06 Mart 2022

Zam ve zam ve zam faciası derken maske komedisi

Vak'a sayısı sanki birkaç yüze, hayatını kaybedenler sanki sekiz, on kişiye kadar inmiş gibi...

Her hafta, ayrıca üç gün üst üste "akaryakıta zam ve zam, dün bugün yok, yarın yine zam!.."

Üç günde 2 lira 10 kuruş zamla birlikte, arabada bir deponun dolması artık "bin liraya" yaklaşıyor, bir litre benzin 19 lira sınırında. Yarın o sınırı da, geçebilir.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla birlikte dünyada petrol fiyatları yükseliyor, şu anda yüzde 33 dolayında artış var.

Tamam...

Bununla birlikte...

"Sadece Türkiye'de...

Başka hiç bir ülkede yok...

Petrol ithal eden bunca ülke var ama, hiç birinde akaryakıta böylesine anormal zam yok." 

Neden acaba?...

Faiz takıntısı

Neden olacak, "faiz sebep enflasyon sonuç" diye, zerre kadar gerçek olmayan, gökten inmiş, bir takıntı nedeniyle. 

Akaryakıt zammında, bu ekonomik politikalarla aşılması mümkün olmayan döngü şöyle.

Beş ay önce Eylül'de faiz yüzde 19.

Tayyip Erdoğan'a göre, ‘laf dinlemeyen' Merkez Bankası Başkanları arka arkaya görevden alınıyor, son başkanla birlikte faiz adım adım yüzde 14'e düşürülüyor.

"Faiz düşünce dolar 8.50 liradan 18 liralara fırlıyor." 

Ardından bugün çok yüksek maliyetlere yol açan "kur korumalı mevduat" getiriliyor, dolar biraz geriliyor. Geriliyor ama, milyarlarca liralık zarara yol açıyor.

Dolar bugünlerde 14 lira dolayında. Eylül ayına göre, yüzde 60 değer kaybı.

"Petrolün varil fiyatı yüzde 33 artarken, TL'nin kaybı yüzde 60 dolayında.

İkisi birden, akaryakıt fiyatlarını bombalıyor.

Oysa... 

Merkez Bankası faizi düşürmeyip, doları 8.5, 9 lira civarında tutmuş olsa...

Dünyada yükselen petrol fiyatlarına rağmen, benzine yine zam yapılır ve fakat zam asla her güne biner hale gelmezdi.

Beş ay önce 7 liralık benzinin litresi bugün en fazla 11, 12 lirada kalabilirdi."

Çok ağır fatura

Yanlış, baştan sona yanlış, bütünüyle yanlış bir politika, teori, anlayış, artık ne ise...

Hepimize çok ağır bir fatura yüklüyor.

Akaryakıt fiyatlarındaki zammın ekonomideki zincirleme etkisi düşünüldüğünde...

Maliyetlerin nasıl arttığı hesaplandığında, böyle giderse, zaten çok ağır yara almış olan ekonomi yakında içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

"Faizi derhal yükseltmek, bir ölçüde dolardaki artışı frenlemek gerekir, o fren akaryakıt fiyatlarını da frenleyebilir."

Sadece zam ve zamla yönetilen bir ekonomi nereye kadar?..  

Maske fiyaskosu

Üç gün önce, perşembe günü, İstanbul'da büyük bir AVM'de bulunan kitapçıdayım...

"AVM'ye girerken HES kodu sorulmuyor ancak, binadaki hemen herkeste, çalışanlar ve oraya gelenler, herkes maske takıyor, kendilerini koruma bilinciyle."

Geriye dönelim, yaklaşık iki yıl önceye...

Statlarda... Okullarda... Hastanelerde... İş yerlerinde... Kamu binalarında... Üniversitelerde... Özetle, topluma açık bütün alanlarda...

İki yıla yakın süredir aynı pankart, değişmez bir slogan:

"TMM... Temizlik Maske... Mesafe..."

Salgının başlamasıyla birlikte alınan çeşitli önlemler var.

Sokağa çıkma yasakları, lokanta, büfe, dernek gibi yerlerin kapatılması, okullarda yüz yüze eğitime ara verilmesi, toplu ulaşımın sınırlandırılması bunların başına geliyor.

Aşı sürecinin henüz başında iken, bu kararların yanı sıra, genel bir kural tüm TV kanalları ile birlikte her fırsatta tekrarlanıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her açıklamasında aynı vurguyu ihmal etmiyor:

"Temizlik, maske, mesafe..."

O günlerde:

"Salgında vak'a sayısı günde üç, dört bin, hayatını kaybedenler kırk, kırk beş dolayında."

Ama, önlemler ve ikazlar salgının tehlikesine paralel olarak, gerçekçi biçimde sürekli ve uyarıcı.

Şaşırtan karar

Buraya kadar iyi.

Sonra, geçen yılın yaz aylarında ve sonbahara girerken, önlemler biraz gevşetiliyor.

Ne var ki...

"Günlük vak'a sayısı seksen, doksan bine, hayatını kaybedenler iki yüzün üstüne yükseliyor."    

Son iki ay içinde bu eğilim pek değişmiyor.

Geçen çarşamba akşamı ki, o gün vak'a sayısı yine altmış bin, hayatını kaybedenler 200 dolayında...

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca herkesi şaşırtan bir karar açıklıyor:

"Artık açık havada maske kullanmak zorunda değiliz. Kapalı ortamlarda havalandırma yeterli ise ve mesafe kuralına uyum gösterilebiliyorsa, maske takmak şart değil. Yeni dönemde HES kodu uygulaması kaldırıldı."

Vak'a sayısı sanki birkaç yüze, hayatını kaybedenler sanki sekiz, on kişiye kadar inmiş gibi.

Nasıl bir mantık ise!... 

Hangi gerekçe ile ise!..

Bu garip karara hiç kimse ve tehlikenin geçtiğine inanmıyor ki, yukarıda aktardığım gibi, gittiğim bir AVM'de ya da sokakta herhangi bir dükkanda herkes maske takmaya devam ediyor.

İçişleri de katılmadı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın ve de bilim kurulunun "maske kararına" halk katılmadığı gibi, İçişleri Bakanlığı da katılmıyor.

Fahrettin Koca'nın açıklamasından 24 saat sonra İçişleri Bakanlığı 81 ile genelge gönderiyor: 

"Uygun havalandırma koşullarının bulunduğu kapalı yerlerde maske kullanma zorunluğu uygulanmayacak."

Fahrettin Koca'yla ayıp olmasın diye, bu tekrardan sonra asıl karar geliyor:

"Yeni bir karar alınıncaya kadar okul, hastane, sinema, tiyatro ile (...) otobüs, minibüs, servis, tren, metro, vapur, uçak gibi her türlü toplu ulaşım araçlarında maske kullanım zorunluğu uygulamasına devam edilecektir."

Koca ve bilim kurulunun kararlarına katılmadığı gibi, o kararı düzelten bir adım.

"Yap - boz, boz - yap" düzeni!.. 

Ülke yönetiminde günlük hayatımızı etkileyen bir örnek.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"