20 Mayıs 2021

Ruhsar Pekcan iddialarını AKP de savunamadı ama...

Skandal üstüne skandal patlarken, Tayyip Erdoğan onun Yüce Divan'da yargılanmasını neden istemiyor?..

Süper Lig'e çıktığı için Adana Demirspor'u kutluyor, İsrail'in Filistin'e saldırmasını ve orada uyguladığı zulmü uzun uzun anlatıyor, esnafa açılan destek paketinden dolayı Tayyip Erdoğan'a 'şükranlarını' sunuyor ve sonunda asıl konuyla ilgili tek, evet sadece tek bir cümle söylüyor:

"Kim kul hakkı yiyorsa, haram olsun."

Kimin konuşması bu?..

"AKP Adana milletvekili Taner Dağlı'nın."

Önce gün Meclis'te bu konuşmayı neden yapıyor?..

"HDP'nin eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan için verdiği soruşturma önergesine...

AKP grubu adına, dikkat grup adına yaptığı konuşmada, muhalefetin iddialarına yanıt olarak."

Ruhsar Pekcan ile ilgili verilen yolsuzluk önergesi üzerinde söz aldığı halde, üstelik AKP grubu adına, Adana Demirspor, destek paketi, İsrail saldırıları filan!.. Bir hava raporu eksik!..

Konunun özü olan yolsuzluk soruşturması önergesine hiç değinmeyen sıradan bir cümle, "kul hakkı haram olsun" gibi, tuz ruhu, minare gölgesi filan!..

Tek başına bu konuşma bile, "AKP'nin Ruhsar Pekcan'ı savunamadığını, onun sorumlu olduğunu" kabul ettiğini gösteriyor. Buna rağmen, Pekcan'ı Yüce Divan'a gönderemiyor.

O gücü yok

O önergeyi kabul etse, "AKP grubunun kendisi de, özgürleşecek, Türkiye de rahat nefes alacak günlere yelken açacak."

AKP grubu "Yetti artık" diyemiyor. İyiyi, kötüyü her şeyi otomatik olarak, yukarıdan gelen emirle kabul ediyor.

Oysa, bizim siyasal tarihimizde hukuksuzluklara, adaletsizliklere, kötü yönetimlere karşı, iktidarda olsun, muhalefette olsun, siyasal partilerde parti gruplarının zaman zaman itiraz ettiği, liderini hizaya getirdiği örnekler var.

AKP grubu o cesareti gösteremiyor, göz göre göre, her şeye sadece itaat ediyor.

"AKP'li Taner Dağlı yolsuzluk önergesine ilişkin tek laf edemiyor, AKP grubu da, onu alkışlıyor!.."

24, 64, 86

Malum, AKP iktidara gelirken ana sloganlarından biri "Üç Y ile mücadele; yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar."

On dokuz yıllık iktidarda üç Y ile mücadele sözü, üç Y'de de tam tersine dönüyor.

2002'deki seçim beyannamesinde "yolsuzluk ile mücadele edeceğini tam 24 kez tekrarlıyor".

Türkiye 2007'de yolsuzluk sıralamasında 64. sırada iken, bugün 86. sıraya geriliyor. Bazı Afrika ülkelerinin bile, gerisine düşüyor.

Ne Ruhsar Pekcan'mış ama

Getirdiği dezenfektanda rakip şirketler yüzde 18 KDV öderken, kendi şirketi için KDV oranını yüzde 8'e düşürüyor, kendi şirketinden hava yollarına, okullara, AKP'li belediyelere dezenfektan satıyor, Çin'den kendi şirketi adına boru ithal ediyor, daha önce yüzde 30 olan vergiyi yüzde 20'ye düşürüyor, bu arada gümrüklerde müdürleri değiştiriyor.

Kim bu?..

Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan.

"Ne Ruhsar Pekcan'mış ama, ne becerikli biriymiş!.."

Öyle becerikli ki, İzmit Dilovası'nda 540 kilo kokain yakalayan gümrük müdürünü teftiş kuruluna gönderiyor, ödüllendirmesi gerekirken, müdürü pasif göreve gönderiyor.

Öyle becerikli ki, bir başka macerasını önceki gün Meclis'te İyi Parti Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan anlatıyor:

"Kooperatifçilik Genel Müdürlüğüne bir otobüs alım işi var. Kooperatifçiliği halka tanıtmak projesi çerçevesinde. Projeye göre, özel bir şirketten otobüs hizmeti satın alınacak. Devletin teknik ekibi otobüsle il il dolaşarak, kooperatifçiliği halka anlatacak. İhale bir firmaya veriliyor, sonradan firmanın gerekli şartları taşımadığı belirtilerek, iptal ediliyor. İkinci ihaleyi eski bir belediye başkanının oğluna ait bir şirket alıyor. O eski belediye başkanı ile kooperatiflerden sorumlu genel başkan yardımcısının dünür olduğu ortaya çıkıyor.

Ve ilk ihale bedeli 1.6 milyon lira ile sonuçlanmasına rağmen, yeni şirkete 1.9 milyon liraya veriliyor."

Pekcan görevden alınmadan önce Ticaret Bakanlığında oluşturduğu ekibi yurt dışı görevlere atıyor.

Yardımcısı da alındı

Dezenfektan skandalı patlayınca, ardından yukarıda özetlenen skandallar patlıyor, pislik akıyor her yandan.

Ruhsar Pekcan 30 Nisan'da görevden alınıyor.

Yetmiyor, bir hafta sonra, 8 Mayıs'ta Bakan Yardımcısı da görevinden alınıyor.

Muhalefet Pekcan ile ilgili Yüce Divan'a gönderilmesine dönük Meclis'te soruşturma önergesi vereceğini açıklayınca, AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş 'evet etik değil' diyor, devamında ık - mık!.. Zorla savunmaya çalışıyor.

Bir başka AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan 'yanlış yapanın yanına kar kalmamasını isteyen bir ekibiz' diyor.

Bu sözlerin üstünden on gün geçiyor, önceki gün Meclis'te Ruhsan Pekcan'ın Yüce Divan'da yargılanmasını öngören önerge AKP ve MHP oylarıyla geri çevriliyor.

O sözler bir anlam taşımıyor, yanlış yapanın yanına kâr kalıyor.

Neden böyle?

Sondan geriye gidelim.

Bakan olarak atanmasından yirmi ay önce, Ticaret Bakanlığı yetkilileri "Aman Ruhsar Pekcan'a dikkat" diye Saray'a bilgi gönderirken, Tayyip Erdoğan Ruhsar Pekcan'ı neden hem de tam o Bakanlığa atıyor?.. Bu ülkede o görevi yürütecek başka kimse mi yok, neden tam da o kişi?..

Skandal üstüne skandal patlarken, Tayyip Erdoğan onun Yüce Divan'da yargılanmasını neden istemiyor?..

Madem bir suç görmüyor ve yargılanmasını istemiyor, o zaman Bakanlık görevinden neden alıyor?..

Madem bir suç görmüyor, hatta Bakan Yardımcısını bile neden görevden alıyor?..

Sonuçta, Yüce Divan'a gönderilmesini önleyerek, Pekcan'ı neden aklıyor?..

Sadece AKP değil, yolsuzluğun soruşturulmasının önlenmesine MHP de ortak oluyor.

Bu dönemin "kapanmayan dosyalarından biri de, Ruhsar Pekcan skandalı" olarak, kayıtlara geçiyor. Hem de, epey kalın bir dosya olarak!..

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"