Mary Shelley, 1800'lerin başında Frankenstein'ı yazdığında insanlığın en büyük meselelerinden birine, insan olmayan ama onu andıran, ölümsüz bir varlığa dair zihinlerimizde geriye dönüşü olmayan bir yarık açtı. Bilimkurgunun açtığı yarıkta, bugünlerde yapay zekâ diye yeni sandığımız ama belki de kendimizin farkına varmamızla eş güdümlü tarihi olan bir meseleyi tartışıyoruz.
İnsanlık, teknoloji, doğayla savaş, insan olmanın sınırları belli ki önümüzdeki günlerde yeniden tanımlanacak. Yapay zekâ, hayatlarımızın tam ortasında duruyor. Herkeste de bir telaş. Bir şeye yetişmeye çalışıyoruz ama neye yetişmeye çalıştığımızı çoğumuz bilmiyoruz. Bilgisayar programcılarının, eskinin simyacılarını andıran karmaşık kavramları arasında yönümüzü bulmaya çalışıyoruz. Biraz da büyüleniyoruz.
Zaman hızlı akarken durmak, yapay zekâyı fanilerin de anlayabileceği düzleme çekmek için 8 sorunun peşine düştüm. Buzdağının görünen kısmına, sıradan insanlar için yapay zekânın ne olduğuna hoşgeldiniz…
1. Yapay zekâ nedir?
Artificial intelligence (AI), yani yapay zekâ son dönemlerde daha fazla gündemde olsa da yeni bir mesele değil. Bilgisayar teknolojisinin tarihiyle paralel bir tarihi var. İnsanlığın en büyük düşlerinden biri olan, üretilmiş tüm bilgileri toplayan, bunlar üzerinden çıkarımlar yapan bir teknoloji diyebiliriz. Bir dönemin bilim kurgusu olan yapay zekâ, artık gerçeklik. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, Britannica sözlükten faydalanarak şöyle tanımlıyor yapay zekâyı:
"Yapay zekâ, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, genellikle akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirme yeteneğidir. Terim sıklıkla akıl yürütme, anlam keşfetme, genelleme veya geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi insanlara özgü entelektüel süreçlerle donatılmış sistemler geliştirmek amacıyla kullanılmaktadır."
2. Yapay zekâ neden son dönemde bu kadar gündemde?
Bu sorunun cevabı aslında son birkaç yılda yapay zekânın yapabildiklerinin çok hızlı şekilde çoğalmasıyla ilgili. Sanılanın aksine yapay zekâ yeni bir mesele değil. Bildiğimiz anlamda ilk yapay zekâ çalışmaları 1940'lı yıllarda başlıyor. 1956'da Dartmouth Yapay Zekâ Yaz Araştırma Projesi, bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Birkaç ay boyunca bilim insanlarının yapay zekâ meselesini tartıştığı bu proje, akademik bir disiplin olarak yapay zekânın doğuşu olarak kabul ediliyor. Ancak uzun yıllar boyunca "düşünen makineler yapma" düşü, istenilen ölçüde olmadığı için yapay zekâ meselesi, geleceğin konusu olarak görüldü. Ta ki gelecek ayağımıza gelene dek.
56'dan beri bazen hızlanan, bazen duran çalışmalar 2010'lu yıllarda pik yaptı. Bunun sebeplerinden biri, yapay zekânın öğrenebileceği verinin artık devasa boyutlara ulaşması. Bilgisayar ve internetin yaygınlaşması, big data denilen büyük verinin tahayyül sınırlarımızı zorlayacak kadar büyümesi; yapay zekâ programlarına üzerinde çalışabilecekleri kocaman bir alan yarattı.
3. Yapay zekâ nasıl öğreniyor?
İşlerin karmaşıklaştığı kısım tam da burası. Bu soruyu önde gelen yapay zekâ uygulamalarından ChatGPT 3.5'e sorduğumuzda 7 maddeden bahsediyor. Makine öğrenimi ve derin öğrenme gibi alt alanları olan süreçte, özet olarak büyük miktarda veri üzerinden yapay sinir ağları gibi algoritmalarla eğitilen makinelerden bahsediyoruz. Öğrenme süreci bir yandan deneme-yanılma ile de ilerliyor. Meseleye uzak fâniler olarak biz aslında bütün bu süreçleri geçiren makinelerle muhatap oluyoruz.
Hâlâ deneme aşamasında olan yapay zekâ modellerinin öğrenme süreci, kamuya açıldıktan sonra da devam ediyor. Farklı şirketlerin birdenbire yapay zekâyı kullanımımıza açmasının arkasında insanlığın sonunu getirme gibi bir komplo teorisi olmasa da; ürünleri kullanıcılarla birlikte test etme ihtiyacı var. Yapay zekâyı her kullandığımızda, öğrenme sürecine katkı sağlıyoruz. Başka bir deyişle; yeni algoritmalar geliştirmesi için veri sağlıyoruz denebilir. Sosyal medya Facebook'la birlikte hayatımıza girdiğinde olanın bir benzerini yaşıyoruz denebilir. Facebook ilk çıktığında para ödemiyor oluşumuzu anlamlandıramamıştık. Ancak zaman içinde paylaştığımız her verinin, her fotoğrafın aslında platformu kullanma bedelimiz olduğunu fark ettik. Artık bize çok sıradan gelen bir sürecin parçasıyız. Hayatlarımızı paylaştıkça, reklam gelirlerine katkı sağlıyoruz. Yapay zekâ için de benzer bir durum söz konusu. Ancak sosyal medyadan farklı olarak yapay zekâ, çoktan ücretlendirildi. Hâlâ ücretsiz sürümlere ulaşabilsek de, önümüzdeki dönemde yapay zekâ muhtemelen parayı verenin düdüğü çaldığı bir araç olacak. İnsanlığın ortak üretimi olan bilgi ve deneyimlerden öğrenen bir aracın, insanlığa parayla satılması ise yeni tartışmalar yaratmaya başladı bile.
4. Yapay zekâ nerelerde kullanılıyor?
Yapay zekâ, ileride kullanacağımız bir şey değil. Aksine, uzun yıllardır farklı şekillerde kullanılıyor. Alışveriş siteleri, kişiye özel reklamlar, arabalar, çeviri, siber güvenlik… Bunlar sadece ilk akla gelenler.
5. Yapay zekâ, dünyayı ele geçirecek mi?
Terminatör film serisini hepimiz hatırlarız. Pek de uzak olmayan bir gelecekte, makinelerin dünyayı ele geçirmesi… Yapay zekânın yaygınlaşmasıyla birlikte bu tarz bilim kurgusal endişeler de artmaya başladı. İnternette adım başı yeni komplo teorileri ile karşılaşıyoruz. Peki, gerçekten mümkün mü?
Uzmanlara bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı, insan kontrolünde olmadan yapay zekânın öğrenme sürecini sürdüremeyeceği, haliyle hiçbir zaman insanlığı ele geçiremeyeceği fikrinde. Burada mesele enerjide kilitleniyor. Günün sonunda, yapay zekâ inanılmaz miktarda enerji tüketiyor. Bulutlar, gözle göremediğimiz veriler bize karmaşık gelse de; ortada kablolar, devasa bilgisayarlar, o bilgisayarların tükettiği enerji, ısınması, onları soğutma emeği, kocaman binalar var. Buralarda da hâlâ insanlar çalışıyor. Henüz robot teknolojisi o kadar ilerlemedi. ChatGPT 3.5'e göre de kendisinin böyle bir amacı yok, daha doğrusu bir amacı yok. Sorduk, yanıtladı:
"Hayır, benim herhangi bir planım veya amacım yok. Ben bir yapay zeka dil modeliyim ve herhangi bir duygu, düşünce veya hedefe sahip değilim. Amacım size yardımcı olmak ve sorularınıza en iyi şekilde cevap vermek. Eğer başka bir konuda sorunuz varsa, sormaktan çekinmeyin!"
Diğer yandan, yapay zekânın insanlığın sonunu getirmesinden çok daha başka risk ve tartışmalar yarattığını söyleyen uzmanların sayısı her geçen gün artıyor. Bunlardan ilki, yapay zekânın yaygınlaşmasıyla birlikte birçok mesleğin tarihe karışacağı, şirketlerin insanları çalıştırmak yerine yapay zekâ ile işini göreceği ve küresel anlamda büyük bir işsizlikle karşılaşacağımız öngörüsü.
6. Yapay zekâ yüzünden işlerimizi kaybedecek miyiz?
Makine Kırıcılar'ı hatırlamanın belki de tam zamanı. Luddistler de denilen bu hareket, sanayi kapitalizmine ilksel tepkilerden biriydi. İşçilerin, makinenin bir uzantısı haline dönüşmesine tepki olarak ortaya çıkan bu hareket; en özet haliyle makineleri kırıyordu. Plansız bir tepkiden çok; sistematik, hedefleri olan bir hareket olan makine kırıcılığı şu an ana akım yazın, vandallıkla eşitlese de; işçilerin patron karşısında elini güçlendiren, bu yüzden idamla bile cezalandırılan bir meseleydi. Bütün makineler kırılmadı, işgücü piyasası denilen sömürü düzeninde muazzam bir değişim yaşanmadı ama makine kırıcılığın da dahil olduğu yöntemler sayesinde toplu iş sözleşmesinden, grev hakkına birçok hakka sahip olduk.
Benzer bir durum şimdi de yapay zekâ meselesinde ufukta görünüyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun son yıllardaki en önemli gündemlerinden birisinin yapay zekâ olması boşa değil. Dünya Ekonomik Forumu'nun 2023 İşlerin Geleceği Raporu'na göre, birçok idari iş yapay zekâya devredilecek. Bu da, bu işleri yapanların işlerini kaybetmesi anlamına geliyor. Ancak bir yandan da yeni işlerin icat edileceğini müjdeliyor Forum. Neredeyse her gün yapay zekâdan etkilenecek ya da etkilenmeyecek işlere dair yeni bir makale yazılıyor. Harıl harıl herkes, kendisini adapte etmeye çalışıyor. Ancak Makine Kırıcılar'ın insan olmaya, insanın makinenin uzantısı olmamasına dair itirazı ise odadaki fil gibi durmaya devam ediyor.
Çok uzun zaman önce değil, daha bu yıl Hollywood'ta grev vardı. Senaristlerin başlattığı, oyuncuların destek olduğu grev, Türkiye medyasında ekseriyetle yapay zekâdan dolayı işini kaybedecek insanların grevi olarak yer aldı. Grev, esasında Netflix gibi platformların çok kazanıp, senaristlere az ödemesi; iş güvencesinin olmayışı; esnek çalışma gibi çok önemli başlıkları içerse de, bu meseleler yerine yapay zekânın öne çıkması biraz da tık avcılığıydı diyebiliriz. Ancak her tık avcılığında olduğu gibi meselenin gerçek bir boyutu da vardı. Önümüzdeki yıllarda başka sektörlerde yapay zekânın yarattığı iş kayıplarına karşı grevler kapıda gözüküyor.
7. Yapay zekâ, yeni etik sorunlar yaratıyor mu?
Bu sorunun kısa cevabı, evet. İşsizlik meselenin bir boyutu iken seçim döneminde gündemimize daha fazla giren sahte görseller üretilmesi, yapay zekânın manipüle edilmesi ihtimali, insanlığın ortak bilgileri kadar ayrımcılık, önyargı gibi insanlığa dair karanlık yönlerimizin yapay zekâya filtresiz yansıması gibi etik sorunlar ortada duruyor. Yapay zekâ modelleri, belirli kısıtlama ve süzgeçlerle "nasıl intihar ederim", "nasıl bomba yaparım", "birini nasıl öldürüp, ceza almam" soruları gibi doğrudan şiddet eylemleri içeren soruları yanıtsız bırakma konusunda eğitildi. Ancak internetin derin sularında bu sorulara yanıtlar veren uygulamalar mevcut.
Meselenin bir diğer boyutu ise, yapay zekânın tükettiği enerji. İklim krizi gibi dünyanın sonunu getirecek bir mesele ile karşı karşıyayız. Ve yapay zekâ, çok fazla enerji tüketiyor. Euronews'ta Ekim ayında yayınlanan bir makaleden naklen aktarırsak; yapay zekaya yönelik artan talep, teknolojinin küçük bir ülkeye yetecek kadar enerji tüketmesine yol açabilir. Akademisyen Alex de Vries, 2027 yılına kadar dünya çapında yapay zekâ ile ilgili elektrik tüketiminin yıllık 85 ila 134 TWh artabileceğini tahmin ediyor. Bu da; Hollanda, Arjantin ve İsveç gibi ülkelerin yıllık elektrik ihtiyaçlarıyla karşılaştırılabilir.
Bu soruya Dijital İletişim Uzmanı Özgür Mehmet Kütküt'ün yanıtı da dikkate değer:
"Matbaa teknolojisi bizim bugünkü parlamento, hukuk, ticaret, akademi, gazetecilik, siyasal örgütlenme, demokrasi deneyim ve ilişkilerimizi belirleyen şeydi. Dijitalin yarattığı dönüşüm sınırlı sürede kısmen adapte edildi. Ancak yapay zeka ile hepsi başka bir forma evrilecek. Yapay zekanın özellikle askeri teknolojilerde kullanımı gibi yıkıcı örneklerin yanında bilgi düzensizliği üzerinde de büyük bir etkisi oluyor. Bu çağ dönümünün eşiğinde yeni idari ve hukuki icatlar gerçekleşecek. Bunun insanlık yararına olması için temenniden fazlası gerekli."
8. Gelecekte bizi neler bekliyor?
Zaten hızlanan hayatın, daha da hızlanacağını öngörmek güç değil. Boston'daki Northeastern Üniversitesi'nde Deneyimsel Yapay Zeka Enstitüsü'nde eğitim müfredatı direktörü ve sorumlu yapay zeka iş lideri Michael Bennett'a göre; toplum genelinde birçok insanın hissedeceği en belirgin değişiklik, büyük kurumlarla etkileşimlerin temposundaki artış olacak:
"İşletmeler, devlet birimleri, kar amacı gütmeyen kuruluşlar gibi çok sayıda kullanıcıyla düzenli olarak etkileşim halinde olan tüm kuruluşlar, karar alma süreçlerinde ve halka ve tüketiciye yönelik faaliyetlerinde yapay zekayı uygulamak zorunda kalacak. Yapay zekâ, bu kuruluşların kararların çoğunu çok daha hızlı bir şekilde almasını sağlayacak. Sonuç olarak, hepimiz hayatın hızlandığını hissedeceğiz."
Eğitim, ulaşım, finans, hukuk, sağlık gibi alanlarda büyük bir dönüşüm yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor. İnternet ve sosyal medyayla birlikte büyük bir sınava giren gazeteciliğin; daha bu şoku atlatamamışken yapay zekâ sınavını nasıl geçeceği, ya da geçip geçemeyeceği ise muamma. NewsLabTurkey Yönetici Direktörü Dr. Sarphan Uzunoğlu, "Yapay zekânın gazetecilikte kullanımı, haberleri özetlemek, iddiaları kontrol etmek, kullanıcı sorularını yanıtlamak ve görseller oluşturmak gibi çeşitli faydalar sağlıyor. Fakat, bu kullanımın potansiyel riskleri arasında yanlış bilgi yayılması, nesnellik eksikliği ve işsizlik endişeleri yer alıyor. Gazetecilikte yapay zekâyla ilerlemek, ilginç bir geleceğin kapılarını aralasa da temkinli ve üretmekten kaçınmayan bir yaklaşım gerektiriyor" diyor.
Görsel: Yapay zekâ programı Midjourney'den yapay zekânın insanlığa etkisine ilişkin bir görsel yaratmasını istedim. Bu görseli yarattı.
Yıldız Tar kimdir?
Sıfatsız gazeteci, Boğaziçi terk, Cranberries hayranı, fantastik roman müptelası. 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor.
Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı.
Kaos GL Derneği'nin senelik medya izleme raporunu kaleme alıyor. Çeşitli gazete, dergi, kitap ve dijital mecralarda LGBTİ+ hakları, hafıza çalışmaları, edebiyat, nefret söylemi ve medya okur yazarlığı üzerine yazıları yayımlanıyor.
T24'te "İnsan Manzaraları" başlıklı portre röportajlar yapıyor.
|