“Seni bu uçağa alanlara da söylüyorum. Duysunlar. Senin gibi şerefsizi bu uçağa alanların a... k...
(...) Senin patronun Federasyon Başkanı değil mi? Seni uçağa alanın a... k...”
Milli Takım Kaptanı, ne yazık ki, kaptanı, şimdi onu kaptan yapanlar düşünsün, Arda Turan geçen yıl yazdığı bir yazı nedeniyle meslektaşımız Bilal Meşe’ye olmadık küfürlerle saldırıyor, boğazını sıkıyor ve yukarıdaki sözlerle, Meşe’nin dışında, bir kişiyi daha hedef alıyor:
Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’i.
Çünkü, Bilal Meşe ve diğer gazeteci arkadaşlarımızı uçağa davet eden Federasyon Başkanı. Bu davetten teknik direktör Fatih Terim’in de muhtemelen haberi var.
Müteahhiti “milletin a... k...” meraklı, futbolcusu, hem de milli futbolcusu aynı yolun yolcusu ve futbol yönetimden çıt yok.
“Milletin a... k...” fütursuz biçimde açıklayan müteahhit yeni ihaleler almakla meşgul, milli futbolcu ise, artık nasıl olduysa, milli takımdan uzaklaştırılıyor.
Geçen yıl olması gereken bir karar.
Kurumsal kimliğe küfür
Arda Turan “seni bu uçağa alanın a... k...” diye küfür ederken, aslında doğrudan doğruya kurumsal kimliğe küfür ediyor.
Peki, bu küfürler karşısında Demirören ve Terim ne yapıyor? Onların sesini duyan var mı?
Sadece milli takımdan uzaklaştırmak yetiyor mu?
Bilal Meşe’nin açıkladığı gibi, Arda Turan hakkında suç duyurusunda bulunacaklar mı? Yargıya baş vuracaklar mı?
Adam sadece onlara değil, onların oturdukları koltuklarına da küfür etmiş olmuyor mu?
Onu milli takımdan göndermekle sorunu çözmüş mü oluyorlar?
Sessizlik vahim olayın üstüne yatmanın ta kendisi.
Bilal Meşe ne yazmış?
Bilal Meşe geçen yıl milli takım kampında yaşandığı öne sürülen “prim olayı” ile ilgili yazı yazmış, Arda Turan’ı sinirlendiren bu.
Diyelim ki, Meşe yanlış yazmış.
Bunun yolları var, yüz yıldır örnekleri ortada.
Tekzip gönderirsin, olmadı, dava açarsın, olmadı tazminat talep edersin v.s.
Arda bunların hiç birini yapmıyor, bir yıl sonra Bilal Meşe’nin boğazına sarılıyor.
Orası babasının uçağı değil, milli takım uçağı.
Bunun farkında değil.
Aslında Demirören ile Fatih Terim de galiba farkında değil, çünkü bu çirkin saldırı yaşanırken, ikisi de yerinden kalkıp müdahale zahmetine katlanmıyor.
Ve hemen o anda ikisinin de Bilal Meşe’den ve diğer gazeteci arkadaşlarımızdan özür dilemesi gerek. Haberlerde ben böyle bir sahneye rastlamadım.
Şiddet toplumu
“Zorbalık, ancak sahibine zarar vermeye başladığında biter. Ya da zorbanın kendisine zarar geleceğini anladığında vazgeçer. Korkmak, kaçmak, kabul etmek zorbalığın sürmesine yol açar.
Zorbalığı önlemenin yolu, zorbayı önce pişman etmek, sonra cezalandırmaktır”. (Erdal Atabek, 23 Şubat 2015, Cumhuriyet).
Cezaevlerinde çocuk istismarı, cinsel taciz, aile içi şiddet, otobüste tekme, sokakta saldırı, cinayet, kavga her gün Türkiye’nin herhangi bir yerinde şiddet olayları birbirini izliyor.
“Var mı bana yan bakan” ülkesi.
Bundan herkes nasibini alıyor. Tahammülsüzlük diz boyu. Nezaket, hoşgörü hak getire.
Pek çok yönüyle Arda’laşan bir toplum.
Onur meselesi
Ve çok tipik:
Eğitim seviyesi ne kadar düşük olursa:
-Kabul etmediği pek çok olayı onur meselesine dönüştürmek o kadar kolaylaşıyor.
-Şöhreti taşımak o kadar güçleşiyor.
-Elde ettiği kazanç başını o kadar döndürüyor.
-20 - 25 yaşında gazetelerin spor ve magazin sayfalarında yer almakla kendinden geçiyor.
1950’lerin efsane Macaristan Milli Takımını unutmak mümkün değil.
Dünya futbolunda o yıllarda ekol yaratan Macarların teknik direktörü Gusztav Sebes normal antrenmandan sonra futbolculara, kendilerini manen geliştirmek adına iki görev veriyor:
-Okumak,
-Satranç oynamak.
O zaman şöhret daha iyi taşınıyor, futbolcu kendisini daha iyi biliyor.
Daha iyi bir profesyonel oluyor.
Arda’laşmıyor.
İspanya’da olsa
Arda bir kaç yıldır İspanya’da, hem de en iyi takımlarda, dünyanın süper yıldızlarıyla bir arada.
Anlaşılan onlardan pek bir şey öğrenmişe benzemiyor.
Oradaki hayatı kavrayamıyor.
Bunun yanında futbol performansı inişe geçiyor.
Eğer İspanya’da bir gazeteciye, federasyona böyle küfür etse, İspanyollar acaba ona nasıl bir ceza verirdi?
Cezadan önce, Arda İspanya’da böyle bir harekete cesaret edebilir miydi?
Sorun çok derinde. Toplumsal çöküşün uzantısı, Arda’laşmak. İşte daha bu olayın dumanı tüterken Rıdvan Dilmen’in Arda’ya verdiği destek. Al birini, vur ötekine.
Şu hale bakın, dünya ne ile uğraşıyor, Katar Krizi Orta Doğu’yu allak bullak ediyor, bütün dünya TV’leri saatlerdir bu krizi tartışıyor, dünya Katar’la meşgul, biz ise, Arda Turan rezaletiyle.
Dünya ile Türkiye arasındaki fark.