26 Aralık 2022

Sefaletin manzaraları, yönetimin sefaleti

“Erdoğan yanlış kararlar alıyor, o yanlışlar Resmi Gazetede yayınlanıyor, ertesi gün dolmadan, ikinci bir Resmi Gazete (adına mükerrer Resmi Gazete deniyor) daha yayınlanıyor, yanlışlar orada düzeltiliyor”. “Basit hatalar... Sistemin iflasını, çöktüğünü işte o basit hatalar gösteriyor”.

“İnsanlar et zaten alamıyor, artık tavuk da alamıyor.

Tavuk yerine, tavuk kemiği alıyor, tavuk kemiği...”

Kemiği suya atıp, çorba yapıyorlar, kemik üzerinde hâlâ bir kaç parça et varsa, kemiği sıyırıyorlar!..

Sefaleti bundan daha dramatik biçimde gösteren örnek pek azdır.

Devamı var.

“İnsanlar iki lira daha ucuz olduğu için bayat ekmek alıyor, sabahın saat sekizinde fırınlarda bir gün öncesinin bayat ekmeğini almak için kuyruklar oluşuyor.

Bayat ekmek kuyruğu!..”

Sefaletin, yoksulluğun insanın canını acıtan, iktidarın yüz karası dramatik örnekleri.

Devamı var.

“Semt pazarlarında akşam olup, karanlık çöktüğünde, insanlar yerlere dökülmüş sebze, meyve artıklarını topluyor”.

İnsanlık adına utanç verici, en yoksul ülkelerde görülen dramatik manzaralar. 

Tarım ülkesi 

Türkiye’de gıda ürünleri yetmiş, seksen yıl sorun oldu mu?.

Hayır!..

Çünkü, Türkiye AKP iktidara geldiği 2002 yılına kadar, dünyada gıda açısından kendine yeterli yedi ülkeden biri iken...

Bugün 128 ülkeden her türlü gıda ürünü ithal eden ülkeye dönüşüyor.

Meslek olarak tarım profesörü olan Tarım Bakanı Vahit Kirişçi ikide birde, tarım üzerine nutuklar atarken, yine son olarak ‘toprağımıza sahip çıkıyoruz’ diye, bir palavra atarken...

Çarpıcı bir örnek var. 

Akbelen Ormanları 

Otuz bin dönümü orman, yirmi beş bin dönümü tarım arazisi...

“Muğla’da toplam elli beş bin dönüm orman ve tarım arazisi maden sahası oluyor, burası Akbelen Ormanları”.

O ormanlar ve tarım arazisi madene açılınca “sekiz köy halkı göç etmek zorunda” kalıyor.

Onunla kalmıyor.

Hacettepe Üniversitesi tarafından hazırlanan bir rapor var.

“Akbelen Ormanları Bodrum’a su taşıyan, yer altı sularını besleyen kaynakların olduğu bir yer. O ormanlar maden sahasına dönüşünce, Bodrum’un su kaynakları tehlikeye giriyor.

Su sıkıntısı varsa...

Bir adım ötesi, yılda yaklaşık beş milyar dolarlık turizm gelirine sahip Bodrum’un bu gelirden yoksun kalacağı ortada”.

Gelişi güzel açılan maden sahaları bir yandan köylülerin barınmasını, bir yandan tarımı, bir yandan da turizm gelirini baltalıyor.

Türkiye’nin her yerinde tarım arazilerine ya maden ocakları açılıyor ya organize sanayi bölgeleri ya da bilmem neler kuruluyor ama sonuçta...

“Tarım arazileri birer birer yok oluyor.

Bu arada tarımda üretici maliyetleri yüzde 134’e varıyor, üretim düşüyor”.

Ondan sonra gıda ürünlerinde fiyatları tutabilirsen, tut!.. Yüzde yüzü çoktan aşmış bulunuyor. 

310 kadın cinayeti 

Şöyle bir bakıldığında, bakanların söyledikleriyle gerçekler birbirini pek tutmuyor. Sözleriyle eylemleri arasında çok fark var.

“Onlardan biri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık”.

Her açıklaması gerçekle bağdaşmadığı için gürültü kopartanlardan Derya Yanık son olarak:

“Kadına yönelik şiddetle mücadelede yaptıklarımız ortada. Kadın hakları konusunda kimse bize had bildirecek, ders verecek durumda değil”.

Derya Yanık’a o dersi veren gerçekler hayli trajik:

“Bu yılın on bir ayında, 310 kadın cinayete kurban gidiyor”.

Bu nasıl mücadele?..

Biri ‘toprağa sahip çıkıyoruz’ diyor, tarım arazileri günden güne azalıyor...

Bir diğeri ‘kadına yönelik şiddetle mücadele’ nutku atıyor, ülke her gün bir kadın cinayetiyle sarsılıyor.

Devamı var...

6 yaşındaki bir kıza yıllarca tecavüz ediliyor, şu ya da bu tarikatların yurtlarında cinsel istismar skandalları ayyuka çıkıyor...

Derya Hanım “Meclis’te bunları araştırmak için komisyon kuracağız” diyor.

Aradan yaklaşık bir ay geçiyor.

“O komisyon kurulmadan Meclis tatile giriyor”.

Karşısına gazeteci kılıklı birileri oturunca, Derya Hanımın işi kolay, salla sallaya bildiğin kadar!.. 

Erzurum havalimanı

Tayyip Erdoğan örnekleri ise, parmak ısırtıyor. Son bir kaç örnek...

“Erzurum Havalimanı AKP zamanında yapılmış!..”

Erzurum’da temiz elli yıldır havalimanı olması bir yana, arşive baksınlar, 1983 yılındaki seçimlerde Turgut Özal ilk mitingi Erzurum’da yapıyor.

“O mitingi izleyen gazeteciler arasında ben de vardım, Özal’la aynı uçakla Erzurum’a gittik, uçak Erzurum Havaalanı'na indi!..”

AKP’den çok önce açılmış üniversiteler, yapılmış sayısız havaalanları, hastaneler varken...

Erdoğan bunları kendi iktidarına mal ediyor, gerçekle zerre kadar bağdaşmayan bu nutukları da, halk bile bile alkışlıyor!.. 

“Baskıcı ve yasakçı” 

Söylem ve gerçek arasındaki uçurumlara Erdoğan’a kimsenin yetişmesi mümkün değil. Geçen hafta içinde Erdoğan:

“Biz görevde olduğumuz sürece kimse Türkiye’yi eski baskıcı ve yasakçı günlerine döndüremeyecektir”.

Geçmişteki örnekler bir yana, bu sözün söylendiği aynı hafta içinde, ilk kalemde akla gelenler:

“-Ekrem İmamoğlu’na getirilmek istenen siyaset yasağı ve hapis cezası...

-RTÜK eliyle gerçek yayın yapan TV kanallarına yağan cezalar...

-HDP’ye verilen Hazine yardımının bloke edilmesi istemi...

-HDP İstanbul İl Başkanına polis tarafından tokat atılması...

-Sendikalara yasayla getirilen kısıtlamalar...

-Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri...

-Engellenen yasal eylemler...”

Bunlar baskıcı değil mi?..

Bunlar yasakçı değil mi?..

Bir yıla filan gerek yok, bir haftalık bilanço bile, baskıcı ve yasakçı zihniyetin örnekleriyle dolu. 

Çökmüş bir yönetim 

Söylemin yanı sıra...

Sayısız, üstelik bir kaç maaşlı danışman ordusu, sayısı kim bilir ne kadara çıkmış pek çok kurul Cumhurbaşkanlığında ne iş yapıyor?..

“Erdoğan yanlış kararlar alıyor, o yanlışlar Resmi Gazetede yayınlanıyor, ertesi gün dolmadan, ikinci bir Resmi Gazete (adına mükerrer Resmi Gazete deniyor) daha yayınlanıyor, yanlışlar orada düzeltiliyor”.

Rektörü bulunan üniversiteye rektör atamak, üniversite ile fakülteyi birbirine karıştırmak, üniversiteye fakülte açmak yerine, aynı üniversiteye ikinci bir üniversite açmak, onayladığı yasanın tarihini yanlış yazmak, bazı gıda ürünlerinde KDV’yi önce düşürmek, sonra yeniden acele yeni bir Resmi Gazete ile KDV’yi yeniden yükseltmek gibi devlet yönetmek ciddiyetiyle bağdaşmayan uygulamalar cabası.

“Basit hatalar...

Sistemin iflasını, çöktüğünü işte o basit hatalar gösteriyor”.

 

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Bahçeli’nin baştankara çıkışına karşı: İspanya modeli

Hiçbir partiyle konuşmadan hatta, belki kendi partisinin organlarıyla bile görüşmeden, Bahçeli’nin çıkışı elbette pek çok kuşkuyu beraberinde getiriyor. Ortada devlet kurumlarının hazırladığı böyle bir plan var mı?..

Erdoğan uğruna: Bahçeli 55 yıllık birikimi sildi attı

DEM’in aklından asla geçirmediği “Apo’ya af” önerisine sırtını dönmesi imkânsız. Karşılığında anayasa değişikliğine onay vermesi, yıllardır eleştirdiği Erdoğan’a yeniden adaylık fırsatı tanıması ne ölçüde mümkün, orası da ayrı

Osman, yarın yedi yıl bitiyor!..

Duruşmalar devam ederken tahliye talepleri sürekli geri çevriliyor, ya mahkeme heyeti değişiyor ya Gezi davasına bakan yargıçlardan biri AKP milletvekili aday adayı çıkıyor ya da... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “hak ihlali vardır, derhal tahliye edilmelidir” kararı vermesine rağmen, hem de iki kez, o karar Anayasa’ya aykırı olarak uygulanmıyor

"
"