Depremin altıncı günü. Gece saat 3. Ankara Yapracık'tayız. Antakya'dan kırklı yaşlarında bir trans kadın Ankara'ya gelecek. Ancak Bursa'ya giden bir yardım minibüsünde yer bulunabildiği için bir dinlenme tesisinde inecek. Onu karşılamak için bekliyoruz iki kişi. Hava buz gibi soğuk.
Seyhan'ın Antakya'dan Ankara'ya gelebilmesi film gibi bir organizasyonla mümkün oldu. Telefonu yok. Kaldığı ev yıkılmış. Üzerinde doğru dürüst kıyafeti yok. Orda burda bulduklarını giymiş. Ayağında ayakkabısı yok. Yazlık bir terlik gibi ayakkabıyı takmış altına. Enkaz altından zaten kendi çabalarıyla çıkabilmiş. O sırada ayağını incitmiş ama pek umursayacak vakti de olmamış.
"Trans kadın olduğunu anladıkları an hedef oluyorsun"
Enkazdan çıktıktan sonra ilk işi Antakya'dan İskenderun'a gitmek olmuş Seyhan'ın. Bir minibüs bulmuş. Atlamış. Minibüsçü 1000 TL istemiş yol için. Seyhan'ın cebinde ise 600 TL var. Biri daha gelince 400'ü de o tamamlamış ve İskenderun'a varmışlar. Oradan Ankara'ya gelebilmesi ise zorlu bir yol…
"İskenderun'da yemek dağıtılan bir alan vardı. Oraya gidip sıcak bir çorba içeyim dedim. Ama bir yandan kendimi kamufle etmek zorundayım. Ağzımı, yüzümü kapatıyorum ki trans olduğumu anlamasınlar. Korktum açıkçası. Başıma bir iş gelecek diye korktum. Uzaktan başka bir trans kadın arkadaşımı gördüm. Ona seslendim. Tanımadı. Yüzümü açtım. Tanıdı. Konuştuk, dertlerimizi anlattık."
O arkadaşı Ankara'da LGBTİ+ Deprem Dayanışması'na ulaşıyor Seyhan'ın. Kendisinin hasta bir annesi olduğu için gelemeyeceğini ama arkadaşını pek iyi görmediğini söylüyor. Sonrası Seyhan'a bir daha nasıl ulaşılacağı derdi. Bir yerden bir telefon bulsa hat alacağı yer yok.
"Bir tanıdığımın evinin bahçesindeki baraka gibi bir yere gidebildim ancak. Orada da iki kişi kalıyorduk. Yanımdaki kişinin telefonunu kullanmaya başladım. Çıkmam gerektiğini biliyordum İskenderun'dan ama kimim kimsem yoktu. Bir gün sokakta nerdeyse bir erkek grubu saldıracaktı bana. Seni fark ettikleri an, trans kadın olduğunu anladıkları an hedef oluyorsun. Ya eğlencesine, ya o an öfkelerini çıkartmak için ya da işte ne bileyim…"
"Eğlendirirken herkes iyi sana"
Seyhan sonunda LGBTİ+ aktivistlerine ulaşıyor. Gelecek ama nasıl? Bölgeye yardım götüren, güvenilir birini ayarlıyor Ankara'da LGBTİ+ Deprem Dayanışması. Bir yardım aracıyla dönmesi planlanıyor. O arada bekleyecek bir yer lazım. Bu sefer LGBTİ+ aktivistleri AFAD'la iletişime geçiyor. Seyhan, AFAD merkezine gidiyor. Oradan araba alıyor ve uzun bir yolun sonunda Ankara'ya geliyor.
Ankara'ya geldiğinde karşılayanlardandım Seyhan'ı. Çay, çorba, ihtiyaç giderme derken o istedi yazmamı yaşadıklarını. "Bizim neler yaşadığımızı sen biliyorsun, ben biliyorum. O korkuyu, o tedirginliği. Başkaları da bilsin" dedi. Bilsin, diye yanıt verdim.
Seyhan, bir yandan şehirde bilinen, sevilen bir isim. Solist. "Bir gecede ne paralar harcıyorlardı bana" diyor. Ama depremde herkes görmezden gelmiş. Komşuları onu yüz üstü bırakmış. Tanıdık kimse gittiyse, "Ben de yanınıza sığınayım" dediyse geri çevirmişler. Kimsenin kendisiyle görülmek istemediğini anlatıyor sık sık Seyhan. "Eğlendirirken herkes iyi sana" diyor…
"Tepkileri üzerime çekmekten korktum"
Seyhan, yaşadıklarında maalesef yalnız da değil. Maraş'tan Ankara'ya gelen Ece'nin yaşadıkları trans kadın olduğunda ister 19 yaşında ol, ister 40 ayrımcılığın peşini bırakmadığını gösteriyor.
Ece de, depremde evi yıkılanlardan. 19 yaşındaki trans kadın Ece, Maraş'ta yaşıyordu. Depremden birkaç gün önce beraber yaşadığı babaannesini kaybetmiş, onun acısıyla boğuşurken bir de üstüne deprem geldi.
17 yaşındayken ailesinin terk ettiği, bir yıl çocuk esirgeme kurumunda kaldıktan sonra babaannesi ile yaşamaya başlayan Ece şu an Ankara'da. Lisedeki rehberlik öğretmeni üzerinden LGBTİ+ aktivistlerine ulaşan Ece, depremin dördüncü gününde Ankara'ya geldi. Ankara LGBTİ+ Deprem Dayanışması'ndan gönüllüler evini açtı.
Deprem bölgesinde geçirdiği üç gün boyunca ne AFAD ne de polis ve asker dışında bir devlet yetkilisini gördüğünü söyleyen Ece, Maraş'ın tamamen sessizliğe gömüldüğünü de aktarıyor.
Ece'nin Maraş'tan çıkışı yolda bulduğu ayakkabıyı ayağına geçirerek havalimanına yürümesiyle oluyor. Bir saat yürüdükten sonra, çalıştığı fizyoterapi merkezinde annesine yardımcı olduğu bir polis yardım ediyor Ece'ye bu sefer.
"İnsanlara gidip bir şey söyleyemiyorum. Normal hayat akışımda görünür bir transım. Ama o durumda gidemiyordum çünkü sutyenim bile yoktu. Tepkileri üzerime çekmekten korktum. Depodayken tekrar deprem oldu. Dışarı çıktım, yolda beklemeye başladım. Bu sefer elektrik direkleri yıkılmaya başladı. Üçüncü gün artık açlık ve susuzluktan bayılacak hale gelince dışarı çıktım. Ayağımda ayakkabım yok, çıplak ayağım. Yemek ve su dağıtılan bir yere gittiğimde insanların yüzündeki öfkeden korktum. Bana bakıyorlardı. Başıma bir iş gelmesin diye ancak yarım şişe su alıp geri döndüm. O anda cinsel kimliğini mi düşünecekler demeyin, maalesef düşünüyorlar. İnsanlar öfkelendiğinde, çaresiz kaldığında ilk hedefleri sen oluyorsun. Sana güçleri yetiyor."
Barınma yok, gıdaya erişemiyorlar, ulaşım da sorun
Ece ve Seyhan'ın yaşadıkları buzdağının görünen yüzü. Depremzede LGBTİ+'ların yaşadıkları bunlardan çok daha fazlası. Ankara LGBTİ+ Deprem Dayanışması bileşeni 17 Mayıs Derneği'nden sosyal hizmet uzmanı Havva Kafes'in verdiği bilgiler tablonun vahametini ortaya koyuyor:
"Deprem sonrasında AFAD'ın koordinasyon eksikliği sebebiyle içme suyu, gıda, barınma, ısınma gibi temel insan hakkı olan haklara erişim sağlanamadı. İçme suyu, gıda ve ısınma ihtiyaçlarını karşılamak için toplu alanlarda LGBTİ+'lar cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve/veya cinsiyet ifadeleri nedeniyle ayrımcılığa ve şiddete uğrama ihtimali nedeniyle hali hazırda az olan hizmetlere erişmekte büyük zorluklar yaşadı. Çadırların az olmasından dolayı pek çok kişinin bir arada yaşaması LGBTİ+'ların çadırlarda barınamamasına ya da kendilerine ait kalabilecekleri bir çadır bulabilseler dahi birçok insanla yan yana yaşamak zorunda kalmaları şiddete açık hale gelmelerine sebep oldu. Bu nedenle LGBTİ+'lar barınmak için daha tenha köşelerde veyahut hasar almış evlerine sığınmak zorunda kaldılar. Deprem bölgelerini tahliye etme noktasında ulaşım kanallarının yetersizliğinden dolayı kişilerin nakliye araçları ile de döndüğüne de şahit olduk. Ancak heteroseksist, cisseksist ataerkil sistem LGBTİ+'ların nakliye araçlarıyla dönmek konusunda da kaygı ve korku yaşamasına sebep oldu ve dolayısıyla şehirden ayrılmak her tek kişi için zorken LGBTİ+'lar için ekstra çaba harcanması gereken bir soruna dönüştü."
Sorunlar, deprem bölgesiyle de sınırlı değil. Kafes'e göre deprem bölgesinden ayrıldıktan sonra da barınma sorunu sürüyor. LGBTİ+'lar, açılan evlerde de barınamıyor. Yine kendisi gibi LGBTİ+'ların evlerinde kalabiliyor ancak.
"Deprem sonrasında Ankara'da LGBTİ Deprem Dayanışma Ağı kuruldu ancak herkesin aynı depremden etkilendiği yönünde eleştiriler aldık. Bu denli büyük bir deprem herkes için bu kadar hayatı zorlaştırmışken LGBTİ+'lar aynı oranda mı bu zorluğu deneyimliyor? Sağlık ihtiyacına erişim bir soruna dönmüşken HIV baskılayıcı ilaçlar ve hormonlar gerçekten deprem bölgesinde düşünülen ve çözülmesi için çabalanan bir sorun mu oldu? Hayatın her gününde ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan LGBTİ+'lar yine ayrımcılığa uğrayan ve uğrama ihtimalinin de çok yüksek olduğu bir sistem içerisinde depreme yakalandılar."
Yıldız Tar kimdir?
Sıfatsız gazeteci, Boğaziçi terk, Cranberries hayranı, fantastik roman müptelası. 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor.
Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı.
Kaos GL Derneği'nin senelik medya izleme raporunu kaleme alıyor. Çeşitli gazete, dergi, kitap ve dijital mecralarda LGBTİ+ hakları, hafıza çalışmaları, edebiyat, nefret söylemi ve medya okur yazarlığı üzerine yazıları yayımlanıyor.
T24'te "İnsan Manzaraları" başlıklı portre röportajlar yapıyor.
|