Bu kadar çok söyleniyor ya, “12 Eylül Anayasasının değiştirilmesi için liderler uzlaşmaya vardı” diye, tam komedi, tam palavra.
Palavra listesi şöyle:
-12 Eylül Anayasası bugüne kadar on dokuz kez değişikliğe uğruyor.
-194 maddelik Anayasanın 89 maddesi değişmiş bulunuyor.
-Şimdi değiştirilmek, daha doğrusu eklenmek istenen bir madde var, Başkanlık sistemi.
Onda da, liderler arasında bir anlaşma yok. Başkanlığa CHP de, MHP de, HDP de karşı.
O zaman ne “uzlaşması”?
Değişiklik örnekleri
1982 Anayasasındaki ilk değişiklik 17 Mayıs 1987’de. Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş başta, 12 Eylül öncesi siyasetçilere siyaset yapma yasağı getiren madde halk oylamasıyla kaldırılıyor.
Daha sonra farklı tarihlerdeki değişikliklerden bazıları şöyle:
-Milletvekili sayısı 400 iken, önce 450’ye, sonra 550 çıkartılıyor.
-Seçme yaşı 21’den 19’a, seçilme yaşı 30’dan 25’e indiriliyor.
-Siyasa partilerin gençlik ve kadın kolları kurmasını yasaklayan madde kaldırılıyor.
-Sendikalara getirilen siyaset yasağı kaldırılıyor.
-Özelleştirme anayasaya giriyor.
-Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılıyor.
-İdam cezası kaldırılıyor.
AB’ye uyum
Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde iki büyük anayasal değişiklik var.
İlki 2001’de, DSP-ANAP-MHP koalisyonunda. İkincisi 2004’te AKP iktidarında.
AB’ye uyum anlamında, her iki değişiklikte, anayasanın toplam kırk üç maddesi değiştiriliyor.
-Temel hak ve özgürlükler genişliyor, özellikle basın ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, örgütlenme özgürlükleri Avrupa standartlarına ulaşıyor.
Bu özgürlükler genişlese de, değişiklik kağıt üstünde kalıyor. Son birkaç yıldır, yargılamaya ilişkin düzenlemelerle bu özgürlüklerin kullanımı kuşa dönüyor.
Basın özgürlüğü, ifade ve örgütlenme özgürlüğünden pratikte eser yok. Tam tersine baskı alabildiğine artıyor.
-Parti kapatma zorlaştırılıyor.
-Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul ediliyor.
-12 Eylül askeri yönetimine ve bir bütün olarak darbelere yargılama yolu açılıyor.
AB’ye uyum çerçevesinde yapılan anayasa değişiklikleri gerçekte demokratik adımlar. Çünkü, Batı standartlarına, çünkü Batı demokrasisine uyum sağlama çabası.
Ne var ki, o çabaların günümüz pratiğinde yerinde yeller esiyor, her geçen gün Türkiye biraz daha otoriter kimliğe bürünüyor.
İlle başkanlık
Bunca değişikliğe rağmen, daha demokratik bir yapı için bu anayasadan kurtulmak gerek. Ne var ki, sorun sadece anayasada değil.
Askeri yönetimden kalan başka yasalarda, örneğin, seçim yasasında, siyasal partiler yasasında, YÖK yasasında.
AKP’nin getirdiği, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan yasalarda. Ve pratikte Türkiye’nin nasıl yönetildiği, nasıl otoriter yönetime hızla yuvarlanmış olmasında.
Ve kuvvetler ayrılığının fiilen ortadan kalkmasında.
Bugün “değişiklik” adı altında rejim değiştirilmek isteniyor. Parlamenter rejimden Başkanlık sistemine geçiş. Komedi ve palavranın ikinci perdesi burada.
Parti liderleri arasında görüşmeler sonrasında, her parti ayrı ayrı açıklıyor, “12 Eylül Anayasasının değiştirilmesi üzerinde uzlaşmaya vardık”.
Arkasından muhalefet ekliyor, “Başkanlığa karşıyız”.
AKP de ekliyor, “uzlaşmaya vardık, sorun Başkanlık sisteminde”.
E, o zaman uz-la-şa-ma-dı-nız.
Tam komedi ve palavra zinciri.
Buna aziz Türk medyasına katılıyor, “anayasa değişikliğinde uzlaştılar”. Hayır, uzlaşmadılar, işte ortada ve iyi ki, uzlaşmadılar.
Yoksa, Türkiye’de “Başkanlık” adı altında, fiilen dikta yönetimine geçilerek, diktatörlük anayasal hale gelecek, Hitler vari.
Kaldı ki, bunca hayati sorun altında ezilen bir ülkede temel konu hiçbir biçimde Başkanlık değil.
Saray-Hükümet çelişkisi
Türk siyasetinde söylenen laflar ağırlığını yitiriyor. Hangi söz doğruyu gösteriyor, anlamak güçleşiyor.
Tıpkı “uzlaştık” palavrası gibi, örneğin, “dokunulmazlık” konusu da, bu kez AKP’nin birbiriyle çelişen açıklamalarıyla malul.
Parti sözcüsü Ömer Çelik HDP’liler için “bedelini ödemeliler” diyor, her zamanki gibi, Tayyip Erdoğan ağzıyla konuşuyor.
Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş tam tersini savunuyor, “dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonuç alınmaz, karşıyım” diyor.
Belli ki, hükümet Erdoğan gibi düşünmüyor. Bunu da, açıkça söylüyor.
Kurtulmuş doğru ,yaşanmış acı örnekleri var.
Neyi çözeceksin
Dokunulmazlığı kaldırarak, Kürt Sorununu mu çözeceksin?
Daha mı az insan ölecek? Ya da artık hiç kimse ölmeyecek mi?
Her taraf süt liman mı olacak?
Ne işe yarayacak bütün köprüleri iyice atmaktan başka, ne işe?
Hükümet ya da kim ne isterse söylesin, boş, sonuçta hükümet ve AKP Hazretin ağzına bakar, onun dediği olur, o da hepimize çok pahalıya patlar, her olayda olduğu gibi.