Cemal Süreya şiirinde sorar ya, “sizin hiç babanız öldü mü” diye, şimdi bir başka soru:
“Siz hiç evinize geldiğinizde, evinizin yerle bir olduğunu, enkaza dönüştüğünü gördünüz mü? Eşyalarınızı moloz yığınları arasında aramak zorunda kaldınız mı? Size kimse haber vermeden, eviniz hiç yıkıldı mı? Kullandığınız eşyalarınız iş makinaları altında ezildi mi?”
Sizin ezilmemiş olabilir, ama Diyarbakır Sur’da yaşayanların evleri iş makinalarıyla enkaza, eşyaları moloz yığınlarına dönüşüyor.
Sur tankla, topla tam bir enkaza dönüşüyor. Bunun üzerine şimdi Sur’un yüzde seksen ikisi AKP hükümeti tarafından acele kamulaştırılıyor.
Bunu yaparken Sur’da yaşayan insanlara, Sur’da çalışan esnafa kimse sormuyor.
Yedi bin yıllık tarih
Son aylarda teröre karşı operasyonların en yoğun yaşandığı yerlerin başında Diyarbakır Sur geliyor. Sur aslında müthiş bir bölge:
- Yedi bin yıllık tarihi var.
- Buradan pek çok uygarlık gelip geçmiş.
- Yirmi yedi camii, yedi kilise, bir havra, yüz kırk beş han, hamam, kervansaray, değirmeni ile UNESCO tarihsel miras alanı içinde.
- Günümüzde Diyarbakır’ın ticari kalbi.
Operasyonlar tarihi miras bırakmazken, insanların evi, barkı, dükkanı da, elden gidiyor
Bu tarihi bölge 1970’lerden sonra tam anlamıyla talana uğruyor. Tarihi evler yıkılıyor, yerine sekiz, on katlı binalar dikiliyor. Bugün geriye dört yüz elli tarihi ev kalıyor, onlar da şimdi acele kamulaştırma kapsamında.
Sur ile ilgili 1990’da koruma amaçlı bir imar planı yapılıyor ancak, uygulanmıyor. 2012’de yeniden ve yine koruma amaçlı bir plan daha yapılıyor. Belediye ve valilik birlikte birlikte kamulaştırmalar gerçekleşiyor. Ama uygulama, yine bildiğiniz gibi, askıda.
Sur - Toledo
AKP Hükümetinin on gün önce aldığı “acele kamulaştırma” kararı ile Sur içindeki on altı mahalle, Yenişehir’deki iki mahalle şimdi devletin malına dönüşüyor.
Yani, özel mülkiyet devlet malı oluyor.
Operasyonlar tarihi miras bırakmazken, insanların evi, barkı, dükkanı da, elden gidiyor.
Davutoğlu’nun deyimi ile “Sur Toledo olacak” ya!
Baronun itirazı
Madem Toledo olacak, bari acele olsun hesabıyla, acele kamulaştırmaya giderken, hükümetin karşısına Diyarbakır Barosu çıkıyor. Baro bu kararla ilgili yürütmenin durdurulması ve iptali için Danıştay’a dava açıyor.
Mülkiyeti Türkiye Barolar Birliğine ait, ama Barolar Birliğinin kararıyla Diyarbakır Barosuna tahsis edilmiş olan bina da acele kamulaştırma kapsamına alınıyor. Dolayısıyla, Diyarbakır Barosuna doğrudan iptal davası açma hakkı doğuyor.
Binanın Baroya ait olması dışında, Diyarbakır’da Sur ilçesinin yüzde seksen ikisinin kamulaştırma kapsamına alındığı bir durumda “yurttaşların mülkiyet hakkı başta olmak üzere, kentin hukukunu korumak” baroya düşüyor.
"Kamu yararı" nerede?
Baro hukuki gerekçeler göstererek, acele kamulaştırma kararının yanlış ve geçersiz olduğunu öne sürüyor. Anayasa ve ilgili yasalardan yola çıkarak, acele kamulaştırma halinin oluşmadığını belirtiyor.
Asıl önemlisi, kararın “üstün kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin bir gerekçe içermediğine” dikkat çekiyor.
Madem kamu yararı yok, o zaman neden acele kamulaştırma? Yangından neden mal kaçırma?
Baro dava dilekçesinde şunu söylüyor:
“Herhangi bir sebep belirtmeksizin, alınan kararın Anayasal düzen içinde kabul edilebilirliği mümkün değildir. (...) Yüz binlerce insanın yaşadığı Sur ilçesinin tamamına yönelik alınan bu karar ile yurttaşların mülkiyet hakkı ihlal edilecek, semtin demografik yapısı değişecek, vatandaşların sosyal yaşam alanlarından devlet eliyle koparılması gibi kabul ve telafi edilemez sonuçlar yaratacaktır.”
Kamulaştırma genel bir alanı kapsıyor, oysa, her taşınmaz açısından yasal koşulların bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerek ama, hükümet kararında bu yok.
Olmadığı için de, kamu kurumlarına ait binalar, belediyelere ait binalar, tarihi değerde ibadethane ve mekanlar bile kamulaştırma kapsamında. Hükümetin hukuk açısından en zayıf düştüğü noktalardan biri burası.
Neden en zayıf? Hem bu nedenle, hem de kamulaştırmanın her parsel için kamu yararının ayrı ayrı belirtilmesi gerektiği halde, belirtilmemiş olmasından dolayı, Danıştay’ın geçmişte kamulaştırmayı iptal kararları var.
Davutoğlu bugün Sur'da
Diyarbakır Barosu tapu kayıtlarını, Danıştay’ın eskiden verdiği benzer kararlarını, hükümetin kararı ile birlikte bir dosyaya koyuyor, üç gün önce yürütmeyi durdurma ve iptal davası açıyor.
Bugün de Davutoğlu Sur’a gidiyor. Acele kamulaştırma kararının kendisine göre, gerekçelerini açıklamak üzere.
Baronun hukuki itirazı ayrı, onun ötesinde asıl eksik olan şu.
Sur Halkını asıl hop oturup hop kaldıran konu, onlara danışılmaması, onların düşüncelerinin alınmaması. Ben yaptım oldu, mantığı, tepeden inme bir zihniyet. İnsanların malı, mülkü elinden alınıyor, onlara soran yok.
Muz Cumhuriyetini de geçti burası.
Davutoğlu bugün gidiyor, geç kalmış bir ziyaret. Karardan önce gidip, halkın düşüncesini almak varken, önce milletin malını, mülkünü alıyor, sonra halka anlatmayı seçiyor.
Anlatabilir mi, anlatabilecek mi, göreceğiz.