28 Aralık 2023

SODEV anketi: Partilere ültimatom, halk zorbalık dilinden bıkmış

Halk din, dil, etnik ayrım, siyasal görüş farkı gözetmeden huzur ve barış istiyor

O bir işkenceci.

O insan haklarını birkaç yılı boyunca her saat, her dakika ihlal ediyor.

İnsanlara en ağır zulümleri çektiriyor.

İşkencelerde insanlar ölüyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en zalim cezaevi komutanlarından biri.

12 Eylül darbesinin Diyarbakır askeri cezaevi komutanı Esat Oktay Yıldıran.

2000'li yılların başında orada her türlü işkenceden geçen pek çok kişi, tarihe not düşmek açısından savcılıklara dilekçe veriyor. İşkence belgeleniyor.

Ekim 2022'de Tayyip Erdoğan Diyarbakır'da şu kararı açıklıyor:

"Geçmişte nice acılara, zulümlere konu olan Diyarbakır Cezaevi binası artık hem hafıza, hem farklı alanlarda faaliyet yürütme imkanı sağlayan bir eser olarak hizmet verecektir. Cezaevi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilmiştir."

O acıları bir nebze unutturma girişimine rağmen....

Akla, hayale sığmaz...

İzmir Buca'da bir ilkokula bu işkencecinin adı veriliyor!..

Neeee?..

Bir işkencecinin isminin bir ilkokula verilmesini kim öneriyor?.. Hangi gerekçeyle böyle bir cürete kalkışılıyor?..

Bu rezillik İlçe Milli Eğitim Komisyonundan nasıl geçiyor?..

Dün Bakanlık okula eski isminin iade edildiğini bildiriyor.

Bugün en derin sorunların başında gelen kutuplaşma bir de, bu tür hasta zihniyetlerle körükleniyor.

Çok sert söylemler

Türkiye'yi kutuplaştıran, gerginliği arttıran söylemler siyasi rekabetten doğuyor. Bazen sıradan bir ücret tartışmasında, bazen bir temel atma töreninde.

Ya da şehit cenazelerinde bindirilmiş kıtaların çelenk parçalamaları, muhalefete tepki göstermeleri.

Liderlerin ağır söz düellolarına girmeleri.

Türkiye huzursuz ve daha da kutuplaşıyor.

Kutuplaşma sebepleri

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) bir araştırma yapıyor. "Toplumsal kutuplaşmanın sebepleri ve boyutu" araştırması iki gün önce yayımlanıyor.

Bütün Türkiye'de bölgesel dağılıma da dikkat ederek, toplumun yaş, cinsiyet, eğitim, sosyoekonomik katmanlarını temsil eden 1067 kişi ile yürütülen anket sonuçları nasıl yaşadığımızı anlatıyor.

"Türkiye'de huzur içinde yaşamak için ilk yapılacak şey nedir" sorusuna, katılanların:

"- Yüzde 32.4'ü ekonominin düzeltilmesini,

- Yüzde 14.5'u adaletin işlemesini,

- Yüzde 11'i göçmenlerin gönderilmesini,

- Yüzde 4.5'u AKP'nin iktidardan ayrılmasını" gösteriyor.

Burada çok ilginç bir veri var.

Huzur içinde yaşamak için katılanların "sadece yüzde 1.1'i şeriatın getirilmesini" savunuyor. Bu da, şeriat gösterisi yapan, medrese eğitimini savunan, din ile uzak yakın ilgisi olmayan saçma sapan hurafeler eşliğinde şeriat isteğinin halkta hiç bir karşılığı olmadığını kanıtlıyor.

Kutuplaşma nedenleri

Aynı araştırmada kutuplaşmanın nedenleri soruluyor. Ankete göre, o nedenler:

"- Siyasilerin söylem ve davranışları yüzde 19.6,

- Eğitimsizlik / cehalet yüzde 14.8,

- AKP'nin söylemleri yüzde 6.8,

- Adaletin işlemiyor yüzde 2.2."

Ayrıca, mutlaka vurgulamaka gerekiyor:

Katılanların "sadece yüzde 0.9'u din, mezhep, etnik köken ve siyasi görüş farklarını" kutuplaşma nedeni olarak belirtiliyor.

Yani...

Bütün siyasi parti liderlerine, özellikle Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli'ye duyurulur:

"Etnik köken, din ve mezhep ya da siyasal görüş farkını halk kutuplaşma nedeni olarak görmüyor."

Liderlerden yüz kat daha hoşgörülü bir halk.

Partiler kutuplaştırıyor

Ankette tek tek partilerin kutuplaşmaya etkisi soruluyor. Katılanların:

"Yüzde 75.3'ü DEM Partiyi,

- Yüzde 60.4'ü AKP'yi,

- Yüzde 54.9'u MHP'yi,

- Yüzde 52.4'ü CHP'yi kutuplaştırmada sorumlu tutuyor."

İlginç üç veri var.

İlki, kutuplaşmanın asıl mağduru olan DEM Parti, en çok kutuplaştıran parti olarak görülüyor.

İkincisi, AKP'nin ittifak ortağı MHP seçmeninin "yüzde 52.6'sı kutuplaştırmayı AKP'nin arttırdığına" inanıyor.

Üçüncüsü, "AKP'nin kendi seçmenin yüzde 25.7'si, her dört seçmeninden biri kendi partisini sorumlu" görüyor.

Barış için müzakere

Gündemin en yakıcı sorusu, "barışı güvence altına almak için ne yapmalı" sorusuna barışçıl bir yanıt geliyor.

"Yüzde 69.7 ne olursa olsun müzakere yapılmalı" derken...

"Yüzde 30.3 savaşmaktan" yana.

Burada çarpıcı sonuç yine AKP ve MHP seçmenleriyle ilgili.

En sert söylemlere sahip MHP yönetimi kendi seçmeniyle çelişiyor. MHP seçmeninin yüzde 57.9'u "savaş değil, müzakere" derken...

AKP seçmeninin de, yüzde 57.5'u "müzakere, yani görüşmekten" yana.

Görüşmeyi en çok savunan seçmen DEM Parti'liler, "yüzde 90.4 gibi" çok yüksek bir oran.

Kavgaya son

Ankete bakıldığında...

"- Halk kavgadan bıkmış,

- Farklı kesimlerin birbiriyle diyalog kurulmasını,

- Bütün grup ve bireylerin eşit haklara sahip kılınmasını" istiyor.

Bunun için:

"- Hoşgörüyü öğrenmek,

- Eğitim sistemini geliştirmek,

- Barış ortamını sağlamak,

- Adil gelir dağılımını sağlamak,

- Hakaret dolu dilden uzaklaşmak gerektiğine" inanıyor.

Halk din, dil, etnik ayrım, siyasal görüş farkı gözetmeden huzur ve barış istiyor.

Parti liderlerine ültimatom gibi.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Yasak, Bahçeli’ye yanıt mı: Ya o üç MHP milletvekili?

MHP’den gelen istifa isteminin dumanı tüterken iddiaya göre, milletvekilleri altın kaçakçılığı ile suçlanıyor. Benzer bir iddia herhangi bir muhalefet milletvekili ile ilgili olsa ne olurdu?

Ordudan atılmalara şerh düşen bunlar değil miydi?

Şimdiye kadar komünistlikten, Kürtçülükten, irticadan dolayı ihraç edilenlere ilk kez Atatürkçüler ekleniyor. Bu da otoriter rejimin niteliğinde yeni bir aşama

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

"
"