09 Ocak 2021

Stockholm Sendromu: 17 eyalet ayrılır mı?..

Trump öyle bir tohum ekiyor ki: "Kutuplaşma ve ayrışma, hâlâ Trump'a bağlı eyaletlerde, vazgeçilmez bağlantı sonucu, Stockholm Sendromu meydana getirebilir mi?.. Ekilen ayrışma ve kutuplaşma tohumları, o bağlantının devamı olmak üzere, bazı eyaletleri Amerika Birleşik Devletleri çatısından kopartır mı?..."

Bankayı basan soyguncu, bir kadını rehin alıyor. Kadın nişanlı. Ancak, altı gün süren rehinelik sonunda, soyguncu ve kadın birbirine bağlanıyor.

"Aralarında vazgeçilmez, duygusal bir bağ kuruluyor."

O kadar ki:

Soyguncu teslim olup, hapishaneye düştüğünde, kadın nişanlısını terk ediyor ve soyguncunun hapisten çıkmasını bekliyor.

1973 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de yaşanan bu gerçek olay psikoloji bilimine "Stockholm Sendromu" olarak geçiyor, "akla gelmeyen olaylar sonucu ortaya çıkan sarsılmaz bağları" anlatmak üzere.

Madalya töreni

"O Beyaz Saray'da madalya dağıtıyor!.."

Dört kişi hayatını kaybediyor, Kongre basılıyor, üyelerin hayatları tehlikede, polisle büyük bir çatışma yaşanıyor, sadece Amerikan tarihinin değil, takvim yapraklarına dünya demokrasi tarihinin en vahim ve kara günlerinden biri düşüyor, ama Trump önceden düzenlenmiş günlük programını aksatmıyor.

"Amerika ve dünya kendi imzasını taşıyan darbe girişimiyle çalkalanırken, Trump Beyaz Saray'da üç golf oyuncusuna 'Amerika'nın en yüksek sivil nişanı olan, Özgürlük Madalyası' takıyor!.."

Baskından saatler sonra, sözüm ona, kendini temize çıkarmak amacıyla açıklama yapıyor:

"Saldırganlar mutlaka yargılanacaktır. Şimdi halkın bir araya gelme ve barışma zamanıdır."

"Demokrasiye ihanete rağmen", Beyaz Saray'da günün bu olağan akışı, bu programı bile, Trump'ın artık sıradan bir insanda olması gereken normal ruhu halini iyice kaybettiğini gösteriyor.

Dışarıda insanlar ölüyor, o içeride "madalya dağıtıyor!.."

Savcılık hazırlığı: Geniş bir dosya

O madalya dağıtırken:

- Başkan seçildiğinden bu yana, kendisinin en büyük destekçilerinden, Amerika'nın etkili gazetelerinden Wall Street Journal demokrasi geleneklerine sadık kalıyor, "Trump'ın derhal istifasını" istiyor.

"Yandaşlık ve demokrasi arasındaki tercihte demokrat olmak ağır basıyor." Wall Street Journal körü körüne "yandaşlık" yapmıyor!..

- İç istihbarat ve güvenlikten sorumlu "FBI saldırının siyasi sorumluları, saldırganlar ve saldırı olaylarını kapsayan geniş bir dosya hazırlıyor." Yargıya vermek üzere.

- Ve Trump'ı önümüzdeki günlerde bekleyen tehlike...

"Washington Başsavcısı Trump'ın darbe kalkışmasında rolünü saptamak üzere belge toplamaya başlıyor."

O belgeler, Kongre baskını başta olmak üzere, Trump'ın demokrasiye ihanetini, yalanlarını, seçimden sonra sürekli dile getirdiği "oylarımızı çaldılar" kampanyasını, halkı kışkırtmasını, Başkanlık döneminde "Amerika'da yarattığı kutuplaşmayı" içerecek ölçüde, geniş bir dosya.

Eğer iş o noktaya varırsa, siyaset tarihinin en anlamlı yargılamalarından birine tanıklık etmek işten değil!..  

Ektiği kötü tohumlar

Cumhuriyetçi Parti'nin önde gelenleri, Cumhuriyetçi eski ABD başkanları dahil, onu kınarken, ona kendi partisinden suçlamalar yağarken, dört yıllık Başkanlık bilançosunda bir başka, ağır bir gerçek yatıyor.

Dört yıl boyunca sadece kendisini vurgulamasına, "demokrasiyi ve hukuk kurallarını hiçe saymasına rağmen", her fırsatta "ben, ben" demesine rağmen...

Ektiği çok kötü tohumlar var:

"Amerikan toplumunu ayrıştırıyor,

Radikalleştiriyor,

Kutuplaştırıyor,

Irk ayrımını körüklüyor,

Demokrasiyi ikinci plana itiyor,

Özgürlüklere olan düşkünlüğü törpülüyor."

Bununla birlikte...

O kadar kötü yönetimini, ülkesine verdiği zararları, yalanlarını, saçmalıklarını gören ya da görmeyen "74 milyon Amerikalının oyunu alabiliyor."

Amerika için asıl ve çok büyük tehlike burada.

Başka ülkelerin de, bu durumdan etkilenmesine yol açabilecek tehlike.

Trump'a sadık eyaletler

"Stockholm Sendromu" işte burada devreye girebilir, bu tez ciddi ciddi tartışılır hâle geliyor.

Ne demek?..

Amerika'da halen elli eyalet var. Her biri kendi içinde kendi yönetimine egemen, onlar bir araya geliyor ve "Amerika Birleşik Devletleri'ni" oluşturuyor.

Trump öyle bir tohum ekiyor ki:

"Kutuplaşma ve ayrışma, hâlâ Trump'a bağlı eyaletlerde, vazgeçilmez bağlantı sonucu, Stockholm Sendromu meydana getirebilir mi?..

Ekilen ayrışma ve kutuplaşma tohumları, o bağlantının devamı olmak üzere, bazı eyaletleri Amerika Birleşik Devletleri çatısından kopartır mı?..."

Tekrar ve sayısal olarak vurgulamak gerek, olay öyle boyutlarda ki:

"Belli bir süre içinde, Trump'a sadık 17 eyalet darbe girişimine rağmen, hâlâ Trump'a sadık kalır mı?..

Kalırsa, o 17 eyalet ABD çatısından kopar mı?.. Ayrılır mı?.."

Amerikan Anayasası'nın bu gibi durumlar için bir kuralı yok. Buna karşılık, çok eski olmasına rağmen, pratik bir deneyi, bir kararı var.

Amerikan İç Savaşı sonrasında, tam 160 yıl önce, Teksas Eyaleti ayrılmak istiyor. O tarihte Amerikan Yüksek Mahkemesi (Supreme Court), Anayasa Mahkemesi, "bu ayrılığın mümkün olmadığına" karar veriyor.

Tahmin edemeyeceğimiz bir gelecekte, iş Anayasa Mahkemesi'ne düşer mi?..

Amerika'da "Stockholm Sendromu" içten içe işlemeye başlıyor.

Sersemlik, saçmalık, "oylarımızı çaldılar" ve benzer yalanlar, hatta darbe çığırtkanlığı bile, böylesine bir parçalanma tehlikesinin yanında çoktan geride kalır.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"