova Sokak, Azra'nın adını resmen taşımıyor. 2010 yılında İzmir'de, seri katil Hamdi Ayri tarafından öldürülen kadınlar arasında ismi bir sokağa verilmeyen tek kadın Azra'ydı. Balçova Belediyesi, kendi sınırları içerisindeki sokaklara Ayri'nin öldürdüğü Asra Yaşar ve Ayşe Selen Ayla'nın isimlerini verirken; trans kadın Azra Has'ın ismi hiçbir sokağa verilmedi. Belediyenin gerekçesi, Azra Has'ın Konak ilçe sınırları içerisinde yaşamasıydı. Ancak LGBTİ+ hak savunucuları, bu gerekçenin ayrımcılığı gizlemediğini söyledi o yıllarda:

"Katilin öldürdüğü Azra Has'ın ismi ise hiçbir sokağa verilmedi. Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya, bu uygulamaya gerekçe olarak, öldürülen iki kişinin Balçova'da, Azra Has'ın ise Balçova sınırları dışında ikamet ettiğini söylemekle yetindi. Bu açıklama, belediyenin ayrımcılık yaptığı gerçeğini değiştirmiyor. Açık ki Azra'nın travesti kimliği, böylesi bir yaklaşım sergilenmesinde etken oldu. Zira Azra, sürekli ayrımcılığa uğrayan bir gruptan geliyor. Ayrımcılık hem anayasamızda hem de uluslararası sözleşmelerde yasaklanan bir durumdur. Ayrımcılık kabul edilemez. Yapılan uygulamanın adı homofobidir, transfobidir. Azra'nın da ismi uygulama dışında tutulmamalıdır. Balçova Belediyesi ayrımcılık yaparak kuyuya bir taş atmıştır. Bu taşı çıkarmak bütün İzmirlilerin görevidir. Bizler her türlü ayrımcılığa karşı çıkıyoruz. Azra ve Azralar artık ayrımcılığa uğramamalı diyoruz. Bu sorunun takipçisi olacağız."

Aradan geçen yıllarda Konak Belediyesi adım atmadı ve Bornova Sokak'ın adını değiştirmedi. Ama adı değişmeyen o sokakta bu sefer Hande Buse Şeker isimli başka bir trans kadın daha öldürüldü.

Şeker'in evine taktırdığı kamera görüntüleri dava dosyasında

Şeker'in dava dosyası, dosyada yer alan kamera görüntüleri Volkan Hicret'in Hande Buse Şeker'e ateş ettiğini, Şeker'in arkadaşı başka bir trans kadına cinsel saldırıda bulunduğunu, ardından Şeker'e cinsel saldırıda bulunup tekrar ateş ettiğini ortaya koyuyordu.

Görüntülerde çok açık bir şekilde görülen cinayetin davası ise bir yıldan uzun süre devam etti. Önemli bir bölümü kapalı görülen, İzmir Barosu ve Genç LGBTİ+ Derneği'nin katılım talebinin reddedildiği, Uluslararası Af Örgütünün davayı gözleme talebinin kapalılık gerekçesiyle reddedildiği, kapalılık kararının kaldırılmasının ardından ise koronavirüs pandemisi nedeniyle kamuoyunun takip etmesinin zorlaştığı dava, şimdi yeniden görülüyor.

9 Ocak'ta her şey Alsancak'ta polis memuru Volkan Hicret'in Hande Buse Şeker'i zorla araca bindirmesiyle başladı. Şeker'in evine geldiklerinde ise "Ben polisim, para ödemem" diyerek Şeker'i soyunmaya zorladı ardından silahıyla seri şekilde ateş açtı. Şeker'e ateş açtıktan sonra Şeker kaçarken peşinden gitti ve ateş açmaya devam etti. Cinsel saldırıda bulundu. Bu sırada Şeker'in evdeki başka bir trans kadın arkadaşını da yaraladı. Volkan Hicret, Hande Buse Şeker ve arkadaşından bütün paralarını kendisine vermelerini de istedi. Ardından Hande Şeker'e "Seni öldüreyim mi" diyerek ateş etmeye devam etti. Volkan Hicret, Şeker'i öldürdükten sonra Şeker'in arkadaşı olan trans kadına cinsel saldırıda da bulundu.

Av. Deniz Yenikaya cinayetin hemen ardından karakola gitti. Ve karakolda polislerin ilgisiz ve tacizkâr tutumlarıyla karşılaştı. Av. Yenikaya, "Baştan sona ortaklığın değil karşıtlığın hissettirildiği bir karakol günüydü" diye hatırlıyor o gün yaşananları.

İzmir'de Azra Has için eylem

Cinayete ilk tepkiler

Genç LGBTİ+ Derneği ise İzmir Alsancak'ta trans kadın Hande Buse Şeker'in öldürülmesinin ardından eylem yaptı. Derneğin çağrısıyla 10 Ocak 2019'da Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya gelen transfobi karşıtları "Trans cinayetleri politiktir" dedi. Hande Buse Şeker, 14 Ocak'ta İstanbul'da da anıldı. Kadıköy Süreyya Operası önünde yapılan anmada, 43 LGBTİ+ ve kadın örgütünün imzasını taşıyan basın açıklaması okundu.

İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu, Hande Buse Şeker'in bir polis memuru tarafından öldürülmesinin ardından açıklama yayınladı. Komisyon, "Avukatlık görevimizi nefret cinayetlerinin son bulması adına yapmaya devam edeceğiz" diyerek sürecin takipçisi olduğunu duyurdu. Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi, de açıklama yayınladı. Merkez, "Hande Şeker'in katili yargı önünde hesap vermelidir" diyerek sürecin takipçisi olacağını duyurdu. Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu ile LGBTİQ Çalışma Grubu, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şube Yönetim Kurulu ve İzmir Müzisyenler Derneği yaptıkları açıklamalarla cinayeti kınadı ve nefret cinayetlerine karşı dayanışma çağrısı yaptı.

Hande Buse Şeker cinayeti Meclis gündemine de taşındı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, LGBTİ+'lara yönelik artan hak ihlalleri ile ilgili İçişleri Bakanının yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Soru önergesinde, Türkiye'nin de katılımcısı olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na göre nefret suçu tanımına yer veren Kemalbay, 9 Ocak günü İzmir'de trans kadın Hande Şeker'in polis memuru tarafından öldürüldüğünü hatırlattı.

İstanbul'da Hande Buse Şeker için eylem

Soruşturmada kısıtlılık, davada kapalılık: Avukatlar yokken keşif yapıldı

Karakoldaki karşıtlık, soruşturma sürecine de yansıdı. Volkan Hicret hakkında kasten öldürme, silahlı yağma, kişinin hatırasına hakaret ve nitelikli cinsel saldırı suçlarından dava açıldı. Ancak, Şeker'in avukatları yokken keşif yapılmıştı. Soruşturma aşamasında dosyada gizlilik kararı da vardı. Şeker'in Avukatlarından Kerem Dikmen, "İddia tarafında olmamıza rağmen soruşturmadan uzaklaştırıldık. Keşifte bulunma hakkımız olmasına rağmen bu hakkımızı savcılık kullandırtmadı. Bu bir hak ihlalidir" diyerek tepki gösterse de; çoktan iddianame hazırlanmıştı.

Karakol aşamasında avukatlara psikolojik şiddet ve polisin tutumunun ardından avukatlar soruşturmanın polis tarafından değil, başka bir kolluk kuvveti tarafından yürütülmesi gerektiğini talep eden bir dilekçe de verdi. Polisin taraflı bir tutum içerisinde olduğu, şüpheliyle meslektaş oldukları için başka bir kolluk kuvveti tarafından soruşturulması gerektiğini belirttiler ancak bu dilekçe kabul görmedi. Avukatların, gizliliğin kaldırılması talebi de yanıtsız kaldı.

İzmir'de Hande Buse Şeker için eylem

Hak örgütlerinin müdahillik taleplerine ret

Volkan Hicret'in tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması 21 Haziran 2019'da görüldü. İzmir Barosu, İnsan Hakları Derneği, Cinsel Şiddete Karşı Hukuki Yardım Derneği ve Genç LGBTİ+ Derneği'nin davaya müdahil olma talebi, sanığın "Doğrudan mağdur olmadıkları" gerekçesiyle reddedildi.

Mahkeme başkanı Ceza Muhakemesi Kanununun 182. maddesinde yer alan "Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir" hükmüne göre kapalılık kararı verdi. Soruşturmadaki kısıtlılık kararı dava açıldığında ilk duruşmada ise kapalılık kararına dönüştü. Dava, kamuoyuna kapalı görülecekti.

İzmirli LGBTİ+ örgütleri, duruşmanın ardından İzmir Barosu önünde basın açıklaması yaptı. Genç LGBTİ+ Derneği, 7. İzmir LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, Lavender LGBTİQ+ Ege Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Topluluğu ve Dokuz Eylül Üniversitesi Eşit Şerit Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Topluluğu'nun imzacı olduğu açıklamada, "Mahkeme katılma talebimizi reddetti ancak biz bu davanın takipçisiyiz" denildi.

Bir yıl boyunca dava, ertelemelerle kapalı bir şekilde görüldü. Cinayetten bir yıl sonra Hande Buse Şeker'in Avukatları 7 Ocak 2020'de açıklama yaparak, "Temel talebimiz kapalılık kararının kaldırılarak duruşmaların açık olarak yapılmasıdır" dedi. Avukatların "Kapalılık kararı kaldırılsın" kampanyasının ardından Hande Buse Şeker davasının 13 Ocak'ta görülen duruşmasında kapalılık kararı kaldırıldı. Dava, bir kez daha ertelendi.

İşkence ve eziyet mütalaada yer almadı

Pandeminin araya girdiği davanın yedinci duruşması 28 Eylül'de İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmada savcı mütalaasını sundu ve Hande Buse Şeker'i öldüren polis memuru Volkan Hicret'in kasten öldürme, nitelikli yağma, o sırada evde olan başka bir trans kadına nitelikli cinsel saldırı ve basit yaralama suçlarından cezalandırılmasını istedi. Savcı mütalaasında, kamera kayıtlarıyla da ortada olan işkenceyi görmedi. Nitelikli kasten öldürme yerine kasten öldürmeden ceza istedi.

Şeker'in Avukatlarından Mahmut Şeren, nitelikli kasten öldürmeden ceza istenmesi gerekirken kasten öldürmeden ceza istenmesini şöyle eleştirdi:

"Savcı, Hande Buse'yi kasten öldürmeden ceza istedi ancak biz avukatlar olarak davanın başından beri nitelikli kasten öldürme diyoruz. Çünkü kamera kayıtlarının da çok açık bir şekilde gösterdiği üzere eziyet çektirerek ve canavarca hisle bir öldürme eylemi var. Yaralayabileceği yerleri hedef aldıktan sonra uzunca süre yaralı halde bekletip ardından yine çok sayıda ateş ediyor. Ardından yaralı haldeyken cinsel saldırıda bulunuyor. Bu yaşananlar kanunun aradığı vahşet meselesini tamamen karşılıyor. Yargıtay kararları da bu nitelikli halin oluştuğunu söylüyor. Bunun gözden kaçırılmasının politik olduğunu düşünüyoruz. Kamera görüntüleri olmasaydı kasten öldürmeye bile itiraz edilecekti demek ki. An be an görüntüler var ortada. Nitelikli hal denilmeyerek daha az ceza verilmesi olası. Mağdurun kimliği nedeniyle öldürüldüğünü de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu tarz vahşice hareketleri ve eziyet çekme amacı güttüğünü hukuken göz önünde tutmak gerekiyor. Bir diğer sorun da henüz Hande Buse Şeker ölmeden yaralıyken cinsel saldırıda bulunmasına rağmen ona dönük cinsel saldırıdan ceza istenmiyor. Orada bulunan başka bir trans kadına yönelik cinsel saldırıdan ceza isteniyor. Savcı, Hande Buse Şeker'e cinsel saldırıyı görmezden geliyor."

Aile Bakanlığı davaya müdahil

Duruşmaya Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da katıldı. Trans kadınların öldürüldüğü davalarda çokça rastlanmayan bir şey olmuş ve Bakanlık davaya müdahil olmuştu.

Karar duruşması 26 Kasım'da İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Diyarbakır Barosu davaya müdahil olma talebinde bulundu ancak mahkeme heyeti bu talebi reddetti. Hande Buse Şeker'in vekilleri sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ve üzerine atılı diğer suçların üst sınırından cezalandırılması talepleriyle beyanlarını sundu. Bu davanın trans kadınlara yönelen nefret suçlarıyla mücadele için önemini vurguladı. Duruşmada Hande Buse'nin ablası, yaşanan cinayetten sonra hastalığı ilerleyen annelerinin iki gün önce vefat ettiğini söyledi. Annesinin son arzusunun sanığın en ağır cezayı alması olduğunu belirtti. Davaya müdahil olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili de sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve diğer atılı suçların üst sınırından cezalandırılmasını talep etti.

Hande Buse Şeker davası sonrası İzmir Barosu önünde açıklama

İyi hal ya da haksız tahrik indirimi olmadığı için sevinmek…

Volkan Hicret müebbet hapisle cezalandırıldı. Hicret hakkında kasten öldürme suçundan müebbet, nitelikli cinsel saldırı suçundan 21 yıl, nitelikli yağma suçundan 3 kez 5 yıl 6 ay, yaralama suçundan 2 kez 9 ay, kişinin hatırasına hakaret suçundan 2 yıl hapis cezasına hükmedildi. Mahkeme, Hicret'in haksız tahrik ve iyi hâl indirimi taleplerini reddetti. Öte yandan Şeker'in avukatlarının ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması talebi de reddedilmiş oldu.

Avukatların ve LGBTİ+ hak savunucularının ilk tepkisi "İyi hâl indirimi ya da haksız tahrik indirimi olmadığı için sevinmekti". Ancak, adalet de yerini bulmamıştı.

Şeker'in avukatları kararı istinafa taşıdı.

İstinafta Aile Bakanlığı'nın müdahilliği kaldırıldı

İstinaf sürecinin sonucunda, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi tarafından dosyada verilen hüküm bozuldu. Mahkeme; sanığa nitelikli kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi talebini kabul etmezken cinsel saldırı, yağma ve yaralama suçlarından verilen cezaların artırılmasını istedi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılmasını ise yasaya aykırı buldu. Bu kararı eleştirmek ise Bakanlığa değil, Genç LGBTİ+ Derneği'ne düştü:

"İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun uyarınca kadın cinayetleri davalarına katılma hakkı ve sorumluluğu bulunan bakanlığın davadan uzaklaştırılması, trans kadınları kadın olarak görmeyen transfobik zihniyetin ürünüdür ve bu zihniyet nefret suçlarını beslemektedir."

Dosya, 7 Ekim 2021'de İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmada yeniden açıldı. Duruşmaya Hande Buse Şeker'i temsilen Avukatlar Kerem Dikmen, Mahmut Şeren ve Sena Yazıbağlı katıldı. Volkan Hicret de tutuklu bulunduğu cezaevinden mahkemeye getirildi.

Avukatlar ayrıca Bölge İdare Mahkemesi'nin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın davaya katılmasını yasaya aykırı bulmasının doğru bir karar olmadığını vurguladı. Bölge İdare Mahkemesi'nin bu kararına dayanak olarak Ceza Muhakemesi Kanunu'nu gösterdiğini ancak ilk derece mahkemenin 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun üzerinden bu kararı verdiğini hatırlattı.

Bunun üzerine Volkan Hicret'in avukatı söz alarak, "Aile arasında yaşanan bir olay değil" ve Hande Buse Şeker trans kadın olmasına rağmen "Zaten öldürülen kişi kadın değil erkek" dedi.

Tam da bu dava yeniden görülürken 2021 kışında İzmir'de üç ayda iki trans kadının daha öldürüldüğü, üç trans kadının ağır yaralandığı peş peşe nefret saldırıları yaşandı. Hande Buse Şeker davasında ise karar, 2023'e kaldı…

 Yıldız Tar kimdir?

Sıfatsız gazeteci, Boğaziçi terk, Cranberries hayranı, fantastik roman müptelası. 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor.

Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı. 

Kaos GL Derneği'nin senelik medya izleme raporunu kaleme alıyor. Çeşitli gazete, dergi, kitap ve dijital mecralarda LGBTİ+ hakları, hafıza çalışmaları, edebiyat, nefret söylemi ve medya okur yazarlığı üzerine yazıları yayımlanıyor. 

T24'te "İnsan Manzaraları" başlıklı portre röportajlar yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

'Dünyaya kafa tutan Türkiye'ye yakından dokunmak: TEKNOFEST'lerle örülen yeni siyaset ne anlatıyor?

"Evet, asgari ücret yetmiyor. Evet, kiralar artıyor. Evet, yaşamak güçleşiyor. Ama TOGG var, İHA ve SİHA’lar var. Teknoloji üzerinden yeni bir hikâye yarattılar. 'Yeni bir Türkiye var 'dediler ve bu yeni Türkiye’nin ekran yüzü de savaş gemisi TCG Anadolu, milli araba TOGG ve savunma sanayiindeki gelişmeler oldu"

"Benim evladım bu şekilde öldürülmeyi hak etmedi, adalet yerini bulsun"

Ecem Seçkin davasında azalarak biten nefret olmadı

Gençler neden intihar ediyor?

TV kanallarında ya intihar eden gençlerin psikolojilerinin ne kadar bozuk olduğunu izliyoruz ya da yine ruh sağlığı uzmanlarının uyarılarıyla, intiharı bir sebebe bağlamamaya çalışan, kişisel hikâyesinden uzak durmaya çalışırken ne diyeceğini bilemeyen bir haberciliği görüyoruz