Gözaltına alınmasından altı, yedi saat önce HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken Meclis Genel Kurulu'ndaki konuşmasında:
“Bu sabah saatlerinde Şırnak milletvekilimiz Aycan İrmez’in resmi kontuna ve ailesinin yaşadığı eve, yine bölgede akrabalarının yaşadığı bir kaç eve onlarca zırhlı araç ve polis baskın yaptı.
(...) Brüksel’de bir toplantıya katılmak için İstanbul Hava Alanına gittiğinde ise, yurt dışına çıkış yasağı konulduğu ifade edilerek, pasaportuna el kondu”.
İdris Baluken Meclis’te her oturumda mutlaka bir konuşma yapıyor ve yaşanan olayları Meclis kürsüsünden aktarıyor. Bu sözleri onun gözaltı ve tutuklanmasından önceki son konuşması, 3 Kasım perşembe akşamı saat 17 dolaylarında.
Eklemek gerek, gözaltına alınan HDP milletvekilleri arasında Aycan İrmez yok.
Yine 3 Kasım perşembe günü kürsüye gelen HDP milletvekili Meral Danış Beştaş benzer bir olayı aktarıyor:
“ Şırnak milletvekilimiz Ferhat Encü bugün İstanbul Havaalanından yurt dışına çıkarken pasaportuna el konmuş ve yurt dışına çıkışı engellenmiştir. Encü ile ilgili karar pasaportuna el konulmasından iki saat önce alınmış.”
Perşembe gece yarısı gözaltına alınan HDP milletvekilleri arasında Ferhat Encü de var.
Bunları şunun için aktarıyorum.
HDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları 20 Mayıs günü kaldırılıyor. Aradan beş buçuk ay geçtikten sonra düğmeye basılıyor, belli ki karar, son bir kaç gün içinde alınıyor.
Daha önce harekete geçilmiyor, çünkü arada 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ temizliği var. Pasaportlara el koyma, evlere baskın HDP milletvekillerinin gözaltına alınacağının habercisi gibi. Ancak, bunu kimse beklemiyor.
Kayyımlar
Mayısta dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra yaz ayları Doğu ve Güneydoğu’da çok yoğun çatışmalarla geçiyor ve bu hâlâ devam ediyor.
11 Eylül’de ise, bu defa aralarında Batman ve Hakkâri Belediye Başkanları da olmak üzere, 24 ilçe ve iki beldede belediye başkanları görevlerinden alınıyor, yerlerine kayyım atanıyor. Toplamda 28 “seçilmiş belediye başkanına” işten el çektiriliyor. Gerçi, o 28 belediye başkanından üçü AKP, biri MHP’li ama, gerisi HDP’li.
HDP’li başkanların on ikisi tutuklu.
11 Eylül günü atılan bu siyasi adımı beş gün önce, Ekim’in son günü Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak, Eş Başkan Fırat Anlı, eski milletvekili Ayla Akat Ata’nın tutuklanması izliyor.
Kürtlerle zaten yok olan diyaloğu iyice kopartan dönüm noktalarından biri. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının tutuklanması çok önemli bir kırılma noktası. Barış umutlarını çökerten, köprüleri atan bir adım.
12 milletvekili
Ve müthiş bir viraja girilerek, 12 HDP milletvekili gözaltına alınıyor. Bazı milletvekilleri adli kontrol şartıyla ve yurt dışına çıkış yasağıyla serbest bırakılsa bile, HDP’nin iki eş başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ve bazı milletvekilleri tutuklanıyor.
Gözaltına almanın gerekçesi, “çağrıldıkları halde, gidip ifade vermekten kaçınmak.”
Tamam, gidip ifade vermiyorlar, ifade verdikten sonra neden tutuklanıyorlar? “Terör örgütüne yardım ve yataklık” iddiasıyla.
Bu insanlar milletvekili. Arkalarında altı milyon oy var. Beğenelim ya da beğenmeyelim, altı milyon oy. Sadece Güneydoğu’da değil, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde altı milyon seçmenin temsilcisi.
Gece yarısı evlerine düzenlenen operasyonlarla onları gözaltına almak, dünyayı ayağa kaldırıyor. Daha üç gün önce Cumhuriyet yazarlarına gözaltılar, nefes almaya zaman bırakmadan, bu kez HDP milletvekillerine gözaltı ve tutuklama.
93 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti böyle bir dönemle ilk kez karşılaşıyor.
Her fırsatta, işlerine geldiğinde, “seçilmişler” edebiyatı yapan iktidar sahipleri, bugün “seçilmişleri, ister belediye başkanı, ister milletvekili bir kalemden silkip atıyor.”
Bunun demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yok.
Ve bunun için Türkiye diğer ülkelere derdini hiç bir biçimde anlatamıyor.
Üç örnek
Bunun taze üç örneği var.
Almanya: Siyaseten kendisine başvurmuş, sığınma isteğinde bulunmuş hiç kimseyi Türkiye’ye iade etmeyi düşünmüyor.
Belçika: PKK bağlantılı bir davada, Belçika Mahkemesi PKK’yı “terör örgütü değil, silahlı mücadele eden bir örgüt” olarak kabul ediyor.
Amerika: PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG ile birlikte askeri harekatta bulunduğunu resmi yetkililerin ağzından açıklıyor. Öte yandan, Fethullah Gülen’in iadesini yokuşa sürüyor.
HDP’lilerin tutuklanması Avrupa Birliği'ni harekete geçiriyor, Türkiye’ye açıklama üstüne açıklama, ilgili ülkelerde Türk Büyükelçilerinin çağrılması ve bilgi istenmesi, devamında ülkelerin “kaygılarını bildirmeleri” Batı ile iyiden iyiye gevşemiş ipleri daha da inceltiyor.
O kadar ki, ilk kez bir Cumhurbaşkanı, Alman Cumhurbaşkanı Gauck bir milyon tirajlı haftalık dergiye, Der Spiegel’e demeç vererek, “Türkiye her geçen gün demokrasiden ve Batı değerlerinden uzaklaşmaktadır” diyor. Bu bir ilk.
Bütün bunlar bizdeki iktidar sahiplerinin bir kulağından giriyor, diğer kulağından çıkıyor, üstelik karşılığında onlara “fırça” eksik değil.
Kaç yerde birden
AKP aynı anda içerde ve dışarıda pek çok cephe açıyor. Siyaseten olumlu sonuç alması mümkün değil. Aynı anda:
-Basın özgürlüğünü ortadan kaldırıyor.
-Gazete, TV, dergiler ve haber ajansları kapatılıyor. Gazeteciler içeri atılıyor.
FETÖ bağlantıları iddiasıyla:
-Akademisyenleri tutukluyor.
-Hakim ve savcıları tutukluyor.
-Binlerce kamu personelini ihraç ediyor.
-General, subay, astsubayları ihraç ediyor, tutukluyor.
-Polis ve jandarmada benzer uygulama sürüyor.
-Binlerce öğretmen ihraç ediliyor.
-Okullar, vakıflar, yurtlar, üniversiteler kapatılıyor.
FETÖ dışında:
-Yurt dışında, Güneydoğu sınırlarımızda adım adım bir savaşa sürükleniyor.
-Sadece PKK ve IŞİD değil, Irak ve Suriye ile de tank ve top sesleri eksik değil.
Ayrıca ve en can alıcı gerçek olmak üzere:
Her cephede aynı açılan savaşın en kanlı yanı hiç kuşkusuz PKK terörü. Hemen her gün şehit haberleri, patlayan bombalar, oturulmaz hale gelen evler, yaşanmaz hale gelen bölgeler.
Ve şimdi de, HDP milletvekillerinin tutuklanması.
Aynı anda bu kadar çok cephe açılmaz.
Nefes almak bile zorlaşıyor.