16 Nisan 2020

Tarih yazan mahkûmlar

Duvarları yıkılmasına rağmen, hiç bir mahkûm kaçmayınca, dönemin Erzincan Savcısı, 1950 - 60 arasında Demokrat Parti iktidarında Devlet Bakanı olacak olan İzzet Akçal hapishaneye geliyor ve mahkûmlara yukarıdaki konuşmayı yaparak, onları serbest bırakıyor. Serbestler ama, akşamları hapishaneye dönecekler

"Sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bırakacağım. Aranızda çevre köylerden olan varsa, iki günlüğüne köylerine gidip, ailelerinin durumuna bakabilirler. Ancak, bir koşulum var. Hiçbiriniz kaçmayacaksınız. Canla başla çalışacaksınız. Her gün, işiniz bittiğinde cezaevine döneceksiniz."

Yıl 1939 Aralık... Erzincan... Hava sıcaklığı sıfırın altında 30 derece, kar kalınlığı bir metreyi buluyor. Gece yarısı saat 02’de Erzincan Anadolu’nun son üç yüz yılda gördüğü en büyük deprem felaketiyle karşılaşıyor.

7.9 şiddetindeki deprem başta Erzincan olmak üzere, Ordu, Giresun, Sivas, Tokat, Amasya ve Gümüşhane’de çok ağır hasara yol açıyor. 32 bin 968 kişi hayatını kaybederken, on binlerce bina yerle bir oluyor.

Hapishane de yıkılıyor

O büyük yıkımda Erzincan Cezaevi’nin de duvarları yıkılıyor, mahkûmlar açıkta kalıyor.

Ama, hiç bir mahkûm kaçmıyor.

Duvarları yıkılmasına rağmen, hiç bir mahkûm kaçmayınca, dönemin Erzincan Savcısı, 1950 - 60 arasında Demokrat Parti iktidarında Devlet Bakanı olacak olan İzzet Akçal hapishaneye geliyor ve mahkûmlara yukarıdaki konuşmayı yaparak, onları serbest bırakıyor.

Serbestler ama, akşamları hapishaneye dönecekler.

Başka mahkûmlar da katılıyor

Mahkûmlar söyleneni yapıyor, kurtarma çalışmalarına katılıyor.

Ve her akşam hapishaneye dönerek, sayımda yer alıyor. Hiçbiri kaçmıyor.

Erzincan örnek oluyor, Şebinkarahisar, Niksar, Erbaa, Fatsa cezaevlerindeki mahkûmlar da, günlerce kurtarma çalışmalarına katılıyor. Enkaz altından bir kaç bin kişi çıkartıyor ve hayatlarını kurtarıyor.

Hiç biri kaçmıyor.

Hayal gibi!.. Ama, gerçek.

Mahkûmların çabası bölgedeki yöneticiler tarafından Ankara’ya bildiriliyor.

Hükümet olayın farkında. Mahkûmlara ödül vermeye karar veriyor.

Özel af yasası

Nasıl bir ödül?

Başbakan Refik Saydam başkanlığındaki hükümet 19 Nisan 1940 günü Meclis’e "özel af yasası"  gönderiyor. Meclis’te kabul edilen yasa 26 Nisan 1940’ta Resmi Gazete'de yayımlanıyor, yasa şöyle:

"27 Kanunuevvel 1939 tarihinde ve müteakip günlerde vuku bulan zelzelede felakete uğrayanların kurtarılmasında fevkalade hizmetleri görülen bazı mahkûmların cezalarının affı hakkında kanun."

Çok kısa, yürütme maddesiyle birlikte dört maddeden oluşan yasanın ilk ve asıl maddesi şu:

"Bağlı listede adları yazılı 241 mahkûmun mahkûmiyet müddetlerinin beşte dördü ve hukuku  amme ve tazminat kabilinden olan para cezaları affedilmiştir."

Kanunuevvel, yani aralık ayı. Mahkûmiyet cezasının beşte dördü, yani hemen hepsi, para cezalarıyla birlikte affa uğruyor.

Tesadüfen, yine bir nisan ayında, seksen yıl önce.

Nerede o mahkûmlar

Hani söylenir ya, "nerede o eski günler" diye...

Bu gerçek olaya bakınca, insanın ister istemez, "nerede o mahkûmlar" diyesi geliyor ki, aralarında ağır suç işlemiş olan, cinayetten, kaçakçılıktan, dolandırıcılıktan, kız kaçırmaktan mahkûm olanlar var.

Şimdiki aftan çıkacak olanlar rüşvetçi, dolandırıcı, ne kadar adi suçlu varsa... Mafya uzantıları... Bunlardan böyle bir tavır beklemek mümkün mü? Hiç sanmıyorum ama, hiç.

Peki, seksen yıl önce öyle de, bugün neden böyle? Böyle bir fırsatta bugün hapisten kaçmayan kalmaz, en azından büyük çoğunluğu kaçar.

Aradaki fark ne, o gün ve bugün neden böyle?

Mahkûmlarda bile, seksen yıl önce bir adet, bir gelenek, bir adap var, ülkenin sosyolojisi, sosyal altyapısına uygun bir davranış kültürü.

Bugün çoktan kaybolmuş olan bir kültür.

Bugün magandalık kol geziyor.

Talihsiz sayı: 51

Günümüze gelirsek ama, başka bir açıdan...

Günümüzde birbiriyle çelişen iki tavır var, muhalefete ait.

Af görüşmeleri sırasında muhalefet partileri Meclis’te AKP - MHP ortaklığı karşısında ezici bir üstünlük sağlıyor. AKP iktidarı Meclis’te inanılmaz biçimde aciz kalıyor. Çoğunluğu var, o kadar. Af yasasına muhalefetin yönelttiği eleştirilere kendi açısından ikna edici karşılıklar veremiyor. Çünkü, muhalefetin haklılığını görüyor.

Ama, ikincisi... Yine muhalefete ait.

Görüşmeler sırasında o ölçüde cevval, akıcı, disiplinli, mantıklı muhalefet yürüten CHP, İyi Parti ve HDP yasanın son oylamasında çuvallıyor.

Yasanın kabul edildiği oylamaya sadece 51 muhalif milletvekili katılıyor. Ayıp ve ayıp ve ayıp!..

CHP’nin 139 milletvekili var, oylamaya sadece 19 milletvekili katılıyor.

HDP’nin 61 milletvekili var, oylamaya sadece 24 milletvekili katılıyor.

İyi Parti’nin 38 milletvekili var, oylamaya sadece 8 milletvekili katılıyor.

Üç partinin toplam 238 milletvekili var, sadece 51’i oylamada!..

Partilerin liderleri ve grup başkan vekilleri nerede? Biri bize açıklasın bu durumu!..

Muhalefetin görüşmeler sırasında elde ettiği üstünlük zedeleniyor, yara alıyor.

Ya Erzincan?.. Romanı yazılır, filmi çekilir... Mahkûmlarla birlikte savcı İzzet Akçal bir tarih yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

Suriye cehenneminde Ankara’nın PKK manevrası

Her ne kadar PKK’nın Suriye’deki kolu olsa bile, YPG’nin yenilmesi PKK’nın Türkiye’de devre dışı kalma sürecini başlatıyor olabilir. Bu da Apo’nun yapacağı muhtemel çağrının önemini azaltıyor olabilir

"
"