05 Mart 2014

Bozdağ’ın Brüksel ziyareti: ‘Sağırlar diyaloğu’

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten’in ikili görüşmesinde yaşanan ‘sağırlar diyaloğu’.

BRÜKSEL – Türkiye’nin giderek artan iç gerginliği ve Başbakan’ın sıkı talimatları doğrultusunda peşpeşe atılan siyasi adımlar (HSYK, İnternet) ve yargı-güvenlik yapısını hallaç pamuğu gibi atan ‘idari tedbirler’ dolayısıyla Ankara ve Brüksel arasında resmi düzeyde vahim bir ‘hat kopukluğu’ başgöstermiş durumda.

Bunun en son örneği, Brüksel’e ani bir ziyaret düzenleyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten’in ikili görüşmesinde yaşanan ‘sağırlar diyaloğu’.

Görüşmenin hayli sıkıntılı geçtiği anlaşılıyor. Toplantıya katılan kaynakların aktardığına göre, taraflar birbiriyle örtüşmesi mümkün olmayan iki farklı dil kullanmış.

Kaynağım şunları söyledi:

‘Adalet Bakanı, Ankara’ya bu taraftan üstü kapalı hissettirilen ‘şu sıralarda gelmeseniz daha iyi olur’ telkinlerine rağmen geldi. Görüşmede HSYK kısmı öyle uzun yer tuttu ki, internet düzenlemelerine vakit kalmadı. Bakanın esas mesajı, ‘kaygı duymayın, merak etmeyin, sizin sandığınız gibi dışardan size anlatıldığı gibi değil, herşey çok güzel olacak’ şeklinde özetlenebilir. Ancak, bu sözlerin pek bir mana ifade etmediği, asıl meselenin ilkeler, kurallar ve son değişikliklerin normlara uygunluğu olduğu kendisine raportör tarafından anlatıldı. Ortada kendisiyle ilgili bir meşruiyet sorgulaması noktasına gelinmekte olduğu bile hissettirildi. Konuşma vardı, ama bir diyalog yoktu.’

Aktarılan bilgilere göre Oomen- Ruijten, Bozdağ’a dört defa üstüste aynı soruyu sormuş:

‘Sayın bakan, HSYK düzenlemelerini tüm çağrılarımıza rağmen geçirdiniz. Şimdi bu değişiklikleri isterseniz Venedik Komisyonu’na iletelim. Eğer Komisyon bunları temel ilkelere ve normlara uygun bulursa, hay hay. Ama aykırı bulursa siz yasayı o doğrultuda değiştirmeye hazır mısınız?’

Oomen-Ruijten’in bütün ısrarlarına rağmen Bozdağ bu soruya yanıt vermekten kaçınmış.

 

AB Bakanlığı soruşturması derinleşiyor

 

Ankara-Brüksel hattı üzerinde, Türkiye’deki ‘gidişat’ın koyu gölgeleri belirgin.

AB Komisyon’unun da doğruladığı, Türkiye AB Bakanlığı bünyesindeki Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi’nde (Ulusal Ajansı’nda Brüksel fonlarında usulsüzlük gerekçesiyle başlatılan inceleme de ilişkilere tüy dikmiş durumda.

Bu, yolsuzluk iddialarının Brüksel’de AB koridorlarına kadar ulaşması, soru işaretlerinin iyice kalınlaşması anlamına geliyor.

Zaman’dan Selçuk Gültaşlı’nın haberine göre AB Komisyonu, ‘somut delilleree dayalı olduğu öne sürülen incelemenin memur alımında şeffaflık eksikliği, kurumun ihalelerinde AB ve milli mevzuatın ihlal edildiğiyle ilgili ‘ciddi iddialar’ üzerine başlatıldığını duyurdu.

Eğitim, Kültür, Çok Dillilik ve Gençlik’ten sorumlu Komiser Androulla Vassiliou’nun sözcüsü Dennis Abbott, iddialar doğru çıkarsa 2014 için Erasmus programının askıya alınabileceği uyarısı yapmış durumda.

 

AP raporuna Almanya’dan itiraz

 

Oomen-Ruijten’in hazırladığı Türkiye raporunun gelecek hafta oylanması bekleniyor. Ancak, aldığım bilgilere göre, Almanya AP milletvekillerinden bazıları, hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğü konularında ‘daha net eleştiriler olmalı’ gerekçesiyle oylamanın ertelenmesini talep etmiş.

Öte yandan, Ankara’nın, Türkiye raporuna itirazları içeren kabarık bilgi notunun da AP çevrelerinde ‘ters teptiği’ anlaşılıyor. Oomen-Ruijten’e yakın kaynaklar, 10 sayfalık bilgi notunun ‘hiç de ikna edici olmadığı’ hatta ‘akıl ve izan sınırlarını zorladığı’ görüşünü paylaştılar.

Gültaşlı’nın haberine göre, AP’de ‘aptal yerine konuyoruz’ algısı ağır basmış durumda.

Ankara’nın bilgi notuyla ilgili ayrıntılar şöyle:

‘AP Dış İlişkiler Komitesi milletvekilleri ile danışmanlarına gönderilen 10 sayfalık belge, üzerinde mutabık kalınan önergelerin çok sert ve Türkiye’ye önyargılı tavrın tezahürü olduğunu iddia ediyor. İnternet ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kanunlarının raporun hem lafzını hem de özünü olumsuz etkilediğine işaret edilen AB Bakanlığı mektubunda, hükümete karşı ‘kumpas kurulduğu’, devirmeye teşebbüs edildiği, alınan tedbirler çerçevesinde Türkiye’nin daha demokratik olacağı iddia ediliyor.

Son soruşturmaların devlet içinde ‘paralel bir yapıyı’ ortaya çıkardığını iddia eden Ankara’nın mektubu, bu yapının müntesiplerinin polis ve yargıda üst mevkileri işgal ettiklerini, seçimlere girilirken paralel yapının hükümete kumpas kurduğunu ve bu yapının mevcudiyetinin ‘hukukun üstünlüğü ve demokrasiye’ en büyük tehdit olduğunu savunuyor. Belge meselenin ‘ciddiyetinin anlaşılması’ gerektiğini ifade ederek Avrupalıların konuyu anlayamadıklarını ima ediyor.

Hükümet tasarruflarının mezkur tehdidin ortadan kaldırılması ile yargı ve emniyet kuvvetlerine güvenin artırılması için yapıldığını iddia eden belge, yolsuzluk iddialarının da ‘bağımsız yargı’ tarafından soruşturulduğunu savunuyor. Yargı bağımsızlığının anayasa tarafından teminat altına alındığı için müdahalenin söz konusu olamayacağını, hükümetin devam etmekte olan soruşturmalara müdahale etmesinin söz konusu olamayacağını, savcılar arasındaki görev dağılımlarının da başsavcı tarafından yapıldığı ifade ediliyor. Adil soruşturma için davalara yeni savcıların atandığına işaret eden belge, yeni atanan savcıların daha az bağımsız olacağını söylemenin ‘adil’ olmayacağını savunuyor.

Polislerin işlerinden kovulmadığını sadece ‘rutin’ bir işlem sonucu görev yerlerinin değiştirildiğini iddia eden AB Bakanlığı, bazı polislerin de haklarındaki iddiaların salimen soruşturulması için başka görevlere atandığını belirtiyor.

Yeni HSYK kanununun ‘geri adım’ olarak nitelendirilemeyeceği iddia edilen belgede değişikliklerin büyük oranda AB ve Venedik Komisyonu kriterlerine uygun olduğu savunuluyor.

2280 kişinin dinlenildiğinin ortaya çıktığını iddia eden bakanlık, bu hadisenin hükümeti devirmeye yönelik ‘açık bir teşebbüs’ olduğunu belirtiyor. Dinlenenler arasında hükümet mensuplarının yakınlarının da bulunmasının ‘polis ve yargıda paralel yapının mevcudiyetini’ teyit ettiği kaydediliyor.

AB’nin hükümete yönelik hürriyetleri kısıtlama ve yargıya müdahale gibi eleştirilerinin aslında paralel yapının icraatlarından kaynaklandığı iddia edilirken ‘Hukukun üstünlüğü çerçevesinde paralel devletin tasfiyesi köklü siyasi reformların hızlı ve kalıcı şekilde yapılmasının önünü açacaktır.’ deniliyor.

AB Bakanlığı ‘paralel devletin tasfiyesi’ ardından reformlara hızlıca devam edileceğini savunuyor.’

AB bakanlığı’nın bilgi notu, burada ‘ters tepmiş’ durumda. 

Bir kaynak, sorum üzerine, bir süre sessiz kaldı ve şunu söyledi: 

‘Bu tür argümanların hiçbir çevrede ikna edici etki yaratmadığını söyleyebilirim.’

Ve ekledi: ‘Ankara’da burasının önyargı üretim merkezi olduğunu sananlar varsa sadece kendilerini kandırırlar. Biz, sadece ilkeler ve reform hedefli Türkiye’nin resmi heyetleri, kadroları nereye kayboldu, onu merak ediyoruz.’

 

Yazarın Diğer Yazıları

İnsan haysiyeti, hak-hukuk ve demokrasi için

Oyunuzu ne için vereceksiniz, demokrasiye mi evet diyeceksiniz, despotizme mi?

'Kamu yararı'nı hiçe sayma demagojisi gırla gidiyor

Tam bir kargaşa yaşanıyor. Giderek laf salatasına, demagojiye dönüşen bir kavram kargaşası bu.

Medyadaki arkadaşlar, uyanın bu kış uykusundan!

Ortalığa saçılan ses kayıtlarında, Türkiye medyasının nasıl bir siyasi mühendislik ve operasyon merkezi haline getirildiği her geçen gün biraz daha iyi anlaşılıyor.