24 Mayıs 2024

Tasarrufla karışık: Basını susturmak, Bartın'dan Malatya'ya, arada Çıldır!..

Sen "tasarruf tedbirleri" diye yola çık, projelere devam et, özel jetlere devam et, medyayı susturmak için racon kes!..  

"Anatolea..."

Yani, Anadolu.

Batı'dan Doğu'ya doğru uzanan memleketimiz, Anadolu...

"Güneşin doğduğu yer" anlamında.

Güneşin ötesinde, orada aydınlığın doğmasında rol oynayan önemli etkenlerden biri, her yerde olduğu gibi...

"Bağımsız medya, bağımsız yerel basın."

İncir çekirdeğini doldurmayan, son günlerin modası, "tasarruf tedbirleri" arasında bir madde var:

"Kamu kurum ve kuruluşlarınca hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak, görev alanlarıyla ilgili olmayan yayınlara abone olunmayacaktır".

Burada asıl hedef yerel basın.

Tam miktarını bilmiyorum ama, kamu kurumlarından günlük gazete alımı ve abonelik toplamı yılda ne tutar ki?..

Maksat başka.

Susturmak

Yerel basında önde gelen gazeteler, iktidarın hoşlanmadığı ses getiren habercilik yapıyor.

Böyle bir "tasarruf"(!) kıt kanaat koşullarda gerçek gazetecilik yapmaya çalışanlara "sen artık gazetecilik yapma" demekten başka bir şey değil.

Onlar yazamasın ki, Anadolu halkı yerel anlamda pek çok olaydan habersiz kalsın!.. Aynı zamanda yerelden ulusala uzanan medya zinciri kırılsın!..

Basın İlan Kurumu zaten ulusal ya da yerel, muhalif medyanın ilanlarını kesmekle görevli.

"Tasarruf tedbirleri" üzerinden yerel basını susturmaya çalışmak, basın özgürlüğüne darbe indirmekten farksız.

Önce ihale, sonra onay

Bu kısıtlamaya rağmen...

Bartın'da yayımlanan bazı gazeteler geçenlerde önemli bir habere imza atıyor.

O haberler, olayı yerinde izleyen CHP Bartın milletvekili Aysu Bankoğlu tarafından önceki gün Meclis genel kuruluna taşınıyor. Bankoğlu:

"Bartın Irmağı ıslah projesi var. Irmak boyunca kent merkezine iki, üç metre yüksekliğinde beton duvar, üstüne de cam koruluk çekiliyor. Kentin doğal ve tarihi dokusu, estetiği filan yok".

Ama, önemli bir konu var, Bartın gazetelerinden okuyorum, Bankoğlu da kürsüde:

"Bartın'ı ikiye bölen bu girişim için pazarlık usulüyle ihaleye çıkılmış, ihale bedeli 750 milyon liraya dayanmış. İhale şartnamesi 8 Şubat ile18 Kasım 2023 arasında çalışmanın bitirilmesini öngörüyor.

Şimdi dikkat, projenin uygunluğuna Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonundan onay 30 Kasım 2023'te çıkıyor!.."

Yükü belediyeye

İlgili komisyon 20 Ekim 2023'te verdiği kararda:

"Prensipte uygun ama, uygulama projesi yok!.."

Uygulama projesi yok, ihalesi var, yaklaşık 750 milyon liraya birilerine veriliyor.

"Tasarruf tedbirleri", yeni yatırım yok, yeni proje yok gibi laflarla milleti uyutmaya çalışıyor.

Devlet Su İşleri "biz Bartın Belediyesi ile protokol yaptık" diyor.

Belediye o sırada AKP'li, 31 Mart seçimlerinde CHP'ye geçiyor.

CHP'li Belediye belgelere bakıyor, protokolde Belediye Başkanının imzası yok. İmzası yok ama, projeden kaynaklanabilecek yükümlülükler Belediyeye yıkılıyor. İyi mi?..

Yooook, durun daha bitmedi.

Projenin anlaşmazlık durumunda yetkili mahkeme neresi?..

Kırk yıl düşünseniz bulamazsınız!..

"Çıldır Mahkemeleri!..

Çıldır mı?..

Çıldır nerede?..

Ardahan'da... Bartın'dan 1.247 kilometre uzakta".

Çıldır!..Gerçekten çıldır!..

Bir de Malatya'dan

Bir örnek de, Malatya'dan.

Malatya'da gerçek gazetecilik yapan bazı gazetelerde "tasarruf tedbirleri sonrasında" bir haber yayımlanıyor.

"Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu Ankara'dan Malatya'ya özel uçakla geliyor, özel uçağın 25 bin dolara kiralandığı öne sürülüyor.

Bakan havaalanından kent merkezine üç minibüsle geliyor."

Aynı Bakan Uraloğlu, CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır'ın açıkladığına göre...

"Birkaç gün önce Almanya'da bir toplantıya özel jetle gidiyor".

Neden tarifeli uçakla gitmiyor?...

"Tasarruf tedbirleri" var ya!..

"Etki ajanliği"

Yerel basında her gün benzer haberler yayımlanıyor, bir bölümü muhalif TV'lere ve ulusal medyaya aktarılıyor, bir bölümü arada kaynayıp gidiyor.

AKP bu durumda ne yapar?..

Onların deyimiyle, "yaparsa AKP yapar".

"Tasarruf tedbirleri" üzerinden, "bundan sonra abonelik yok, günlük gazete alımı yok" laflarıyla karışık, amaç arkadan dolaşarak ulusal medyayı ve yerel basını susturmak.

Ulusal düzeyde durum malum. AKP büyük oranda denetliyor. Şimdi buna ek getirmek istiyorlar.

Baskıcı rejimlerin el aletlerinden "etki ajanlığı" icadıyla, muhalif medyayı kontrol altına almak, herkesi susturmayı hedeflemek.

Sen "tasarruf tedbirleri" diye yola çık, projelere devam et, özel jetlere devam et, medyayı susturmak için racon kes!..  

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan'ın zor tercihi: O dosya ile "yeni anayasa" hayali arasında 

Erdoğan - Bahçeli ittifakı bozulur mu?.. Bunu Erdoğan belirler. Ya Sinan Ateş dosyasında, Ayşe Ateş'e verdiği söz doğrultusunda sonuna kadar gider... Ya da o dosya, bazı zanlıları dışarıda bıraktığı söylenen iddianame ile sınırlı kalır

Erdoğan'la görüşme: CHP halka anlatamadı, oysa Özgür Özel içeride...

İletişim!.. Döne dolaşa iletişim!.. CHP'deki bu eksiklik CHP'yi geriye düşürüyor

Avrupa seçimleri: Amerikan darbesi, Steve Bannon...

Kitle halinde gelen göçmenler bizde ve Avrupa’da ne zaman sorun haline geliyor?