15 Kasım 2023

On yıl önce on yıl sonra: Yüceltilen AYM'den "kriz" yaratan AYM'ye

İktidarın bir hesabı olabilir: 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde iki sandık koymak; biri yerel seçimler, ikincisi yeni anayasanın halkoyuna sunulması

Bireysel başvuru hakkı tanınıyor, Anayasa Mahkemesi'ne (AYM).

2010 yılında anayasa referandumu sırasında, şimdi değiştirmek istediği anayasayı savunurken, Tayyip Erdoğan, o sırada başbakan, bu önemli yeniliği getiriyor.

O tarihte bireysel başvurunun önemini vurguluyor:

"Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda bireysel başvuru var. Dolayısıyla, insanlar hukuk sorunlarını kendi ülkelerinde çözüyor."

AYM'yi yere göğe koyamıyor:

"Bu yapısıyla Anayasa Mahkemesi bir çeşit Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi haline gelmektedir. Bu yapı, demokratik hak ve özgürlük ihlallerine karşı caydırıcı unsur olacaktır."

2010 yılında getirdiği bireysel başvuru hakkını doğru biçimde tanımlarken, AYM'yi de kutsuyor ve yüceltiyor.

Bugün o sözü unuttu

Yargıtay'ın AYM kararını yerine getirmeyerek, üstelik AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması ile birlikte ortaya çıkan devlet krizinde 2010 yılındaki sözlerini unutuyor, o tarihte savunduğu bireysel başvuru hakkı için bugün:

"Bireysel başvuru yargıdaki krizin köşe taşlarından biridir."

2010 yılında "hak ve özgürlük ihlallerine karşı caydırıcı" diye nitelediği bireysel başvuru hakkı, günümüzde "krizin köşe taşına" dönüşüyor!..

Çünkü, o gün işine öyle geliyor.

Erdoğan'ın başvurusu

2014 yılında Erdoğan'ın gözünde AYM hâlâ "Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi", bireysel başvuru hakkı ise, "krizin köşe taşı" olmak bir yana, hâlâ "hak ve özgürlük ihlallerine karşı caydırıcı" nitelikte.

Bu nedenle, sosyal medyada kendisine yapılan bir haksızlığın mahkemelerce uygulanmaması karşısında, bireysel başvuru hakkını kullanarak, AYM'ye gidiyor.

O başvuru dilekçesinden bir bölümü 18 Nisan 2014 tarihli Anadolu Ajansı haberinden aktarıyorum:

"Demokratik bir hukuk devletinde, bir mahkeme kararının Anayasa ve yasalara rağmen, yerine getirilmemesi düşünülemez."

Oooo, hukuk devletine bağlılık!..

Devamı aynı keskinlikte:

"Yargı kararlarının uygulanmaması en başta hak arama özgürlüğünü anlamsız hale getirir."

Aynı dilekçede keskinin de keskini var:

"Yargı kararlarının uygulanmaması Anayasanın ve hukukun bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine ters düşmektedir."

Hukukun üstünlüğünü vurgulayan bu kıskandırıcı ifadeler, Erdoğan'ın başvuru dilekçesinde  Anayasa'nın ilgili maddelerine gönderme yapılarak, daha da sağlam hale getiriliyor.

Bugün krize ihtiyaç var

On yıl önce yargı kararları "bağlayıcı ve hukukun üstünlüğünün" ilkesi ise, arada geçen yıllarda zaman zaman AYM kararlarını Erdoğan neden "yok hükmünde" görüyor?..

O kararlar neden uygulanmıyor?..

Madem bağlayıcı, AYM'nin başka ihlal kararlarıyla birlikte, "Can Atalay hak ihlaline uğramıştır, tahliyesi gerekir" kararı neden hiçe sayılıyor?..

Hiçe sayılmasının ötesinde, Yargıtay  AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bile bulunabiliyor.

Neden?..

Çünkü, bugün krize ihtiyaç var!..

Çünkü, bugün kendi iktidarını daha da güçlendirecek "yeni bir anayasaya" ihtiyaç duyuyor!..

130 bin kere itiraf

Hiçbir anlam ifade etmeyen, sadece yuvarlak laflarla sanki önemli bir söz söylüyormuş pozlarındaki Adalet Bakanı Yılmaz Tunç iki gün önce, inanmak güç ama, bu sefer gerçekten önemli bir hatırlatma yapıyor:

"Anayasa Mahkemesi'nde 130 bin dosya birikmiş bulunuyor, Anayasa Mahkemesi'nin on beş üyesiyle bu kadar çok dosyanın üstesinden gelmesi mümkün değil."

Tam Erdoğan'ın istediği gibi, AYM'nin kolunu kanadını kırmaya hazırlanan bir üslup.

Ama, aynı zamanda...

130 bin dosya, 130 bin itiraf anlamında!..

O 130 bin başvurunun kaynağı ne?..

Adil yargılanma hakkının ihlali!..

O kadar insan, adil yargılanmadığına, hakkını elde edemediğine inanıyor. Hukuku sorguluyor.

Yılmaz Tunç da, aynı sorgulamayı dolaylı yoldan itiraf ediyor ancak, itirafın farkında değil.

Muhalefete güvenmek

O zaman öyle, bugün böyle, Erdoğan'ın işine nasıl gelirse!..

Yanında yöresinde bulunanlar da, aynı davulu çalıyor, zaten öyle olmasa, yanında bulunamazlar.

Ortaya çıkan devlet krizi bundan sonra nasıl çözülecek?..

AKP ve MHP "yeni bir anayasa ile" derken, muhalefet buna yanaşmıyor.

Buradaki kritik aşama muhalefetin, bir bütün olarak, fire vermeden, ne kadar sağlam duruş sergileyeceği ile ilgili.

Meclis'te yeni anayasa tasarısına geçit vermeyerek.

İktidarın bir hesabı olabilir:

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde iki sandık koymak; biri yerel seçimler, ikincisi yeni anayasanın halkoyuna sunulması.

Konuyu referanduma bırakmadan, önünü Meclis'te kesmek gerek.

Bir bütün olarak, fire vermeyen bir muhalefete güvenmek istiyorum.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

154 kişiden 1'i olarak

MHP'yi eleştirmenin suç sayıldığı günler... Eleştirenlerin listeye döküldüğü günler...

Haşhaş ekiminin intikamı: Sampson Darbesi

Kıbrıs’a çıkarmanın ellinci yılında perde aralığından, her zaman ders olur, unutulmaması gereken bir sayfa

Yalan dünya: Kadının soyadı, yargı paketi, tasarruf paketi

AKP'nin attığı her adım artık sivil topluma çarpıyor. Halkta karşılığı olmayan adımlar...