İlkokul birinci sınıf Hayat Bilgisi kitabındaki test sorusu:
Yurdumuzu düşmanlardan kim kurtarmıştır?
a)Mustafa Kemal Atatürk
b)Recep Tayyip Erdoğan
c)Abdullah Gül
Seçenekler harika. Kitabı kime yazdırmışlarsa, şimdiden iyi bir hazırlık. “Kurtarıcı” olarak küçük çocukların aklının bir köşesine yerleştirmek üzere. Test soruları aynı kitapta devam ediyor:
Cumhuriyeti kim kurmuştur?
a)Mustafa Kemal Atatürk
b)Fatih Sultan Mehmet
c)Recep Tayyip Erdoğan
Altı yaşındaki çocukların aklına mutlaka “Recep Tayyip Erdoğan” ismini yerleştirme çabası, daha ilkokuldan başlayarak. Sistematik ve bilinçli. Test sorusu aynı kitapta devam ediyor:
İlk Cumhurbaşkanı kimdir?
a)Süleyman Demirel
b)İbrahim Tatlıses
c)Mustafa Kemal Atatürk
İlk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olamayacağına göre, çocukların zihinlerini karıştırıp, seçeneklerden birine “İbrahim Tatlıses” adını yazmak, kendi tarihi ile dalga geçmenin, alay etmenin ta kendisi. Kendi tarihine saygısızlığın dik alası.
“Milli eğitimin” geldiği yer burası. Başkanlık uğruna.
Bu tür test soruları “Başkanlık provasının” nereden başladığını, nerelere kadar uzanabildiğini gösteriyor.
“Örgütlü, geniş kapsamlı bir prova.”
Platformun üyelerine bakın
O prova ilkokul kitaplarından geniş katılımlı toplantılara, oradan canlı yayınla TV’lere ve her kanalda günde on kez tekrarlanan haberlere yansıyor. Önceki gün ve dün olduğu gibi.
Önceki gün Tayyip Erdoğan sivil toplum kuruluşlarından oluşan bir platformda konuşuyor. O platformun adı “Türkiye Anayasa Platformu.”
O platformu oluşturan sivil toplum kuruluşları şunlar:
Memur-Sen, Anadolu Platformu, ASKON, Birlik Vakfı, Cihannüma Derneği, Ensar Vakfı, Hak-İş, HUDER, İHH, İlim Yayma Cemiyeti, İnsan ve Medeniyet Hareketi, MÜSİAD, ÖNDER, TGTV, TÜMSİAD ve TÜRGEV.
Ortak adres AKP
Hepsinin ortak adresi AKP. Hepsi o yöne bakıyor, AKP’ye. Hatta, doğrudan kendisinin kurdurduğu vakıf da o platformda.
Hepsi AKP sempatizanı ama, platformun adı “Türkiye” diye başlıyor.
Erdoğan kendisine sıkı sıkıya bağlı bu platformun temsilcileri karşısında konuşuyor, her sözü alkışlarla karşılanıyor. O da, zaten sesini iki, üç cümlede bir yükseltiyor ki, ardından gelsin alkışlar.
Organizasyon yerinde, hiç sekmiyor.
Bu platformun “Biz Kimiz” başlığıyla yayımlanan bildirisinde gerçi Başkanlıktan söz edilmiyor ama, platformun amacı çoktan sırıtıyor. Erdoğan’ı Başkan yapmak için oluşturulmuş bir platform.
Böylelikle, “işte bakın, sivil toplum örgütleri de Başkanlık istiyor” nağmesi.
Fırsat bu fırsat, zaten toplantı o fırsatı yaratmak için Erdoğan konuşmasını baştan sona Başkanlık üzerine oturtuyor.
İlkokul kitaplarından başlayarak bu tür toplantılarda ana tema Başkanlık, “vazgeçilmez Başkan Babamız Tayyip Erdoğan.”
Biden ve başkanlık
ABD Başkan Yardımcısı Biden geçen hafta Türkiye’ye geldiğinde, ifade ve basın özgürlüğünden, PYD, Suriye politikasına kadar pek çok konuda Ankara’yı uyarıyor. Bu ziyarette Biden’ın mesajları Ankara’yı müthiş rahatsız ediyor.
Öyle görüş farkları var ki, klasik diplomatik adet nezaket dışına itiliyor, önceden planlanan Erdoğan-Biden ortak basın toplantısı iptal ediliyor. Ediliyor, çünkü görüş farkları olduğu gibi, ortaya çıkacak.
Biden ayrıca AKP, CHP ve HDP temsilcileriyle bir araya geliyor. Davet edildiği halde, MHP katılmıyor.
O toplantıda Biden’ın üç mesajı dikkat çekici:
“PYD ile iyi geçinin”, bizimkilerin arası şu sırada çok kötü,
“Biz Amerika olarak basın ve ifade özgürlüğü ile ayakta duran bir ülkeyiz”, bizim halimiz meydanda, ne basın, ne ifade özgürlüğü kalmış durumda.
Ve üçüncü mesaj:
“Bizde Başkanlık sistemi var, biz göç alan bir ülkeyiz, o kadar farklı etnik gurubu ortak değerlerde toplamak için Başkanlık sistemi ile yönetilmek en mantıklısı. Zaten iki yüz yüz elli yıla yaklaşıyor bizdeki sistem”
Ve bizimkilerin kulağına gitmesi için, belki de, resmi görüşmelerde de, vurgulamış olabilir:
“Siz parlamenter sistemin erdemini ve gücünü unutmayın.”
Yani, vazgeçmeyin. Bundan daha açık ne söylenebilir ki. Zaten Biden bunları söylemek, bu uyarılarda bulunmak üzere geliyor Türkiye’ye.
"Türk tipi"
Şimdi ortaya yeni bir kavram atılıyor, “Türk tipi Başkanlık”.
Nedir bu, anayasa biliminde böyle bir kavram yok.
AKP’nin hazırlıklarına göre, “Türk tipi”, kuvvetler ayrılığına son veriyor, yasama, yürütme ve hatta atamalar üzerinden yargıyı da tek elde topluyor.
Üstelik, bunları yaparken başkan yetkili ama, sorumsuz.
Ayrıca, “Başkan partili” olacak. Yani, partisini de kontrol altında tutacak, ne olur ne olmaz.
Bunun adı Türk tipi diktatörlük, başka bir şey değil.
Hem yetkili, hem sorumsuz, yani kimse denetlemeyecek. “Türk tipi” hiçbir anayasa teorisinde, hiçbir demokratik ülkede olmayan bir ucube, bir padişahlık.
Astığı astık, kestiği kestik.