22 Aralık 2015

Stalin’in doğum günü

Müzesi açılıyor, doğum günü törenleri düzenleniyor; peki Putin, diktatör Stalin’e sarılırken ne amaçlıyor?

“Politik temizlik” amacıyla, yaklaşık bir milyon insan asılıyor. Milyonlarca insan toplama kamplarında, Sibirya’da can veriyor. Azınlıklar sürgüne gönderiliyor, sürgünde sefalet ve işkence altında hayatlarını kaybediyor.

Bunlar Stalin’in diktasında gerçekleşiyor. Bilimsel verilere göre, Rusya’da Stalin diktatörlüğünde yirmi milyon insanın canına kıyılıyor.

Dün 21 Aralık, Stalin’in doğum günü. Rusya’da Stalin’in doğum günü kutlanıyor!

Doğum günü onuruna Moskova’ya üç saat uzaklıktaki  Kroşevo kasabasının girişine koca bir Stalin heykeli dikiliyor. Heykelin arkasındaki binada Stalin Müzesi açılıyor.

1943 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli aşamalarından birinde, Stalin bu kasabaya geliyor, geceyi burada geçiriyor,  generalleriyle savaşın gidişatı üzerine toplantı yapıyor.

Burada alınan askeri kararlar sonrasında Alman ordusunun Rusya felaketi başlıyor. Savaşın Almanya aleyhine dönmesinin temel noktalarından biri bu kasabada çizilen savaş planı.

 

Tarihle övünmek

 

Putin farklı bir Stalin politikası uyguluyor. Geçmiş yıllarda Stalin çok ciddi suçlanır ve yirmi milyon insanın katili olarak nitelenirken, Putin “yeni bir Sovyet tarihi yazımı” deniyor, Sovyet Tarih yazımını kendi denetimine alıyor.

Bundaki amacı şu:

Türkiye ile sorunu bir yana, uluslararası arenada izlediği politika, Rusya’yı giderek yalnız bırakıyor. O yalnızlığa ekonomik güçlükler ekleniyor. Yalnızlık arttıkça, geçmişi ile övünmek öne çıkıyor. Övünçlerinin başında İkinci Dünya Savaşı ve Stalin’in zaferi geliyor.

Stalin Rusya’da Putin öncülüğünde yeniden ele alınıyor, çok daha parlak, çok daha kült halinde.

Neden şimdi, neden doğum günü bahanesiyle? Stalin’i Putin dünyaya “Rus gücünün” simgesi olarak tanıtmak istiyor.

Rusya güçlü devlet, işte örnek Stalin, kurgusuyla.

 

Beklenmeyen diriliş

 

Stalin Mart 1953’te ölüyor. Ölümünden sonra, önce kimse sesini çıkartamıyor, eli kanlı bir diktatörün kurduğu düzen bir süre devam ediyor.

“Devrim” için birlikte yola çıktığı yoldaşlarının çoğunu gözünü kırpmadan, kanlı biçimde tasfiye etmiş. Müthiş bir “korku imparatorluğu” kurmuş. Sibirya’nın uçsuz bucaksız stepleri toplama kamplarıyla dolmuş, Hitler’le yarış edercesine. Tarihin gördüğü ağır baskı rejimlerinin en alasından birine hükmetmiş.

Ölümünden yirmi, yirmi beş yıl sonra, önce kızı Svetlena Amerika’ya kaçıyor, yazdığı kitapla, o korkunç rejimi birinci elden deşifre ediyor. Sonra, kirli çamaşırları tek tek ortaya dökülüyor. Sovyet Halkı da, onu defterden silmeye başlıyor, büyük cesaretle.

Her şeye rağmen, Komünist Parti’si her 21 Aralık’ta onun doğum gününü kutlamayı ihmal etmiyor, giderek daha az katılımla, daha sönük ve daha mahcup.

Ya dün? Dünkü 21 Aralık’ta? Kızıl Meydan’daki mezarı  çiçekten geçilmiyor. Şanlı, şerefli doğum günü kutlaması. Katılım yoğun, daha çarpıcı olan, resmi bir kutlama.

Yüzde 20’den yüzde 43’e

 

1991,Sovyetlerin yıkılışından sonra Rusya’da “en zalim yönetici” diye anılan Stalin, son yıllarda aynı Rus Halkına sevdirilmeye başlanıyor. Putin sayesinde.

90’larda Stalin’e duyulan sempati yüzde 10’ların altına düşerken, 90’ların sonunda yüzde 20’lerde zar zor tutunuyor.

Bugün Stalin sempatisi yüzde 43’lerde, Putin sayesinde.

Ne Sibirya, ne Gulag takım adaları, ne sürgün, ne etnik temizlik, hepsi yavaş yavaş geride kalıyor. Rusya’nın çeşitli kentlerinde Stalin heykelleri, Stalin müzeleri modası başlıyor.

Hele de, bu yıl bu moda Putin’in ana temalarından biri. Çünkü, bu yıl İkinci Dünya Savaşı zaferinin yetmişinci yıl kutlamaları var.

 

“Zafere giden yol

 

Bu zafer Stalin’in. O nedenle dün Stalin’in doğum günü başka bir havada kutlanıyor. Eli kanlı diktatör dün coşkuyla anılıyor.

Stalin’in Kroşevo’da açılan müzesi askeri tarih müzelerinin başında geliyor.

Oradaki doğum günü kutlamaları Rusya Kültür Bakanlığı himayesinde “Zafere Giden Yol” başlığını taşıyor.

Müze “Stalin’in ekonomik ve askeri dehasından örnekler” olarak takdim ediliyor. Sovyetlerin onun dönemindeki karanlık yıllarından eser yok.

Hatta Batı, Stalin’i “kötü göstermekle” suçlanıyor.

Müzenin müdürü Putin’in sadık bendelerinden, müdüre göre:

“Stalin bir melek değildi ama, iktidarı boyunca halkının güvenliği için çalıştı. Burası asla bir Stalin Müzesi değil, burası tarihiminiz gerçeklerini dile getirme müzesidir”.

Bu arada yeni yeni tarihçiler huzur ediyor, Stalin’in faziletini kanıtlamaya uğraşan. Ayrıca:

Okul kitaplarından Stalin eleştirileri çıkartılıyor, yerini Stalin güzellemeleri alıyor.

 

İmparatorluk özlemi

 

Günümüzde Rusya’daki bu muazzam dönüşün altındaki imzanın sahibi Putin, Stalin’e sarılmakla ne amaçlıyor? Pek çok Batılı tarihçiye göre:

Putin Sovyetlerden çok, Çarlık Rusya’sı özlemiyle, koca bir imparatorluğun özlemiyle yanıp tutuşuyor. Çarlık Rusya’sı çok geride, en yakın imparator Stalin, kendisini onunla özdeş kılmak istiyor. Onu yücelterek, kendisini yüceltmek sevdasında.

Hayli ilginç bir tapınma manevrası. Ancak, diktatörlüğe heveslenen zalimlerin anlayacağı bir ruh hali.

 

Örneği çok

 

Dünya pek tutmuyor ama, Rus Halkı desteğini esirgemiyor, kendi tarihini bile bile, geleceğini tehlikeye atıyor.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde halklar zaman zaman benzer hataya düşüyor. Halkın her kararı mutlaka doğru çıkmıyor. Örnekleri çok.

Şu anda bizimle uğraşan Putin’i iyi tanımak gerek. Stalin’i göklere çıkartan, onun doğum gününü kutlayan bir Putin var karşımızda. Ruh halini iyi tahlil etmek gerek.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"