08 Ekim 2021

Son aşama: Hukuk yerine zorbalık

Vakıf mahkeme kararına uymadığı gibi, vakfın korunması amacıyla, iktidar oraya polis gönderiyor. “Hukukun yerini Türkiye’de artık zorbalık alıyor”.

Rektörlük binasından çıkıyor, biz aniden susuyoruz, sakin bir üslupla bizlere sesleniyor:

“Arkadaşlar, sizin eyleminize ve isteklerinize saygı duyuyorum. Ancak, eylem yaparken bir yerleri kırıp dökmeyin, isteklerinizde belki haklı olduğunuz konular vardır, bir yerlere zarar vererek, haklı iken haksız duruma düşmeyin. Aranızdan bir grup bana gelsin ve isteklerinizi iletsin, sonra üzerinde konuşuruz”.

Mayıs 1968... Dünyayı kasıp kavuran “68 olayları” İstanbul Üniversitesi’nde düzene başkaldırı protestolarıyla devam ederken, biz öğrenciler İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası önünde toplanıyoruz. Bağırıp çağırıyoruz.

“Sağ sol yok, boykot var” ana sloganımız.

Biz bağırırken, Rektör Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli makamından çıkıyor, yukarıda aktardığım sözleriyle, bizleri anlayışla karşıladığını, “sorunları birlikte çözmemiz gerektiğini” belirtiyor.

Biz, belki daha fazla düşünerek, sessizce dağılıyoruz.

Rektörün şikâyeti

1968, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Ekrem Şerif Egeli...

2021, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci...

Egeli ve İnci...

“Karşılaştırılmaz bile... Arada hukuk, hoşgörü, anlamaya çalışma, öğrencilere davranış biçimi açısından dağlar kadar fark var.

Rektör Egeli, 53 yıl önce kendi öğrencilerini anlamaya çalışırken, Rektör Naci İnci kendi öğrencilerini savcılığa şikâyet ediyor.

Fark bu kadar net”.

Tepeden atamayla Rektörlük koltuğuna oturan Naci İnci’yi öğrenciler ve öğretim kadrosu hiç bir biçimde kabul etmiyor, edemiyor.

Öğrenciler hafta başında protesto eylemlerini sürdürüyor. 

“Naci İnci eyleme katılan öğrencilerden bazılarını tehdit, mala zarar verme, görevi yaptırmamak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına aykırı davranmaktan dolayı haklarında kamu davası açılması istemiyle savcılığa şikâyet ediyor!..

On öğrenci gözaltına alınıyor.

Onlardan ikisi önceki gün tutuklanıyor”.

İşte, iki Rektör!..bü

Ekrem Şerif Egeli elli küsur yıl sonra saygıyla, sevgiyle anılırken, Naci İnci bugün ve yarın acaba nasıl anılacak?..

“Öğrencilerini ihbar eden Rektör” onun artık vazgeçilmez damgası.

Koltuğuna zorla yapışıyor, belki de, yukarıdan gelen emirlerle!.. 

Fotoğraf: Metin Taşkıran/Evrensel

Büyükada savaşı

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki hukuksuzluk, öğrencilerin eylem yapma özgürlüğü mahkemede sonuçlanırken, aynı saatlerde...

“Büyükada İskelesi'nde ayrı bir hukuksuzluk, ayrı bir zorbalık var!..”

İskele 2005 yılında bir protokol ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devrediliyor.

İskelenin üst bölümü 2018 yılında, AKP’nin yan organlarından “Türkiye Gençlik Vakfı’na” on yıllığına kiralanıyor.

Kira bedeli ne kadar?..

Öyle bir yerde...

“2.500 lira!.. Adalardaki ev kiralarından ucuz!..”

Kaldı ki, vakıf iskeledeki o bölümü üçüncü kişilere devrediyor, denizin üzerindeki o güzelim yerden Ada halkı yararlanamıyor.

Tahliye talebi ve mahkeme kararı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) haklı olarak, o vakıftan, iskelenin ilgili bölümünü tahliye etmesini istiyor. Tebligat gönderiyor.

Vakıf oralı değil!.. Ne de olsa, arkası sağlam!..

İBB yargıya başvuruyor.

Vakıf da, yargıya başvuruyor.

“Mahkeme İBB’yi haklı buluyor ve vakfın orayı tahliye etmesine karar veriyor”.

Ne kadar kaldıysa, geriye kalan hukuk yine de böyle söylüyor.

Kaymakamdan iki farklı yazı

Vakıf mahkeme kararına rağmen, orayı tahliye etmeyince, olay kaymakamlığa yansıyor.

Üç yıl önce Adalar Kaymakamlığına atanan Mustafa Ayhan vakfa yazı yazıyor:

“Orasını tahliye edin!..”

Ne hikmetse... Ne olacak, hangi hikmet, ne olduğu belli, kısa süre sonra:

“Kaymakam vakfa ikinci bir yazı daha yazıyor:

‘Benim yetkim yok’.

Kaymakam aradan sıyrılmaya çalışıyor”.

Polis ile zabıtanın çatışması

Sonra olanlar, Türkiye’de artık hukukun ortadan kalktığını, hukukun yerini zorbalığın aldığını gösteriyor.

Hepsi kayıt altında.

“Mahkeme kararı doğrultusunda, iskelenin boşaltılmasını gerçekleştirmek üzere iskeleye gelen belediye zabıtaları polisle karşı karşıya geliyor. Polis zabıtaları darp ediyor”.

Böylelikle, devletin iki güvenlik gücü, iki sorumlu birimi arasında, dilim varmıyor söylemeye ama, sanki “savaş” yaşanıyor.

Dünkü Karar Gazetesi olayın adını çok net koyuyor:

“Büyükada Muharebesi”.

AKP’li Başkan

Ortada bir mahkeme kararı var, yani hukuki bir durum.

Tahliye kararı var, yani hukuki bir durum.

Ama, vakıf mahkeme kararına uymadığı gibi, vakfın korunması için amacıyla, iktidar oraya polis gönderiyor.

“Hukukun yerini Türkiye’de artık zorbalık alıyor”.

 Buna rağmen...

AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe tweet atıyor, İBB’ye sesleniyor:

“Zorbalık yapmayın.

Derebeyi değil, belediyesiniz.

Demokrasiye hukuka uyun”.

Hukuka uymayanlar, zorbalık yapanlar, demokrasiyi askıya alanlar, demokrasi ve hukuk çağrısı yapıyor.

Bu normaldir, öyle emredilmiş, o da öyle yapıyor.

Ya da, artık öyle alışmış, otomatiğe bağlamış!..

Ağır bunalım

AKP İl Başkanı öyle demiş, böyle demiş, gülüp geçersiniz.

Ancak, olayın özü olağanüstü vahim.

“Türkiye’de son bir kaç yıldır demokrasi askıya alındı da...

Olay şimdi daha vahim bir aşamaya geliyor...

Hukuka uyulmuyor, o da yeni değil, sayısız örneği var...

Yeni olan...

Hukukun yerini artık zorbalık alıyor.

Mahkeme kararları polis zoruyla yerine getirilmiyor.

Bu yeni bir aşama”.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"